Sezonun İlk Resmi Transferi


İmzalar atılmadı ama ön protokola imza atmış Leo Franco. Bonservissiz gelmesi en büyük avantaj zaten. Boş çıksa bile o kadar fazla kaybedilen bir şey olmayacak. Bence Avrupa'da büyük başarılar elde etmek isteyen bir takım için iyi bir kaleci seçeneği değil. Leo Franco'nun maçlarını izlediğimde ben bile tedirgin oluyordum. İyi kurtarışlar yapabilen bir kaleci ama daha çok amatörce basit hatalar yapıyor. Dipnot olarak Galatasaray'lı yöneticiler Santander maçını izlememişler herhalde. Aslında Galatasaray'ın kaleci problemi yok ki. Bence De Santics fena kaleci değil. Bütün problem defansta daha çok önündeki ikili. Ora halledilirse daha iyi olurdu. De Santics'in yediği gollerin çoğu defans hatası ya da defans ile iletişim eksikliği. Ne diyeyim hayırlı olsun bakalım...

Erik Gerets


Tam olarak kendisini Galatasaray'da tanımıştık. Şu andaki kadro o zaman Gerets'in elinde olsaydı bence bambaşka olurdu da neyse konumuz o değil. Konu Gerets'in Marsilya'dan ayrılması. Maç fazlası ile Bordeaux'un 5 puan önündeler ve ligin bitmesine 5 hafta kaldı. Bordo eksik maçında galibiyet çıkarırsa puan farkı 2 olacak. Bordo'nun bugun Rennes ile deplasmanda maçı var. Pazar gunu evinde Sochaux ile maçı var. Marsilya ise evinde Touluse ile oynayacak. 35. hafta Marsilya, Nice deplasmanına Bordo ise Valenciennes ile oynayacak. 36. hafta Bordo evinde Lemans, Marsilya ise Lyon ile oynayacak. Ben burada Marsilya'dan puan kaybı bekliyorum. Zaten Bordo ile aralarında hep 1 puan fark ile zirve yarışındaydılar. 37. hafta Bordo yine evinde ve Monaco ile oynuyor. Marsilya ise Nancy deplasmanında. Son hafta Bordo Caen deplasmanında gidiyor. Marsilya ise evinde Rennes ile sezonu bitiriyor. Şu durumda 2. olur mu bilemiyorum ama bence ligi 3. sırada bitirecekler.

Gerets'e gelirsek adı Trabzon ile anıldı gazetelerimiz durmadı geleceğine pek ihtimal vermiyorum. Fenerbahçe ile adı yine anılır. Galatasaray'a geldi gelecek derler ama bence kariyerine yakışacak şekilde inşallah Belçika Milli Takımı'nı çalıştırır. Suudi Arabistan takımı Al Hilal de 3 yıl için 9 milyon euro'luk iyi bir teklif yapmış Gerets'e ama gideceğini pek sanmıyorum. Şu anda %70 sezon sonu Belçika Milli Takımı'na doğru yol alır.

İstifa Etti


Trabzonspor'da istifa şoku yaşanıyor. Teknik Direktör Ersun Yanal görevinden istifa etti...Ligin kalan 5 haftasında takımı PAF takımı antrenörü Ahmet Özen'in çalıştıracağı söylendi Sadri Şener tarafından.

Hani ne diyim son 5 hafta kalmış. Tamam şampiyonluk gitmiş olabilir ama UEFA'da mı gitsin istiyorlar. Onlarda haklı ama bir taraftan bir sene boyunca Ersun Yanal'a tahammül ettiler. Yanlışlarına, eksiklerine falan...

Hidayet "The Big Shot" Türkoğlu



Orlando 3 maçtır çok kötü oynuyordu. 4. maçıda Sixers'a verseydi bütün hayaller başka bahara kalacaktı ama bi adam var ki adı Hidayet çıktı 1.9 saniye kala üçlüğü atarak takımını evine mutlu döndürdü. Howard'ta kendini buldu bu maçta. 18 sayı, 18 ribaund bi köşede dursun.

Eskişehirspor 0-2 Beşiktaş


Dönüm noktası bir maçtı bizim adımıza. Sivas, Trabzon'u 3-0 gibi net bi skorla geçmişken bizimde bu haftayı kayıpsız atlatmamız gerekiyordu ve bunu başarabildik. Bobo ikinci yarıda oyuna dahil oldu ve golünüde attı. Tello öyle bir pas verdi ki Bobo'ya yok böyle bi şey. Bobo karşı karşıya ofsayt yok ve gol işte o anda bütün dertlerden sıkıntılardan uzaklaşmıştım. Çünkü zorlu bir deplasmanı aşıyorduk. 2003'den bu yana hasretle beklediğimiz şampiyonluğa çok yaklaştık. Bizi bu sevince boğacak başta oyuncular olmak üzere Mustafa Denizli'ye teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Maç başında Nobre'nin oynamayacağı belliydi. Mustafa Hoca öyle bir on bir çıkardı ki yine herkesi şaşırttı. Bobo kulübede Holosko tek forvet başladı. İbrahim Üzülmez'i kulübede oturtarak Ekrem'e şans verdi ayrıca hoca. Yusuf yerinede Delgado oynadı. Serdar Özkan yine bu maçalrda yoklara oynadı. İlk 45 dakikadan sonra bi değişiklik yapmak lazımdı. Hoca, Sivok ile Serdar'ı dışarı aldı Bobo ile İbrahim Üzülmez'i sokarak çok akıllı bi hamle yaptı. En sonda da Tello'yu alıp Yusuf'u soktu. Yusuf girer girmez farkını yine ortaya koydu. Gol pasında bi beni çalımlamadı.

Eskişehir'de zamanında bizim ekmeğimizi yiyen tanıdık isimler vardı Youla ve Rıza Çalımbay. Anderson'un hafif sakatlığı vardı ama Youla ile ileride başladılar. Bülent Kocabey ve Engin Baytar çalıştılar ama maçı kazanmak adına diğer arkadaşları bir şey yapmayınca onların performansınıda konuşmaya gerek duymadı kimse. Sezgin diye bir adam var onu çok beğendim ben. Agresif, koşuyor, topa basıyor tam istediğim defansif oyuncu şekli. İleride çoğalamayınca Youla'da etkisiz kaldı. Batuhan olsa daha farklı olur muydu bilemem ama o maçı bize satardı eