Everton'dan Distin Hamlesi

Lescott'u City'e kaptıran Everton defansta ki boşluğu Sylvain Distin ile doldurdu. Şu an için net bir bilgi olmasa da 5 Milyon Euro civarı bir para verdikleri konuşuluyor ve gayet iyi bir miktar Everton adına. Zaten takviye şarttı o bölgeye. Sezon içerisinde Jagielka ve Yobo orada oynayacaktı. Büyük ihtimalle Distin-Yobo ikilisini göreceğiz bu transfer sonrası. Transferin tek eleştirilecek yönü oyuncunun oyuncunun yaşı (33). Daha genç bir isim düşünülebilirdi.

Avrupa Ligi Grup Tahminlerim




İki temsilcimizde gerçekten iyi gruplara düştü. Özellikle Fenerbahçe lige çok iyi başlamış Twente yerine daha hafif bir rakiple eşleşseydi rüya gibi bir grup olacaktı. Halen Fenerbahçe'nin gruptan lider olarak çıkacağını yanına da Twente'yi alacağını düşünüyorum.

Galatasaray'ın grubu Fenerbahçe'nin ki kadar olmasada gerçekten iyi bir grup. İlk iki hemen hemen belli. Panathinaikos ile çıkacakları hemen hemen kesin.

Diğer gruplardan çıkacak takımlar hakkında tahminlerim ise:

A Grubu:Ajax ilk takım olacaktır. Diğer takım büyük ihtimalle Anderlecht olur ama Timişoara onu zorlayabilecek bir ekip.

B Grubu:B grupta da Valencia öne çıkıyor. İkinci takım ise geçen yıl olsa Genoa derdim ama bu sezon Lille ile aralarında ciddi bir çekişme olabilir. Ama illa birini diyeceksem bu takım Genoa.

C Grubu:Galatasaray'ın grubuna benzettim biraz burayı. Hamburg ve Celtic fazla zorlanmadan çıkarlar bence.

D Grubu:Heerenven'de Hertha Berlin'de lige kötü başladı. Sporting Şampiyonlar Ligi'nin kapısından döndü. Bu grupta ciddi bir çekişme yaşanacağını düşünüyorum ve Sporting ve Hertha diyorum.

E Grubu:Roma lider olur bence. Fulham ise arkasından çıkar. Basel biraz zorlayabilir ama Fulham bir adım önde. CSKA Sofya'dan umutlu değilim.

G Grubu: Villarreal ve Lazio rahat çıkar. Levski Sofya'nın bu gruba çıktığını duyan Bulgar yöneticinin surat ifadesi herşeyi açıkladı zaten.

I Grubu: Bana göre gayet güzel bir grup. Everton lige çok kötü başlasada Benfica'yla öne çıkan ekipler. AEK'dan ön grubu zorlamasını bekliyorum. BATE'den geçen yıl Şampiyonlar Ligi'nde hiç fena değildi. O da ön grubu zorlayabilir.

J Grubu: Shaktar lider olarak çıkar. Diğer üç ekip arasında kararsız olsamda Toulouse öne çıkıyor. Partizan evinde zor anlar yaşatabilir diğer takımlara. Club Brugge'dan ise pek umudum yok.

K Grubu: PSV grup lideri olarak rahat bir şekilde çıkar. Diğer üç takım birbirlerini yer. Birşey söylemek zor olsada geçen yıl sempatimi kazanan Cluj diyorum ben.

L Grubu: Werder Bremen bu grupta sivrilen ekip. Çok rahat rahat olmasada ilk sırada tamamlarlar bence. Diğer bilet için Bilbao ve Nacional öne çıkıyor. Bilbao çok daha büyük bütçeli ve köklü bir kulüp. Bilbao diyorum ikincilik için.

Beşiktaş'ın CL Yolculuğu



Dün aslında kura çekilir çekilmez yazıyı yazacaktım fakat, Sporx'te gördüğüm haber üzerine biraz beklemeye geçeyim dedim. Neticesinde Levent Erdoğan transferi açıklayacaktı. Bu isim sürpriz şekilde Türkiye'yi ayağa da kaldırabilirdi fakat Beşiktaş, kendinden bekleneni yaptı ve Tabata'yı transfer etti. O yazımızda da belirtmiştik; neticesinde son günlere sarkan Delgado sorunu böyle bir transfere itti Beşiktaş'ı.

Grup'ta ikinci torbadan en kötü takım geldi ve Sevilla'nın bulunduğu grupla beraber en ideal gruptu aslında. Nitekim oraya yerleşen Beşiktaş, daha sonra 4. Torbadan gelen son Almanya Şampiyonu ile iyi başladığı kurayı, kötü bitirdi. 3. Torbadan gelmiş olmak böylelikle hiçbir anlam ifade etmemiş oldu. Fakat bir de şu açıdan bakmak gerekiyor. Unirea Urcizeni ya da başka güçsüz takım, Averaj Takımı olurdu grupta. Beşiktaş'ın hedefi UEFA'ya kalmak değil, diğer iki rakibinin yaptığını yapıp gruptan çıkmak. Bu neticede Wolsfbrug diğer takımları bayağı bir zorlayacak. Urcizeni olsaydı 6 puan tüm takımlar için cepte olurdu ve bu Beşiktaş için iyi olmazdı.

Gruptaki takımlara bakınca, son iki yılın finalisti ve birinin şampiyonu Manchester United, hiç kuşku yok ki en önemli oyuncusu Ronaldo'yu kaybetti. Keza Tevez ile de yollar ayrıldı. Yerlerine gelen oyunculardan Michael Owen, son dönemde sakatlıklarıyla gündemde fakat kötü bir United dönemi geçirmiyor. Antonio Valencia da arkasındaki bekle çoğu maç uyum sorunu yaşıyor. Bunlar maç ile atlatılacak şeylerdir.

İki sezon önce Fenerbahçe'nin grubunda izlediğimiz CSKA'da ise en önemli isim kuşkusuz Vagner Love. Rusya'da ligin erken bitmesi ve 6. maçın CSKA ile olması fikstür açısından büyük avantaj. Hele de CSKA'nın iddiası biterse ki tersi çok zor olur; Beşiktaş'ın 3 puanı var demektir. Takımın yapabileceği en iyi şey Dzagoev-Krasic'ten oluşan orta sahayı kilitlemek olabilir. Love'un da etkinliği azalacaktır.

Son Almanya Şampiyonu ise Grafite-Dzeko forvet hattını taklacı Martins ile güçlendirdi. Almanya'da yine en büyük şampiyonluk adayı konumundalar. Keza arkalarında Zvejzdan Misimovic, Gerdner gibi oyuncular da bulunuyor. Gerçeten 4. torbadan çekebileceği en zor kurayı çekti Beşiktaş. Kule santrofor Dzeko'nun yanında müthiş bir bitiriciliği olan Grafite ve ultra hızlı Martins eğer o maçta oynarlarsa beklere kabus yaşatacak kapasitede.

Genel olarak bakıldığında ise, Beşiktaş'ın şu gruptan çıkması zor gibi görünüyor. 3. lük ise bana göre cepte. CSKA'dan alınabilecek bir 6 puan, İnönü'de taraftarın müthiş desteğiyle gelebilecek bir üç puan daha gruptan çıkma barajı için yeterli olabilir. Fakat, fikstüründe biraz kötü yanı yok değil. ManU ile başlayıp iki deplasman sonucu alınamayacak puan, Denizli'yi 0'a götürebilir.

Besiktas JK - Manchester United FC
CSKA Moskva - Besiktas JK
VfL Wolfsburg - Besiktas JK
Besiktas JK - VfL Wolfsburg
Manchester United FC - Besiktas JK
Besiktas JK - PFC CSKA Moskva

Avrupa Ligi Grup Torbaları

1. Torba

Werder Bremen
Villarreal
Roma
PSV Eindhoven
Shakhtar Donetsk
Sporting Lizbon
Hamburg
Benfica
Valencia
Panathinaikos
Ajax
Steaua Bükreş

2. Torba

Fenerbahçe
Basel
Lille
Celtic
Everton
Club Brugge
Heerenven
Galatasaray
Anderlecht
Kobenhavn
Lazio

3. Torba

Hertha Berlin
Sparta Prag
Dinamo Bükreş
AEK Atina
Slavia Prag
Levski Sofya
Athletic Bilbao
Partizan
Hapoel Tel Aviv
Twente
Dinamo Zagreb
Fulham

4.Torba

CSKA Sofya
Toulouse
Cluj
Genoa
Rapid Wien
Timisoara
Bate Borisov
Nacional Funchal
Red Bull Salzburg
Strum Graz
Ventspils
Sheriff Traspol

Tabata Beşiktaş'ta



Beşiktaş beklenen 10.5 numara transferini gerçekleştirdi. Şehrimizin son dönemde görüp geçirdiği en yetenekli oyunculardan olan Tabata'yı aldılar. Ama ne fiyata aldılar? Beşiktaş bonservis için Gaziantepspor'a tam 8 milyon euro para ödedi ki, Galatasaray'ın Brezilya Milli Takım oyuncusu Elano'yu 7 milyon euroya getirdiğini varsayarsak transferin hatalı olduğunu anlayabiliriz. Gerçi Elano transferi sindirilerek yapılmış bir transferdi. CL'de grubun korkutucu olması, transferin geç kalması gibi etkenler hemen bir transfere sürükledi Beşiktaş'ı, piyango Gaziantepspor'a vurdu. İbrahim'in yine kesmeye başladığı İsmail Köybaşı ve Tabata için 13 milyon euro+Tigana döneminin yıldızı Serdar Kurtuluş'u verdi Beşiktaş. Yazık oldu..

Çömlekçi Tuncay

Şu an Premier Lig'in en eski takımı olması ve müthiş bir lakabı(çömlekçiler) dışında hiçbir özelliği olmayan Stoke City'de forma giyecekmiş Tuncay. Umarım gelecek yıl yine bu dönemlerde kendine Premier Lig'de kulüp arayacak bir duruma düşürmez.

Kazım Vatan Gazetesine Bomba Mı Attı ?

Bu VATAN gazetesinin Spor Servisi eğer doğru düzgün, tecrübeli, olgun insanlardan oluşuyorsa; bu insanlara bir çift lafım var. Üç büyükleri tahrik edici haberler oldukça sık yer alıyor bu gazetenin internet sayfasında. Beşiktaş'tan Büyük Ayıp filan yazmışlardı, tıkladım. Ne göreyim; BJK de mor forma giymiş. Ne ayıp ama. Neyse olay Ekşi Beşiktaş blogunda felan da yer almıştı. Geçti, mazide kaldı.

Fakat bu politika artık benim sinirlerimi zıplatıyor. Değerli VATAN gazetesi yazarları; bir takım ile haber yapacaksanız artık biraz ciddi haberler yapın lütfen. Son 1 haftadır 4. Kazım haberi bu. Süper bir form tutan oyuncuyu bu kadar yıpratmanın manası nedir anlamıyorum gerçekten. ''Kazım'ın kulağı çekildi.'', ''Kazım'dan şok davranış.'', ''Kazım yine aynı Kazım.'' tarzı başlıklar atıyorlardı. Bugün de Kazım 30 dk geç kaldı diye bayram ilan etmişler. Art niyetli adamlar, naparsın.

Günün Sözü

''Hamsi mi seversin mantı mı?''

Goal.Com, Sırp yıldızı Trabzonspor ve Kayserispor'un istediğini böyle duyuruyor.. Peki ya Pantelic klasik ''Ben yemek seçmem, ne gelirse yerim.'' cevabı verirse ne olacak? :)

Cech-Puyol-İniesta-Messi

5 günlük 4 anket açmıştım yılın ödülleri için. Blog ahalisi sağolsun baya bir ilgi gösterdi anketimize ve yaklaşık 1500 oy çıktı. En iyi Forvet ödülünü 211 oyla Messi aldı ki tersi sürpriz olacaktı. Orta sahada ise takım arkadaşı Xavi ve Kaptan'ı geride bırakan Andres İniesta 171 oy aldı. Yılın en iyi defansı olarak Barçalı Puyol seçildi. Puyol, 187 oy aldı. En iyi kaleci ise VDS'yi burun farkla geçip 173 oy alan Cech oldu. Barçalılar bir kez daha silip süpürdü ödülleri blogda. Katılan herkese sonsuz teşekkürler.

Sylvinho Manchester City'de

5 sezonda 90 lig maçı oynamış bir sol bek. 35 yaşında. Salgado transferiyle çok benzer özellikler taşıyor. Arbeloa transferi sonrası 3. alternatif olup ayrılmıştı Real'den ve Rovers'a gitmişti. Sylvinho, Arsenal'da bıraktığı EPL'ye geri dönüyor. Barça CL Finali'nden sonra gelen dönemde serbest bıraktı. Maxwell transferi yapıldı zaten oraya Sylvinho'dan sonra. Abidal'ın yedekliğinden Bridge'in yedekliğine gidiyor. Formayı kapar mı dersiniz ?

Real'in Kadrosu

Pellegrini bugün bazı açıklamalar yaptı. Kendisi yıldızların gözünün yaşına bakmamasıyla bilinirdi zaten. Efsane, çoğu zaman yedek oturacak dedi. Ben de oturdum, Real'in kadrosuna baktım derinleme. Ve bir takım çıkardım. Benim takımım, 4-2-3-1, bir nevi 4-3-3 ile dizilecek. Kalede San Iker, önünde Albiol-Pepe, bu ikilinin solu Marcelo, sağı Ramos. İkili orta saha Xabi-Lass, önlerinde Kaka-Ronaldo-Robben ve tek forvet Benzema. Tabi medya en ufak bir yenilgide Pellegrini'ye cepheyi alacak. Siz Real'i nasıl oynatırdınız ?

Günün Sözü

“Defansta 8 tane alternatifimiz bulunmakta ama forvette bir Carlton Cole var bir de ben varım.”

West Ham teknik direktörü Zola, kulübün yanlış transfer politikasını eleştirirken...

Kızıl Durdu Durdu Vurdu: Vaz Te Gaziantepspor'da Mı ?

İbrahim Kızıl, daha önce, ''Sakat olduğu için almaktan vazgeçtik.'' dediği forveti Antep'e getirdi. Bu forvet ise Bolton'un forvetlerinde Ricardo Vaz Te. Hani menajerler mi önerdi, yoksa böyle bir oyuncuyu izleyerek mi aldılar bilmiyorum ama eğer haber doğruysa çok iyi bir transfer olacaktır. Hücuma dönük orta saha Tabata'nın yaşadığı formsuzluk, Beto'nun yine idare edişi derken, Portekiz'in genç takımlarında oynamış, dinamik bir oyuncuyu kadrosuna katıyor Gaziantepspor. Bu sezon bir isteksizlik vardı sanki; Vaz Te transferi şehre yeni bir hava getirir..

Lescott City'de

City, İngiltere Milli Takım stoperlerinden Joleon Lescott'una sonunda kavuştu. Artık yılan hikayesine dönen bu transfer, en sonunda menajer Moyes'u da pes ettirdi. Sky Sports News'e göre City, bu transfer için Everton'a 30 milyon € civarında bir ödeme yapacak. Sezon başında sadece forvet hattına oyuncu aldığı için eleştirdiğimiz City, doğru bir takviye daha yaptı. Kaptan Dunne'a kulübe yolu gözüktü.

Given'ın önünde Toure-Lescott ikilisi birçok EPL takımından iyi bir stoper ikilisi. Bu ikilinin solunda Bridge, sağında ise stoperden bozma Micah Richards oynacak ki, Richards'ın kademe anlayışını her zaman beğenmişimdir. Sağ içe devşirilen Shaun Wright-Philips, Stephan Ireland ve City'nin Gerrard'ı Gareth Barry orta sahada. Forvette ise Tevez-Adebayor-Robinho.. Üst düzey bir takım oldular.

Futbolun Sivri Dili: Mourinho


Jose Mourinho kuşkusuz şu an Dünya'nın en iyi antrenörlerinden bir tanesi. Porto'da kazandığı başarılar ( her ne kadar Benfica taraftarı olduğunu sağır sultan duysada), Chelsea'de kazandığı iki şampiyonluk, geçen sezon Inter ile mutlu sona ulaşması onu benim gözümde zirveye taşıdı.

Müzik, sinema, moda vs. her türlü konunun sivri dilli isimleri vardır. Bu isimler söyledikleriyle gündem yaratır, uzun tartışmalara neden olurlar. Futbolda bu isim kuşkusuz Jose Mourinho.

Rijkaard hakkında söylediklerini herkes hatırlıyor. Teknik direktörlerin başarısızlıklarını kendilerinde değil başka sebeplerde aramalarına dair açıklaması çok konuşulmuştu. İngiliz basınıyla yıldızları da hiçbir zaman barışmamıştı. Lippi'yle de son zamanlarda papaz oldular. Son olarak da Roma teknik patronu Luciano Spalletti ile bozuştu. İşte Mourinho'nun sözleri:

Geçmişi hatırlaması gerekiyor, eğer daha fazla çalışmış olsaydı, elindeki takımla her şeyi kazanabilirdi

Aslında bu yazıyı yazma sebebim sizlere şu soruyu yöneltmekti; size göre Mourinho'nun bu açıklamaları onu sempatik mi yoksa antipatik mi kılıyor? Söz sizde...

Esat Dergi Röportajı -Bölüm 2-


Dün sizlere Esat Dergi röportajımızın ilk bölümünü sunmuştuk. Bugün ise röportajın ikinci bölümüyle karşınızdayız. Kendisine bizi kırmayıp sorularımıza yanıtlar verdiği için tekrar teşekkür ederiz.

Lugano takviyesiyle birlikte transfere hala gerek var mı? Varsa nereye?

Bilica-Bekir transferinin ertesi günü, sabah saatlerinde yazdığım yazıyı hatırlıyorum. İzlemeden ahkam kesmekten öte takımın o günkü kadrosu içinde alternatif stoperlerinin ilk 11 oyuncusu olmasına dikkat çekmiştim ve Bilica'nın Sivasspor performansına rağmen tehlikeli işleri sevdiğine de. Lugano bu takıma girecek, Önder yanında oynacak. Önder istediği zaman Cannavaro olabiliyor. Geçen sezon Aragones ona şans vermişti ve 3-4 maç süper oynamasına rağmen yine yedek kalmıştı.

Form tutarsa Lugano-Önder ideal, Bilica ise muhteşem bir yedek olur Bekir ile birlikte. İşte kadro genişliği de bu olur. Ama Bilica'dan "Fenerbahçe'de" ilk 11 oyuncusu olmasını beklemek yaz döneminde F.Bahçe yönetiminin ve teknik ekibinin ıska yaptığı nadir işlerden biriydi, nitekim Lugano ile tatlıya bağlandı her şey.

Bu arada Lugano'ya yöneticiler "Sıpa" diyor, bu onun transferi için yaptığı uzun süreli ve üzerine düşünülmesi gereken, etikliği aşan pazarlığı ve tavrıyla kazandığı bir şey olsa gerek. Lugano savaşçı da, biraz kırdı sanki aşırı pazarlık ile. Alex de pazarlık yaptı zamanında, ne kadar sürdü? 1, 1.5 hafta, hakkı kadar. F.Bahçe forması giyen futbolcu F.Bahçe ile pazarlık yapabilir mi? Yönetim yerliler kadar biraz da yabancılar için bence sert olmalı. Lugano olayında taviz hiç verilmedi ama...

Lugano'yu imza değil, transfer olarak görmek gerek. Hani diyorlar ya Fenerbahçe milyon avrolar harcıyor bonservislere diye. Sahici Lugano ne kadara alındı?

Bilet fiyatları hakkında ne düşünüyor Esat Dergi?

Her sene bu konu hakkında yazmak ve aynı şeyleri tekrarlamak artık sıkıyor açıkcası. Fenerbahçe yönetimi kendi oyununu oynuyor ve kombine onlar için çok önemli. Baskılar ile geri adım da atmayacaklar. Attıklarında bu geri adımın ileride yine başlarına gelebileceğini düşünüyorlar.

Ben -sevgilere dokunmasınlar- diyorum sadece, 55 TL yapabilirler biletleri belki ama imkanı olmayanları, öğrencileri özellikle, ya da aileleri, veya çocukları mutlaka ama mutlaka ayrı kategorilere almalılar. Milyonlarca kişi, milyonlarca öneride bulundu onlara..

O stada gelen insanlardan çıkışında ve devamında Fenerium sayesinde kazanacaklar zaten, o stada giren bugün olmasa yarın forma alıyor mutlaka, ya da herhangi bir lisanslı ürün. Böyle düşünmek lazım.

Kombinelere hucüm olsun diye geçen seneki aynı zam korundu, devamında neler olacak bilinmez ama indirim olacağını sanmıyorum. Sevgilere dokunmasınlar, dokunmasınlar. Tribünlerde aileler, çocuklar, gençler, emekçiler çok önemli. F.Bahçe marka olarak bir lüks durumda, ülkeye yeni teknolojileri getiren dev bir kuruluş gibi, rakipleri onu model görüyor. Böyle bir takımın bu lükslüğü sadece rakiplerine karşı olmalı, sevenlerine karşı değil. Gerçekten futbol izlemek, F.Bahçe'yi izlemenin geridönüşü tahmin ettiklerinden fazla, yöneticiler bunu bilmeli. Ve onların zamının ardında aslında kesintiler de var, onlardan kurtulma çabası. Böyle bir gelişme olursa da şaşırmam.

Fakat özetle kim aşkını cebinde parası var diye sevebiliyor, kimse. Aşk yürek ile oluyor...

Esat Dergi ne tür müzik dinler, kitap okur mu, futboldan başka hangi spor dalını takip eder?

Ağırlık olarak alternatif, Rock, Indie tarzında müzikler dinliyorum. Guns'n Roses hayatımdaki vazgeçilmezlerden biridir. Yerli olarak ise en sevdiğim grup Kurban.

Kitap konusunda sıkıntım çok, o da zaman. Zaman buldukça okumaya çalışıyorum. Özellikle yine futbol ve spor ile ilgili olan yayınlar.

Futbol dışında ise beyzbola tapıyorum diyebilirim. Orada da bir Fenerbahçe var, Yankees mesela. ABD'de de bir Fenerbahçe daha işte. Ve beyzbol maçlarını herkese öneriyorum, içine düştüğünüzde geçen 2-3 saati anlamıyorsunuz ve heyecan her zaman dorukta.

Her türlü sporu takip ediyorum işim gereği, fakat yazmayı tercih etmiyorum
genelde.

Son olarak, blog sitelerini beğeniyor mu? Takip ediyor mu?

Bloglar gelecektir. İnternet gelecektir. Bunu Türkiye ağır da olsa görüyor, yakın zamanda daha da net bir şekilde görecek. Okuduğunuz tüm yazarlar birer blog sahibi olacak, okuyucularıyla sürekli iletişim halinde olacak. Zaten yerli medyanın twitter keşfi de başladı gibi bir şey.

Blog sayfalarını takip ediyorum, düzenli olmasa da. Blogların dışında internet ile epey bir içli dışlı olduğumu, her gün yabancı onlarca gazeteyi saatlerce taradığımı, onlarda değişik spor sitelerinden değişik yazılarla ufuk geliştirme konusunda çalışmalar yaptığımı söyleyebilirim.

Türkiye'de blog konusunda çalışmalar yapan arkadaşlara tavsiyem bu işi bırakmayın, sakın bırakmayın. Takip edildiklerinden de emin olsunlar. Okunma rakamlarınızda olmasın gözünüz, yazdığınız yazı da olsun. Ne kadar uzun soluklu olursanız, ne kadar eskirseniz bu işte o kadar daha çok kişiyle birlikte olacaksınız.

Ve emin olun yazarlara saygısızlık yapmak istemiyorum ama o sayfalarda yer alan ekşi yorumlar televizyonlarda köşe direğinin önündeki pozisyonları yorumlayanlardan, bize bayat değerlendirmeler yapanlardan çok daha kaliteli.

Bu işte bir terslik var işte. Futbola, spora 360 derece bakan insan kendi çapında duruyor, 15 kelime ile "bize bilmediğimiz bir şeyleri söylemeyen" insanlar moda oluyor. Bloglardaki tüm arkadaşlara da buradan sevgilerimi yolluyorum, onlarla spor konuşmak zevkli olsa gerek....

Futbolu çok fazla futbol olarak görüyoruz, benim her zaman düşüncem bu oyunda duran ve durmayan toplar sınırdışındadır, futbol yüzde 90 karakterlerin çarpışması, duruşların yorumlanması olmalı, bu yüzden hiçbir maç sonrası genelde maç yazısı yazmıyorum, maçı değil, takımı konuşmalıyız çünkü...

Sevgiler! An be an Esat DERGİ
http://twitter.com/esatd
esatd@sporx.com

Babel'in Son Şansı

Bu transfer sezonunda adı Galatasaray ile anılan Babel hakkında Benitez açıkalamalarda bulundu. Siyahi futbolcuya bu sezon şans vereceğini, iyi değerlendiremez ise takımdan gönderileceğini ima etti.

Babel bana göre kapasitesinin çok çok altında oynuyor. Ajax'tan büyük umutlarla 17 Milyon EURO'luk bir transfer ücretiyle takıma katılmıştı. Beraber geldiği Benayoun rotasyonda etkin bir parça haline gelirken Babel yedek kulübesinde epey vakit geçirdi. Yaz döneminde John Barnes'da onun hakkında olumlu demeçler vermişti. Bende katılıyorum. İngiltere Ligi'nin en iyi oyuncularından biri olacak kapasitede.

Gerekli süreler verilir ve Babel'de kendisini biraz verirse kazanılabilir. Bazı Benitez severler kızabilir ama bu oyuncu Ferguson'un elinde olsaydı çok farklı olabilirdi.

Esat Dergi Röportajı -Bölüm 1-



Sizler adına, Sporx'te yazıları onbinlere ulaşan, beğenilen, kısacası yeni neslin başarılı yazarlarından Esat Dergi ile bir röportaj gerçekleştirdim. Umarım beğenirsiniz, kendisine buradan bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum, beni kırmadığı için.

Esat Dergi kimdir ne iş yapar? Bize biraz kendinizi tanıtır mısınız?

Esat Dergi aslen İzmirli. Yaklaşık olarak 4 yıldır İstanbul'da. Sporx'inkurulum aşaması (Superspor)'un ilk ekibine İzmir'den transfer olarakİstanbul hayatını başlattı ve ailesinden ayrı yaklaşık 4 yıldır sevdiğiişin peşinden koşuyor, bu iş epey ağır olsa da. Maksimum İletişim A.Ş'yeait Sporx portalında editörlük ve aynı zamanda yazarlık yapıyor. Hayatıgenelde bütün spor olaylarından bire bir haberdar olmak ve bunlarıaraştırmakla geçiyor. Bunun dışında sinema, yabancı diziler ona bol boleşlik eden şeyler. Fazla kalabalıktan hoşlanmıyor ve gece gezmelerinde butür yerlerden uzak durmaya çalışıyor diye özetleyebiliriz...

Fenerbahçe bu sezon Teknik Direktörlüğe Daum'u getirerek doğru bir iş yaptı mı?

Hedefler ortaya koymadan önce bunun olacağını söyleseydiniz elbetteşaşırırdık. Nitekim Daum'lu Fenerbahçe'nin Avrupa'da kendini bulmaaşamasına epey geldiği fakat gol atarak-gol yiyerek turnuva takımıolamadığını önceki yıllardan biliyoruz. Şimdi hedef Türkiye Şampiyonluğu.Bu hedef küçük mü? Fenerbahçe için hedefler elbette büyük olmalı ama Türkiye Şampiyonluğu, özellikle 3 yıl üst üste kazanılacak bir şampiyonluk sadece kupa değil, bir baskı da kazandıracak takıma.

Daum ülkede herkesi tanıyor zaten, bizi de sizi bile hatta. Onungelişinden sonra doğru mu yanlış mı muhasebesi için maçlar kadar sahadışına da bakılmalı. İdmanlardaki hareketleri, takımı iç içe geçirenolaylar, psikolojik olarak takımı güçlendiren her hoca idealdir. Daum'daniyi hangi hocayı getirebilirlerdi?

Brezilya rüzgarını değiştirmek istediler, neler oldu, gördük. Kulüp bunahazır değildi. Büyük hocalar ile markayı parlatmak istediler aynı zamandaAragones ile, yine aynı şeyler oldu. Daum tercihinin kısa bir süredealınması da yol haritasının çıkması için büyük avantaj sağladı, vefutbolcuların maç sonları röportajlarına dikkat edin, "Bu başarının kaynağı nedir" diye sorulduğunda, "Daum" diyorlar.

Andre Santos ve Cristian Baroni, Fenerbahçe'ye sınıf atlatacakoyuncular mı? Ne gibi katkılar sağlayacaklar?

Andre Santos ve bir takım Brezilyalılar gelecek yıl Güney Afrika'da düzenlenecek Dünya Kupası'nı düşünüyor. Bu yüzden bazı liglere saçılmış durumdalar. Dos Santos Brezilya'dan da Milli Takım'a çıkabilirdi ama Fenerbahçe onun için iyi bir sınav. Nitekim formayı Konfederasyon Kupası'nda söke söke alışını biliyoruz. Dunga ondan vazgeçmeyecek gibi.Kaka'nın olduğu bir takımda duran topları Dos Santos kullanıyor,görebiliyoruz. Dünya Kupası'nda Brezilya'nın esmesi durumunda ki tersi sürpriz olacak, Santos'un satışı ufukta gözükecek. Futbol olarak ise kalitesini ve futbolunu çok fazla tartışmaya gerek yok. Onun bir sol kanat değil, sol iç orta saha oyuncusu olduğunu, Brezilyalı özgürlüğünde tehlikeli olduğunu söylerek özet geçebilirim.

Cristian Baroni ise ezberleri bozacak bir futbolcu. Biliyorsunuz Türkiye'de Appiah ve Aurelio'dan sonra Fenerbahçeli taraftarlar hiçbir önliberoya aşık olamadı. Çünkü o iki isim günümüzdeki önlibero tanımını taraftara ve ülkeye yanlış yansıttı. Bugün Xabi Alonso rakibe tekme mi atıyor, rakipten her maç 100 top mu çalıyor? Xabi pozisyon alıyor,özellikle takımı hucüma çıkarken rakip defansın dengesini bozuyor.Cristian biraz daha geçsin bu takıma çok daha iyi ısınacak. Sivasspor maçında toplu ve topsuz alanda yaptıklarını onu çıplak gözle izleyenler ne demek istediğimi çok iyi biliyor. Yerli edebiyatına gerek yok, Selçuk'uisteriz ki çalışsın formayı kapsın, alkışlayalım. Fakat Cristian'ın atak başlangıcında ve rakipten gelen toplarda hucümü dağıtma konusundayaptıkları, bire bir hırslı müdahaleleri (ki bunların haftalar geçtikçe artacağını düşünüyorum) her şey için yeterli. Önliberodan her maçta gol beklemeyin, evet hucüma çıkmalı ama önce görev. Ve ben futbolu fiziği ile değil, aklıyla oynayanları seviyorum. Aurelio ve Appiah hangi maçta 35 metre çapraza arkası dönükken top gönderebiliyordu? Kafamızdaki önlibero tanımını artık gerçeğe uydurmak gerekiyor, dünya futbolu bunu gerektiriyor.

Bir de şu var bu iki futbolcunun transferi neden alkışlanmıyor? Fenerbahçe yönetimi yanlış birini transfer ettiğinde insanlar parti yapacak kadar sevinip, yazıp, çiziyordu. Yaklaşık 10 milyon avroya iki Brezilyalı ki birtanesi dünyanın en iyi takımının 11 oyuncusu. Yanlışları konuştuğumuzkadar doğruları da konuşmalıyız, F.Bahçe yönetimi sessiz ve derinden yerlitransferdeki darbesini yabancı konusunda da yaptı, transferler ilkaçıklandığında o yankı olmasa da...

Daniel Gonzalez Güiza, Emre Belözoğlu ve Kazım Kazım'daki değişim Daum'un eseri mi?

Güiza'da bir değişim yok aslında, sadece alışma süresi çabuk geçti. 4 yıllık sözleşmesi olan bir futbolcuyu 6 ayda öldürme hastalığı geçen sene tavan yapmıştı, bunu anlamak güç. Güiza'nın tekniğini daha fazla ortaya çıkarması lazım. Ve halen daha tek forvet için ideal biri değil. Fakat kalitesi ortada. Forvet nokta asistler de yapmalı. Bugün Henry Arsenal kariyerinde nasıl parladı? Atmaktan çok attırarak da. Güiza atacak da,atıyor da. Yeterki Türkiye'deki futbolseveler her vurduğunu gol yapan forvet istemesin. Asla ülkeyi küçük görmek değil ama ligimiz ve ligimizin dünya üstündeki statüsünü düşündüğümüzde İspanya Milli Takımı'nın 3 forvetinden biri, La Liga'da gol krallığı yaşamış birinin buraya tatile gelemsi bile zordu, neden insanlar bunu düşünmüyor?

Emre ise hepimizi şaşırtıyor. Aziz Yıldırım bu kadar güvendiğinde ona, bu kadar büyük paralar verdiğinde sorgulamıştık bol bol. Ben de bunları yapanlardan biriydim. Şimdi o sorguları sorguluyoruz, Emre çünkü aldığı parayı sonuna kadar hakediyor. Emre'nin değişikliği Daum ve sezon öncesi hazırlık kampı yapmasından değil, onun tekrar ülkeye kendini kanıtlama zorunluluğu altına sokulmasından. Bu baskı iyi yansıdı. Bakın o baskı Nihat Kahveci'ye de gelecek Beşiktaş'ta, yakındır...

Kazım'da ise değişiklik yok potansiyeli her zaman olan ama duygusallığı fazla olan biri, böyle de devam edecek gibi. Geçen sezon babasıyla birlikte kulüpte çıkardığı isyanı da unutmuş değiliz. Bu tipteki oyuncuların bu takımda kalemleri sürekli kırıldı ama Kazım hep dışarıda bırakılsa da hiç vazgeçmilmedi. Herkes Kazım'dan disiplinli bir futbol bekliyor ama o yıllardır kendi futbolunu oynuyor. Sahada futboldan zevk almak istiyor. İçinde çok eğlenceli bir orkestra var, bence hafiften bizde onu değiştirmeye değil, böyle kabul etmeye başlamalıyız. F.Bahçe iyiyken, iyi olmak değil aslında mesele. Takım geriye düştüğünde ya da maç kazanması gerektiğinde, sıkışan bir futbolda, o zaman neler yapacak Kazım ve babası, mesele bu... Ben bu üç futbolcunun değişimini yüzde yüz olarak Daum'a bağlamıyorum. Aziz Yıldırım'a bağlıyorum. Bir iş yerinde çalıştığınızı düşünün.Patronunuz öyle bir gürlüyor ki "3 yıl şampiyon olacağız" diye, işçilerini kötü geçen bir sezondan sonra tek tek hepsiyle saatlerce konuşuyor, bir şeyler anlatıyor. Biz bir şeyi atlıyoruz aslında, evet Daum kusursuzca sorun yaratmadan, kimseyle sorunlar içine girmeden süper bir hava kattı veheyecan veriyor ama bunların çıkış noktasına bakmak gerek.

Yarın:

Lugano ve Transfer
Bilet Fiyatları
Bloglar ve Esat Dergi
Esat Dergi'yle Müzik Beyzbol..

BOLTTTTTTT!

NE DİYEYİM ABİ, NE DİYEYİM..

Caster Semenya

Resimdeki bu atletten, IAAF devam eden Dünya Şampiyonası sırasında cinsiyet testi istedi. Sebebi ise Semenya'nın henüz 18 yaşında olmasına rağmen bu şampiyonada rahatça birinciliğe ulaşması ve PB'sini 1 saniyeye yakın geliştirmesi. IAAF, bu tür bilinmezlikler de -tam bilinmezlik de denemez aslında- her zaman sporcu lehine karar veriyor ki bundan daha doğal bir şey yok.

Semeya'nın babası da konuşmuş. Kendisi onun kız olduğunu milyonlarca kez söyleyebilirim, o benim küçük kızımdı demiş. IAAF'i ben bu konuda haklı buluyorum keza Semenya, şu görüntüsüyle pek de kızı andırmıyor gibi gelmiş olabilir onlara. Tabi görüntüye bakıp karar vermezler. Bunu daha önce bir sporcuya yapmışlar ve intihara kalkışmış sonrasında. Aman diyim.

Yeni Sezon Öncesi Serie A: Inter

Serie-A'da yeni sezon öncesi ilk konuğumuz, son şampiyon Inter. Son şampiyonda, 2005-2006 dan beri Serie A'da, Nerazzurilerden başka şampiyon çıkmadı. Şike skandalları patladı; rakipleri pek iyi oyuncular barındıramadı; yaşlandı ve neticesinde İnter hanedanlığı çıktı ortaya. E bir de başlarında Jose Mourinho gibi bir isim olunca gerek karizma, gerekse saha içinde sınıfı geçiyor Inter teknik direktörüyle.

Tabi Serie A da artık eski yıldızların kalmayışı; İbrahimovic, Kaka gibi isimlerin Serie-A yı tercih etmeyişinin ardından ligde kalitenin düştüğünü söylemek için kahin olmaya gerek yok. Fakat yine de ligdeki en büyük yıldız, Samuel Eto'o İnter forması giyiyor. İnter, iyi kadrosuyla; Milan-Juve-Genoa-Fiorentina gibi takımların 1 adım önünde başlıyor. Bu uğurda en büyük rakipleri ise tabi ki Melo-Diego transferiyle adından söz ettiren Juventus.


Transfer dosyasına baktığımızda ise geçen sezon sol bekte rotasyon adına iyi bir isim olan Brezilyalı Maxwell Barcelona yolunu tuttu. O takımdan Eto'o yu alan İnter ise 45 milyon euro daha alıp, üstüne Zlatan İbrahimovic'i verdi. Tabi ki Zlatan çözülmesi çok güç bir oyuncuydu; güçlüydü, sert şutları vardı, spektaküler goller atardı ama neticesinde hiçbir oyuncu da vazgeçilmez değildir. 45 milyon euro alıp üstüne bir de geçen sezonun Triple yapmış takımının en golcü oyuncusunu getirdi İnter.

Eto'o dan sonra transferde forvete yönelip Milito'yu da aldılar ki Zaragoza küme düştükten sonra en değerli isimlerinden biriydi. Eski kulübü Genoa ile Serie-A'ya dönüş yaptıktan sonra gerçekten parladı orada ve zirve kulübün yolunu tuttu. Aynı takımdan, daha önce Barcelona forması da giymiş Motta da takıma kazandırıldı ki Viera'nın yaşlandığı, Cambiasso'nun ağır sakatlık geçirdiği durumda iş yapacak bir oyuncu fakat, büyük takımlarda yaşadığı hayal kırıklığı insanı biraz düşünmeye itiyor.

Forvette ki hareketlilik bununla da sınırlı değildi. Crespo Genoa, Cruz ise Lazio yolunu tuttu. İnter, geleceğe yönelik hamleyi ise yeni İbrahimovic olarak lanse edilen Arnutovic ile yaptı. Twente takımından geldi bu oyuncu. Ayrıca Cagliari formasıyla iyi iş yapan Acquafresca'nın bonservisi de Genoa'ya verildi. Transfer dönemi hareketliydi, özellikle hücum hattında.

Savunmaya ise yapılan Lucio takviyesi çok şık oldu. Samuel-Materazzi-Cordoba-Chivu gibi stoperlere sahipler ama Lucio gibi bir komutan İnter'e çok şey katacaktır. Üstelik bu haliyle İnter defansı açık ara ligin en iyi top yapan defansı oldu. Samuel'in sürekli sakatlanması, Materazzi'nin kendini frenleyememesi ve daha bir çok etken İnter'in Lucio transferinde etkili oldu.


Geçen sezon West Ham'a kiraya verilen Şilili Luis Jimenez de tekrar takımına geri döndü. Formayı kapacağını zannetmiyorum. Luis Figo futbolu bıraktı zaten, ona da Sven Goran Eriksson'un talip olduğu düşünülüyor ki, 4. Lig de oynamak ne kadar akıllıca onu bilemeyeceğim şu aşamada. Fakat Figo'ya gel tatil yap diye, Amerika'dan Katar'dan da teklifler var. Temennimiz Avrupa'da futbola dönmesi ki, en yakın aday Mallorca.


Tahminim yine şampiyon olacakları yönünde ki en büyük rakipleri daha önce de söylediğim gibi Juventus. Ayrıca Suazo ve Quaresma da kiradan döndüler.


Kadro;
Cesar; Chivu-Lucio-Samuel(Cordoba)-Maicon; Muntari(Motta)-Cambiasso(Viera)-Zanetti(Stankovic); Balotelli(Mancini) Eto'o-Milito(Quaresma)

Salgado Rovers'da

City maçında gördüğümüz Rovers'ın defansının pek sağlam olmadığını söylemekle başlamıştım yazıya. N'Zonzi, küme düşen bir takımın oyuncusuydu neticesinde ve güçlü fiziğine rağmen top tekniğinin yetersiz oluşu stoperde sorun yaşatıyordu vs. vs. Ayrıca onun partneri Samba'da, geçen sezon bazı maçlar forvet dahi oynamıştı rotasyondaki kısıtlılıktan dolayı. Bu ve daha birçok etken, takımının kümede kalması zor görünen Big Sam'i transfere zorluyordu, defansa.

Liverpool'dan transfer edilen Arbeloa, zaten halihazırda sağ bek de oynayan Sergio Ramos gibi isimler varken, Perez emektar oyuncusunu gözden çıkarmıştı. Sağ beki yerli ile geçmekte kararlı olan Galatasaray, kararından vazgeçseydi; benim önereceğim iki isimden biriydi Salgado. Diğeri de Sapunaru, Rumen oyuncu. Tabi Porto'da forma giyen Sapunaru'nun transfere nasıl bakacağı şüpheliydi fakat Salgado gelebilirdi; olmadı Ewood Park yolunu tuttu. Rovers, kendisiyle iki yıllık anlaşma yaptı. Rotasyon adına Rovers için güzel bir hamle oldu. Hayırlı olsun.

Krygiakos Liverpool'da

Benitez'e bazen anlam vermek güçleşiyor. Yine o anlardan birindeyim. Tottenham maç yazımızda, Skrtel ve Carragher'ın aynı anda birbirleriyle çarpışarak sakatlanmalarının çok talihsiz olduğunu söylemiştik. Agger zaten 5 maç var 5 maç yok. E geçen sezon stoper rotasyonun tamlayıcısı Hyppia da takımdan ayrıldı ve stoper boşluğu doğdu baya. Son maçta, Skrtel daha fazla dayanamadı ve genç Ayala oyuna dahil oldu; sırıtmadı.

Athletic Bilbao'lu bir defans oyuncusu geçiyordu; 24 yaşında. Adını hatırlamakta güçlük çekiyorum şu an. O ya da başka 25 yaşın altındaki oyuncu, yavaş yavaş yaşlanan Carragher'a ileride alternatif olabilirlerdi fakat Carragher'dan yalnızca bir yaş bir isim Liverpool saflarına katıldı. Krygiakos'dan savunmadaki soruna ilaç olmasını beklemek hayalciliğin daniskası olur. Bir kere, böyle bir oyuncuyu ben Liverpool'a yakıştırmakta güçlük çekiyorum gerçekten. Daha iyi bir isim transfer edilebilirdi; mesela sakatlık yaşasa da Barça'nın kolaylık göstereceği Milito. Ya da Ferdinand'ın kardeşi Anton Ferdinand. Transfer; 3 milyon €'ye sonuçlandı.

Ya Hocam 'H' Harfi Yok Anlamıyor Musun ?

Belki de yaşanan en sık diyaloglardan birisidir, satış görevlisi ile müşteri arasında. Sorun aslında çok çok ilginç. Formalara basılan 'H' harfi tükenmek üzere. Bu durumda Marsilya, büyük talep olan Lucho Gonzalez formalarından satamıyor. Keza Benoit Cheyrou ve bir başka yeni transfer Arjantinli Gabriel Heinze forması da basamıyorlar. Morientes, Lucho ve Heinze'i transfer eden Marsilya ise yılda 50 milyon euroya yakın kar elde ediyor formalardan.

Batan Geminin Malları: Damien Duff Fulham'da

Newcastle, şu an aynı ligde mücadele ettiği takımların transfer bütçesi kadar maaş bütçesine sahipken, bu maaş bütçesinde, Martins, Owen, Duff, Smith, Bassong, Gutierrez gibi isimlere verilen maaşlar ön plandaydı. Owen, sürpriz bir şekilde Manchester United'a transfer oldu ve 7 numarayı aldı. Taklacı, Wolfsburg'da golle başladı ve hücum hattının bir başka ismi, son maçta sol bek oynayan ve kendi kalesine gol atan Duff da Fulham'a transfer oldu.

Fulham, son yıllarda hep paçayı son anda kurtarırdı; bir nevi Denizlispor gibi. Fakat geçen yıl ligi ilk 7 içinde bitirmeyi başardılar ve Europa League'de ülkelerini temsil edecekler. Duff, rotasyon açısından çok doğru bir transfer. Geçen sezon yine ses getiren bir transfer yapmışlardı; Everton'dan Andrew Johnson'u transfer etmişlerdi fakat forvet oyuncusu, sakatlıklar nedeniyle çok etkili olamamıştı.

2003 de Chelsea'ye gelirken Rovers'a £ 17M kazandıran İrlandalı ise 6 yıl sonra kulübü Newcastle'a £ 4M kazandırdı. 30 yaşındaymış, ben olduğundan daha yaşlı zannediyordum. 2012 yılının sonuna kadar sözleşme yapıldı. Europa League-EPL-Carling Cup-FA Cup karesinde mücadele edecek bir takımın forvet oyuncusu bol ve alternatifli olmak zorundaydı. Gerekirse sol açık da oynar Duff. Neresinden bakarsanız bakın, karlı bir transfer yaptı Hodgson. Fulham, çok iyi yönetiliyor şu ana dek bana kalırsa.

Gay 200'den Çekildi

Evet, Dünya Atletizm Şampiyonası son sürat devam ediyor. Dün de Kenenisa Bekele ve Fraser'ın günüydü. Bekele kendisine ait olan şampiyona rekorunu geliştirirken; Fraser'da 100 metrede Jamaika'ya altını getirdi. Geride kalan günün en fazla dikkat çeken gelişmesi ise Yelena Isinbayeva'nın sırıkla yüksek atlamada, 0 çekmesiydi. Efsane atlet, böylelikle son 2 yarışta galip gelememiş oldu ki bana göre anlık formsuzluktur. Blanka Vlasic'in de dönem dönem böyle olduğunu biliyoruz.

Perşembe günü hepimizi heyecanlandıran bir yarış daha var. 200 metre finali. Fakat bu finalde de Bolt'un en büyük rakibi gözüyle bakılan Tyson Gay olmayacak. 100 metrede tarihi bir derece koştu fakat Usain Bolt, dünya rekorunu kırarak, o dereceyi gölgede bıraktı. 200 de alacağını umuyordum; alamasa bile Bolt'u zorlayıp dünya rekoru getirebilirdi belki de fakat kasığından sakatlandığı için yer alamayacak Gay 200'de.

Edu Fenerbahçe'den Ayrıldı

Son 3 yıldır Fenerbahçe'nin stoper pozisyonunda vazgeçilmezleri, Edu ve Lugano'dan; Lugano geldi, Edu gitti. Edu'nun ben her zaman Lugano'dan daha sağlam, daha garantici olduğunu düşünürüm. Nitekim, görülen kırmızı kart sayılarından bunu anlamak mümkün. Genellikle 5 üzerinden 3.5-4'lük oynar ama 2.5-3'lük oynadığı maç sayısı çok azdır. Fakat geçen sezon gelen sakatlıklar, bir de üst üste olunca mecburen böyle bir karar alındı.

Yabancı kontejyanında şimdi; Lugano, Bilica, R. Carlos, Cristian, Andre Santos, Deivid, Alex, Güiza var. Cristian'ın kızağa çekileceğini düşünüyor bir kesim fakat, Cristian şu görüntüsüyle iyi bir futbolcu. Geçen sezon kimleri izlemiştik orada; hatırlayın bir. Cristian ilk 11 başlarsa bu sefer kızağa çekilmeye en yakın isim Bilica'dır bence. Önder ve kendisi arasında öyle dağlar kadar farkla bulunmamakta.

Üçüncü opsiyon ise transferi gündemde olan Tuncay Şanlı. Tuncay gelirse sol açıkta başlayacak ve Andre Santos'u sol beke çekecek Daum. Bu durumda Roberto Carlos kulübeye gidecek fakat, bu çok sürpriz bir olasılık. Tuncay'ın Avrupa'dan varolan teklifleri reddetmesi gerekecek; bu transferin gerçekleşebilmesi için. Bilica için, rotasyon adına yapıldıysa süper hamle demiştik; fakat bu oyuncu ve Önder Turacı, Fenerbahçe'de İlk 11 başlayacak kalibrede değiller bana göre.

Transfere şu durumda pek gerek yok. Bir tek devre arasında Roberto Carlos, Flamengo'ya gönderilecek diye duydum. Eğer böyle bir şey varsa, Tuncay'da da transfer ekibi ilerleme kaydetmiş demektir bu bana göre. Yine de Bilica'nın yerine çok kaliteli stoper transfer edebilirdik. Mesela Luisao, mesela Cris mesela Grygera. Bana kalırsa Bilica konusunda gerçekten çok erken davrandı yönetim. Fakat artık yapabileceğimiz pek de bir şey yok.

Yeni Anket | Altın Dörtlü

Yeni bir anket. 1 hafta boyunca sürecek bu 4 anketimiz. UEFA, Futbol Ödülleri'ni Monaco'da veriyor. Ve bu ödüller için 4 mevkiden 3 aday belirlendi. Yılın en iyi kalecisi ödülü için; Chelsea'li Cech, Barça'lı Valdes ve ManU'lu Van der Sar yarışıyor. Keza en iyi defansta ise Pique-Puyol ve Vidic var adaylarda. Orta sahada ise yine iki Barça'lı Xavi ve İniesta'ya kaptanımız Gerrard eşlik ediyor. Forvette ise yine iki Barça'lı; Eto'o-Messi'nin arasına Ronaldo girecek. Oylar ile ilgili görüşlerinizi bırakın; tartışalım. Benim Ödüller;

Van der Sar(Valdes'ten eminim ki daha iyi..)
Puyol(Gerekirse sağda, gerekirse solda, gerekirse ortada oynadı. Sakatlık vs. dinlemedi..)
İniesta(Gerektiği zaman ofansif, gerektiği zaman defansif. Şansımız olsa takım arkadaşına da verirdik..)
Messi(Bence pek tartışmaya gerek yok..)

Uğur Yıldırım

Foto, 2006 yılından. World Cup '06 için Uğur Yıldırım'ı Van Basten kadroya çağırıyor; dönemin teknik direktörü Ersun Yanal'dan karşı atak var. Uğur, Hollanda'yı seçiyor ve resmi maçta da oynayıp, Türk Milli Takımları adına mücadele etme şansını kabul etmeyip; Hollanda Milli Takımları adına mücadele etme şansına erişiyor. Daha sonra, herhangi bir şekilde Milli Takım yüzü göremedi.

Heerenveen'de parladıktan sonra, bir de Zidane'ın katıldığı Free Kick Masters yarışmasını kazanınca, aynı bugünkü Mesut Özil neyse, Uğur Yıldırım da o kadar konuşulur olmuştu. Hatta Hollanda kararı vermesine çok büyük tepki gösterenler vardı. Yine spor basınında böyle bir çocuğu nasıl kaçırdık; Federasyon şunu bunu yapmalı tarzı haberler okuduk. Netice de iş işten geçeli çok olmuştu.

Daha sonra Hollanda Milli Takım yüzü göremediğini üstte belirtmiştik. Gaziantepspor, nasıl olduysa onu getirdi şehrimize. Bir orta saha oyuncusu için muhteşem bir gol yeteneği vardı; Free-Kick'leri tartışmamıza gerek bile yoktu. Brink En Orden-Go Ahead Eagles-Heerenveen üçlüsünde, toplam 248 maçta 140 gol atmış bir oyuncuydu Antep'e geldiğinde. Şehirde ufak çaplı bir kıyamet koptu; bazıları sahte Uğur, isim benzerliği dedi ama Uğur Yıldırım Gaziantep'teydi.

Valla Antep'te o kadar çok teknik direktör çalıştı ki dönemin TD'si kimse artık bir sezon boyunca Uğur'a o kadar şans tanımadı. Yine de az elde ettiği şansı çok iyi değerlendirdi ve 11 maçta 4 gol attı ve daha sonra Sivasspor yolunu tuttu. Bülent Uygun, bunu adam eder dedik fakat orada 4 maça çıktı ve; daha 2 yıl öncesine kadar Hollanda'yı seçtiği için fırtınalar kopan adam, 2. Lig takımlarından Kasımpaşa'ya kadar geldi. Şaka gibi!

Ve bugün; Kasımpaşa'da üç isimle yollar ayrılıyor. Bu isimlerden bir tanesi Uğur Yıldırım. Eğer eski Uğur Yıldırım gibi olursa ki %75'i bu ligi rahat kaldırır, TSL takımlarının dikkatini çekmesi gerek. Ceyhun'u pek memnun etmeyebilir ama; Uğur Yıldırım, sancılı bir 100. yıl geçiren Ankaragücü'ne gidebilir; orada şans bulursa da iyi olacağına inancım tam.

Premier League: 1. Hafta

Blackburn Rovers 0-2 Manchester City

Tabi ki o kadar para harcadı City, ister istemez bir baskı vardı Galli menajerin üzerinde. İddaa gazetelerinde Tevez'in olmadığı yazıyordu; fakat Tevez yedek arasındaydı ve sonradan oyuna dahil oldu. City, en ideal 11 ile başladı maça. Sağda stoperden bozma, Grygera tarzı Richards, solda geçen yıl Chelsea'den transfer edilen Bridge, orta göbek ise Toure-Dunne ikilisinden kuruluydu. Kalede ise Given vardı.

Orta sahada ise, Gareth Barry, biraz daha savunma ağırlıklı oynadı. City'nin Gerrard'ı kötü oynamadı ilk maçında. Onun 5 metre önünde ise daha çok kanada kaçan SWP ve İreland vardı. Bu üçlünün önünü ise bir başka üçlü süsledi. Her ne kadar çizgiye yapışıp kalsa da Robinho, tam bir lider gibi oynayan Adebayor ve Anelka formalı Craig Bellamy. Bellamy, özellikle ikinci yarı iyi toplar taşıdı ileriye.

Netice olarak bakıldığında, Rovers öyle iyi bir kadroya sahip değildi. Fakat geçen sezon evlerinde zor kaybeden bir yapıları vardı. City, kilidi SWP'nin taşıdığı topta Adebayor ile açtı fakat, Rovers özellikle Morten Gamst Pedersen ile Bridge'i perişan etti. Roberts ve Mc Carthy biraz daha iyi gününde, Given da kötü gününde olsaydı, çok farklı bir maç izleyebilirdik. City de ise, yeni transferlerden Adebayor'u çok beğendim. Keza Toure. Sağda Richards kademe bilgisi ile çok yararlı oldu. Sonuç olarak, City çok da haketmediği bir galibiyet aldı ama bu galibiyet, Hughes'u ve oyuncuları biraz olsun rahatlattı.



Manchester United 1-0 Birmingham City

Takımın önemli hücum silahları gitmiş, yerleri çok da iyi doldurulamamıştı. Manchester United, şu görüntüsü ile şampiyonluk şansı vermediğim takımlardan bir tanesi. Fergie, Rafael'in yokluğunda ikizi ile başladı sağda, başlarda biraz tutuk olsa da Fabio ilerleyen dakikalarda sınıfı geçti. Solda ise Evra vardı. Stoperde joker O'Shea ile genç Evans vardı. Onların önünde sistemin adam ettiği Darren Fletcher-Scholes ikilisine, Nani solda, Valencia ise sağda eşlik ediyordu. Rooney her yeri gezdiği maçta, Berba santrafor olarak görünüyordu.

Maçın başında ManU, birazda rakibin zayıflığından faydalanarak iyi oynadı ama Valencia ve Nani birer hayal kırıklığı oldular. Özellikle Valencia, çoğu pozisyonda doğru adamı -ki bu Berba'ydı- bulamadı. Hem o, hem de uyuklayan Berba adına kötü bir maç geride kaldı. Rooney ise Ronaldo'dan sonra takımın en büyük yıldızı olacak, bu belli. Fergie'nin serbest kullandığı genç ama bir o kadar da tecrübeli İngiliz, golünü de attı. Valencia-Fabio, Nani-Evra ikilileri pek uyum yakalayamadılar fakat zamanla oturacaktır.

Konuk Birmingham ise Jerome ve Rangers'dan defedilen Barry Ferguson ile etkili olmaya çalıştı. Fakat, klasik geri çekilme denemeleri yaptılar. Joe Hart, maç adına en iyi kazanç. Önemli kurtarışlar yaptı. Joe Hart'ı söyledik; Ben Foster'ı da geçmek olmaz ama. Foster, Community Shield kabusundan sonra çok iyi iş yaptı. 'Tek El' Van Der Sar'ın 2 aylık yokluğunu 1 ya da 2 sene sonra hep yaşayacaklar. Ben Foster, iyi oyunuyla kaleyi alabilir, Van Der Sar'ın bıraktığı dönemde.

Chelsea 2-1 Hull City

Ancelotti ve öğrencileri baskı kırıcı bir maç geride kaldı. Scolari ve Hiddink'in çoğu maç yapmadığını yapıp, Drogba-Anelka ile başladı Chelsea. Arkalarında Lampard-Malouda, reboundçular ve ön liberolar ise iki Afrikalı, Mikel-Essien'di. Defans dörtlüsünde ise Bayern'e transferi gündemde olan Jose Bosingwa sağda yer alırken, tersinde Cole, bu ikilinin arasında ise Carvalho-Terry başladılar.

Maçın başında yuhalanan Stephen Hunt ile anlamsız bir gol buldu Hull City. Bir anda gol oldu ve ilginçti bana göre. Şu an golü hatırlamıyorum ama zannımca boş kaleye idi. Daha sonra, Chelsea; noluyoruz dedi ve saldırmaya başladı. Lampard'ın pek de gününde olmayışı Chelsea'yi zorlarken aranan gol serbest vuruştan Drogba ile geliyordu. Turner'ın göz doldurduğu maçta ilk yarının bir diğer yıldızı Boateng'di Hull adına. Chelsea de ise Drogba günündeydi.

İkinci yarının başında inanılmaz bir gol kaçırdı Anelka Chelsea adına. Daha sonrasında organize, hoş, muhteşem ataklar izledik bir 20 dakika boyunca. Fakat 'vakit daraldı' sendromu ile birlikte Chelsea ataklarında o organizasyonu görememeye başladık bir süre sonra. Ancelotti, ikinci yarının başında oyuna aldığı Ballack'ın yanına Deco'yu da ekledi. Kalou da sonlara doğru oyuna dahil olurken, Hull; anlamsız bir şekilde yedek kalan Geovanni ve Kamel Ghilas'ı oyuna aldı. Fakat Drogba yine sonucu tayin etti. Bu galibiyetle, Ancelotti biraz da olsa, rahatladı.

Arsenal-Everton maçı ise Trabzon-Diyarbakır'a denk geldi. Evdeki anlamsız kalabalık o maçı tercih etti ve 1-6 gibi bir maçtan yoksun kalmış olduk. İşte EPL'de ilk haftada böyleydi. Stoke, Burnley'i 2-0 geçti. Wigan ise Downingli Villa'ya bir güzel uyarı verdi. Sunderland ise yeni transferlerle gerçekten çok güçlendi. Bolton için yolun sonu mu acaba? Fulham ise yine ilk 10 daki yerini alacaktır.

Joe Smith Hawks'ta

Blog biraz fazla basketbolsuz kaldı gibime geldi son günlerde. Malum, Avrupa'da da artık sezonun start alması, bu sezon transfer döneminin son derece hareketli geçmesi, ve diğer birçok etken, Futbol'u ana başlık yaptı blogda. Ki bu böyle devam edecek tabii ki, ama araya da birkaç basketbol temalı yazı serpiştirmek gerek diye düşünüyorum.

Doğu'da artık bir hedefi olması gereken Hawks, şu kontrata bağlayabileceği en iyi uzunu aldı bana göre. Joe Smith, bana göre açık ara en iyi sınıf olan 96'nın bir yıl öncesinin 1 numarası. Orta mesafe şutları, mücadeleci kişiliği ve ribaundlardaki başarısı ile belki bir yıldız olamadı ama, gittiği takımlarda 15-20 dakika süre almayı başardı yaptıklarıyla. Ki zaten Magic de Howard-Anderson-Gortat-Battie-Barnes-Lewis (Son ikisinin 3.5 numara kabul edelim); Celtics'de Perkins-Wallace-Garnett-Davis; Cavs'de Shaq-Ilgauskas-Varejao-Hickson-Powe gibi isimler varken, bunlarla yarışmak için çok cılızdı pota altı Hawks'ın.

Woodson geçen sezon Smith'den bir Odom yaratmaya çalıştı fakat Smith kendisine biçilen 3.5 numara rolünü pek uygulayamadı. Ki zaten geçen yıl çok sınırlı bench katkısı aldılar. Benchin uzun rotasyonunda Zaza dışında kimse kayda değer bir şey yapamadı. Backcourt'da ise Flip Murray, biraz da Acie Law ile Evans katkı yaptı. Genel olarak, Smith Hawks'a faydalı olacak.

En büyük soru ise, Smith'in ilk beş başlayıp başlamayacağı. Marvin Williams'a 5 yıl için 40 MD verdiler ama benim çok beğendiğim bir oyuncu değil. CP3 ya da Deron seçilmiş olsaydı, Hawks contender düzende ilerleyebilirdi. Bu nedenle biraz soğuk baktığım bir isim ama, Williams-Crawford-Murray-Law-Zaza beşlisini alın bir takımın ilk beşiyle değiştirin iyi kötü 20 galibiyet alırlar. Ki Williams ilk beş başlarsa, Josh'a yine 4 yolları gözüküyor. Çift Smith+Horford ile FrontCourt'u kurarsa Hawks, yemede yanında yat!

Fenerbahçe 3-0 Sivasspor

Bülent Uygun'un 9-1-0 oynadığı bir ilk yarı izledik neredeyse. Fenerbahçe de Volkan, kullandığı çoğu kaleci vuruşunu uzun oynamadı. Çok rahat geçti kendi yarı sahasını Fenerbahçe. Sivasspor maça orta ikilide Yasin-Sedat, sağlarında Murat Sözgelmez, sollarında kaptan Hayrettin ile kurdu dörtlüyü Sivas. Onların hemen önünde İbrahim-Onur Tuncer, Kadir Bekmezci-Cihan ve Kamanan-Ersen ile çıktı Sivas.

Fenerbahçe'de ise kuşkusuz en büyük sürpriz, Carlos'un 11 başlamasıydı. Dizilişte Bilica-Önder göbeği, Gökhan ise sağı savunacaktı. Gökhan'ın önünde Kazım, Carlos'un önünde ise Santos vardı. Cristian Baroni-Emre ise stoperlerin önünde göründüler, oyunu kuran adam oldular. Güiza ve 5 metre arkasında Alex ile başladı maça Fenerbahçe. Ve o Alex, 8. dakikada sakatlandı.

Alex sakatlandığında, temennim Semih'in oyuna girmesiydi. Hazır değil diyenler olacaktır; fakat Daum eğer hazır olmasa 18'e almazdı bence. Semih-Güiza düzeninde geçen sene kazanan Güiza olmuştu. Tek forvete göre daha iyiydi. Fakat Daum, Deivid'i tercih etti ki eğer Deivid'i Alex'in yerinde tercih ederse, kaptanın olmadığı 1 aylık dönem sancılı olabilir bence. Ya 4-4-2, ya da Mehmet Topuz olmalı. Deivid bugün çok ağır kaldı.

İlk yarı tamamen kapanan Sivasspor, Ersen Martin'e sürekli havadan oynadılar. Kontraatak oynayacağı maçta, yine Agbetu yerine Ersen'i tercih eden, Musa'ya da şans vermeyen Bülent Uygun, bana göre yine sınıfta kaldı. 65'den sonra bu oyuncu girdi fakat, Fenerbahçe golü buldu 5 dakika sonra. İbrahim Şahin'de üst düzey bir oyuncu fakat bugün cezası nedeniyle forma giyemedi.

Daha sonra, tam beklediğim gerçekleşti. Biraz ofsayt kokan pozisyonda, Fenerbahçe Kazım ile buldu golü. Sonrası tam tahmin ettiğim gibi çorap söküğü misali geldi. Biraz daha açılan Sivasspor'u, önce Emre'nin ilginç, sonra Santos'un spektaküler golüyle 3-0 ile uğurladı. Esas olarak bakıldığında savunmada biraz aksaklık var fakat, bu sezon en büyük rakibi GS 3 gol yerken, Fenerbahçe gol görmedi kalesinde. Yine de Lugano takviyesi bence yerinde oldu.

Son bir paragraf maçı yorumlayacak olursak, pek fazla bir şey yok şablon adına. Daum, bir aylık dönemde kimi tercih edecek, en büyük merak konusu bu. Takım şu anda iyi gidiyor, bugün vasatı aşamadık ama yine de 3-0 gibi skorla galip geldik. Santos, ilk yarı takıma uydu ancak, ikinci yarı muhteşem oynadı. Attığı gol de gerçekten muhteşem. Bakalım, iyi günler bekliyor Fenerbahçe'yi. Sivas'ı ise Birmingham'dan aldıkları Bouazza (kesin yanlış oldu) iflah eder mi, bilinmez.

Tottenham 2-1 Liverpool

İki gün boyunca lise kayıt işleriyle uğraştık, bilgisayara girmeye pek vaktim olmadı. Arta kalan zamanlarda ise Cumartesi-Pazar'ı Premier Lig maçlarını izledim. Blog, maalesef 2 gün kapalı kaldı. Gerçekten özletmiş kendini Premier Lig.

Bugünkü maç öncesi ise Gerrard ve Carragher şüpheliydi; Benitez bu ikiliyi sürdü sahaya. Carragher-Skrtel-Insua-Johnson 4'lüsü ile başladı maça Liverpool. Önlerinde Lucas-Masch, onların 10-15 adım önlerinde ise Gerrard başladı. Gerrard'ın solunda Babel, sağında ise Mr. Duracell vardı.

Spurs ise Redknapp'le iyi bir hava yakalamışa benziyordu. 10 gün önce kadroya katılan Bassong, Dawson-Woodgate'in yokluğunda King ile göbeği oluşturdu. Hırvat Corluka ve Kamerunlu Ekotto Spurs'un bekleri olurken, sol açıktan çok içe dönük oynayan Luka Modric'li orta sahada Palacios ve Huddlestone'ın sağında ise Lennon vardı. Defoe ve Keane ise forvet hattını oluşturuyordu Spurs'ün.

Maçın başından 30. dakikaya kadar, sert bir maç izledik. Keza Skrtel ve Carragher'ın çarpıştığı pozisyon gerçekten çok şanssızdı Liverpool adına. Skrtel 70 dakika dayanabildi, Ayala yerine dahil oldu. Liverpool'da Gerrard'ın Hollanda önünde oynamasına engel olan sakatlığı kaptanı yine engelledi, çok da istediği oyunu sergileyemedi. Lucas ve Masch ise göze batmadılar. Ellerinden geleni yaptılar.

30. dakikadan sonra kaleye daha çok giden Spurs, ondan önce Keane ile iki pozisyondan sonuç alamadı. Daha sonrasında Huddlestone'un vuruşunu takriben topa sertçe vuran Kamerunlu Essou-Ekotto, takımını 1-0 öne geçirdi. Spurs, ekstra bir gol buldu fakat bu golü birçoğuna göre hakkettiler. Çünkü gole kadar Liverpool rakip kalede kendini pek de olsa gösteremedi maalesef. Bu da Spurs'ün işine yaramıştı.

Babel ve Kuyt hiçbir katkı veremedi ilk yarı boyunca. %60'ı ile oynayan Steven Gerrard'a gününde olmayan bir Torres eklenince, Liverpool ilk yarı pek atak fırsatı yakalayamadı. İkinci yarı ile beraber, daha çok rakip kalede gözükmeye başladılar ve nitekim Glen Johnson, kendi yarattığı pozisyonda rakip ceza sahası içinde çizgiye kadar indi ve Gomes onu düşürdü. Kazanılan penaltıyı kaptan, kaleyi ortalayarak ağlara yolladı ve Liverpool 1-1 yaptı.

Golden sonra, Liverpool rahatladı derken Bassong, skoru 2-1'e getirdi. Daha 10 gün önce kadroya katılan Fransız, kafa ile topu ağlara yolladığında Liverpool'un golünün üzerinden yalnızca üç dakika geçmişti. Defansta iki stoper ciddi ciddi sakatlardı. Insua, Lennon yüzünden zaten hücumda pek gözükmedi ve Babel de kötü olunca sol hiç çalışmadı. Glen Johnson çok sağlam bir performans gösterdi.

Golden sonra nihayet beklediğimiz hamle geldi. Benayoun bana göre gecikmeli girdi oyuna. Keza girer girmez oyuna bir hareketlilik getirdi derken 10 numaralı forması ile Voronin girerken Crouch ile boğuşmaktan hal kalmayan Skrtel, yerini Carragher'a bırakıyordu. Süre gelen oyunda gol bulamadık, penaltı var mıydı yok muydu bilmem ama, bildiğim şey Liverpool, şampiyonluk kazanacak seviyede değil maalesef. Ha belki Aquilani biraz daha hücuma dönük oynayacak, Lucas ve Masch gibi çakılı kalmayacak ama, bugün takım pek gününde değildi.

Spurs ise bu sezon ilk 6'yı fazlasıyla zorlayacaktır. Redknapp takıma bir uyum getirmiş, özellikle Modric-Lennon oldukça etkili oldular. Keza Palacios ve Huddlestone iyi bir uyum yakalamışa benziyor. Forvette ise Defoe, ağır Liverpool defansı önünde, çok fena iş yapmadı. Genel olarak; mücadelesi yerinde tam bir EPL maçı izledik. Hayırlı olsun..

Yeni Sezon Öncesi EPL: Liverpool

EPL bildiğiniz gibi bu hafta sonu başlayacak. 38 maçlık maratonda yine 4 takım şampiyonluğun favorisi iken, Manchester City'de bu dörtlünün arasına girmeye çalışacak. Ben de bugün 2, yarın 3 yazı yazarak bu beşliyi değerlendirmek istiyorum. Duruma göre, bir 6. takım daha süzgecimden geçebilir. İlk sırayı gönlümü Fenerbahçe ile kaptırdığım Liverpool'a bırakacağım.

Son sezonu 2. sırada bitirdi Liverpool. Fakat derbi maçlarda çok iyiydi. ManU ve Chelsea'yi ikişer kez yenme başarısı gösterdi. Bunun dışında kronikleşen Anfield'daki 0-0'lık sonuçlar, Liverpool'un sezonu şampiyon olarak tamamlayamamasındaki en büyük etkendi kuşkusuz. Rotasyon adına Benitez geçen sezon sınıfı geçti. FA-Carling-CL-EPL dörtlüsünde oyuncuları ekonomik kullanmayı başardı.

Geçen sezon en çok göze çarpan ise, Torres'in yine sakatlıklarla boğuşmasıyla beraber, Arbeloa'nın formuydu. O Arbeloa, bence değerinin çok çok çok altında, Real Madrid takımının yolunu tuttu. Arbeloa'nın formunun artmasında şüphesiz, Dirk Kuyt'un büyük etkisi vardı. Sağda tamamlayıcı forvet olarak çıktığı maçlarda görevini eksiksiz yerine getirdi Kuyt. Arbeloa'da iyi olunca sağ kanat iyi işledi.
Sağ bekte Arbeloa'nın Real'e transferinden önce, Liverpool Glen Johnson ile anlaşmıştı. Chelsea'de tutunamadıktan sonra Porsmouth ile iyi işler yapmıştı. Johnson, bu performansıyla Capello'nun takımının değişmezlerinden oldu. Liverpool, oyuncunun eski takımı ile girdiği mücadeleyi kazandı ve Glen Johnson'u yaklaşık 20 milyon euroya transfer etti. Sağ bekteki soruna çözüm olmasını bekliyoruz kendisinden bu yıl.

Takımın stoper rotasyonunda ise emektar Sami Hyppia Leverkusen'e transfer oldu. Hyppia, zaten forma alamıyordu. Skrtel, Agger ve Carragher'dan sonra takımda 4. stoper konumuna düşen Finli oyuncu, Anfield'a oynadığı yıllar boyunca vereceğinin en iyisini verdi ve performansına yakışır bir sonla iki yıl formasını giyeceği Leverkusen yolunu tuttu.
Sol bek rotasyonunda ise, Andrea Dossena çok da göz doldurmadı. Napoli veya Juve'nin onunla ilgilendiği konuşuluyor. Genellikle orada Aurelio oynadı, hiç de sırıtmadı. Dossena eğer giderse, o noktada Emilliano Insua var ki çok yetenekli bir oyuncu. Onun da rotasyon maçlarında önü açılacaktır. Bonservisi 8-9 milyon euro civarında.

Geçen sezon Mascherano ile birlikte takımın dinamolarındandı Xabi Alonso. Perez, ona dadandı ve Arbeloa'dan sonra onu da Liverpool'dan kopardı. 35 milyon euro çok iyi bir fiyat. Liverpool'un mali sorunları nedeniyle bu sezon zaten transfer bütçesi ayrılamamıştı doğru düzgün. Benitez de oraya boşluk doldurmaca yaptı ve Roma'dan Alberto Aquilani'yi getirdi. İtalya da başarılı bir görüntü çizdi. İstikrarlı olursa Xabi'den çok da kötü bir isim değil.


Gerrard, Mascherano ve Aquilani'den sonra, takımın orta saha rotasyonunda Brezilyalı Lucas ve yeni Gerrard olmasını beklediğimiz, geçen yıl CL'deki Real Madrid maçında oyuna giren Jay Spearing var. Orta sahada sol kanatta ise Benayoun çok formdaydı. Keza Albert Riera da var. Babel hem orayı hem de forvet pozisyonunu dolduracak bir isim. Aslında benim oynamasını istediğim bir isim ama Benitez ona pek sıcak bakmıyor.


Forvette ise, geçen sezon üzerine düşeni fazlasıyla yerine getiren Dirk Kuyt'tan yine o performansı bekliyoruz. Voronin de geri dönüş yaptı. Keza Kristian Nemeth'de Macar futbolunun son bombası. Voronin-Nemeth-N'gog-Torres-Kuyt-Babel gibi hücumcular var. Bu durumda takımın gol yollarında sıkıntı çekmeyeceği bir sır değil.


Toparlamak gerekirse, ManU'nun iki yıldızını kaybettiği, Chelsea'nin kadrosunu koruduğu bir ortamda Liverpool için şampiyonluk uzak değil. Umarız, bu hasrete son verilir. Gerrard da tonlarca emeği olduğu kulüpte şampiyonluk kupasını eline alır.


Benim Kafamdaki Kadro;


GK: Pepe Reina
DR: Glen Johnson
DC: Carragher
DC: Agger
DL: Aurelio
LWM: Benayoun (Babel, Riera)
RWM: Kuyt
RCM: Aquilani
CM: Gerrard
LCM: Masch
ST: Torres

Fener'de Son Adaylar: Boumsong-Grygera

Daha önce Grygera'yı buradan duyurmuştuk. Hem sağ bek hem stoper oynayan bu oyuncunun transferinin olumlu sonuçlanırsa çok iyi yansıyacağından dem vurmuştuk. Bugün de yolu yine Juve'den geçen, şu anda da Olimpik Lyon forması giyen Fransa Milli Takım stoperlerinden Jean-Alain Boumsong ile ilgilenildiği haberi düşmüş ajanslara.

Profilinde Fransa Milli Takımı yazıyor ama pek de düzenli forma şansı bulduğunu söylemek güç. O bölgede Gallas ve Mexes gibi adamlar olunca ancak bir sakatlık durumunda bu ikiliye alternatif olabiliyor Boumsong. Fakat bu transfer olursa fena olmaz. Sonuçta bir stoper sıkıntısı çekildi aşikar. Ki ben transfer edilecek stoperin, gerek yabancı durumu gerekse mevcut form itibariyle Bilica'nın yerine yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Cissokho Olmadı, Drenhte Milan'a Doğru

Milan'ın sol bek adaylarında solu tamamiyle kullanabilen Drenthe yükseldi en başa. Real'in Hollandalıları satlığa çıkarmasının ardından, Feyenoord çıkışlı oyuncu için Milan iyi bir teklif sunacak. Teklifin kabul göreceğini zannediyorum, çünkü Kaka ve Huntelaar alışverişleri sonrası Galliani ve Perez'in arası iyi. Haberde, kiralama teklifi ve bedel olarak 4 milyon €, sonrası içinse 9 milyon € satın alma opsiyonu olacak.

Cissokho'dan dişindeki sorun yüzünden vazgeçtiler. Daha sonra gündem transferin gözdesi Silvestri'ye kaydı fakat, onunda sakatlığı ciddi gibi. Şu anda tek ciddi aday Drenthe gibi. Üstte de dediğim gibi, bu iki kulübün yaptıkları oyuncu alışverişi buna iten bir etken. Gareth Bale, daha gelecek vaad ediyor gibi geliyor bana ama Drenthe ile aralarında çok büyük farklar bulunmamakta.

Anket Sonucu

10 gün önce bir anket açmıştık. Transfere damga vuran takımlardan hangisi daha iyi forvet hattı kurdu diye. Blog sakinleri, benim düşündüğümü düşünmüş. 330 oyun 247'si İbra-Messi-Henry'e giderken, Ronaldo-Kaka-Benzema ise 70 oy toplamış. Blog sakinleri 13 oyu ise Adebayor-Tevez-Roque Santa Cruz'a vermiş. Ankete katılan herkese sonsuz teşekkürler. Yakında bir bomba ile karşınızda olacağım. Onu da söyleyim..

1000!

Bu blogda çok güzel günler, bir o kadar da sinir bozucu günler yaşadım. Güzel günler, sizlerin sayesinde çok daha fazlaydı, kötü geçenlere göre. Bu blogun, 1000. postu ve hepsinde bir emek, bir çaba var. Sizlerin de bu çabayı okuyarak takdir etmeniz çok sevindirici. Nice 1000'lere, sizlerle, mutlulukla, sağlıkla...

Napıyorsun Milan ?

Milan fotoğraftaki kazmadan kurtuldu. Kalac'ı bir kez hazırlık maçlarında izledim; aman yarabbi. Özellikle geçen sene Moskova'daki bir turnuvada Chelsea maçında resmen kendini aşmıştı, Avustralyalı kaleci. Bacak arası yedi, timing hatası yaptı, boşa çıktı.. Kısacası bakın hocam, bugün size stand-up show sunacağım der gibi bir hali vardı Kalac'ın.

Milan bu adamdan kurtuldu, yaşı da kemale ermişti. 38'lik enkazdan kurtulduktan sonra, bakın ne yaptı Milan? Yeni transferleri Flavio Roma! Roma, Monaco forması giyiyor ve yaşı 35! E o zaman ne anladınız bu transferden? Kale bölgesinde zaten Abbiati ve Dida gibi iki tane yaşlı isim var. Mesela bir Sergio Asenjo isteseydi Milan, seve seve gelirdi Milan'a. Aman ne diyeyim, belalarını bulacaklar ama..

Schumi Dönmeyecek!

Ne diyeyim, üzüldüm. Dönmesini çok isterdim; geleceği belirsizliğe doğru sürüklenen F1'in imajını biraz da olsa düzeltebilecek bir hareketti. Bir motosiklet yarışında geçirdiği kaza sonucu boynundan sakatlanmıştı, ki stresin bindiği yerdir boyun. O açıdan kritiktir, kendisi doğru olanı yaptı; sağlığınu ön planda tuttu. Şimdi bul bakalım Massa'nın yerine birini.

Clijsters Dönüyor

Bir zamanın 1 numarası Kim Clijsters kortlara dönme kararı almış. Martina Hingis'den sonra onu da gördük. Sıra kimde? Cevap doğru; Henin-Hardenne...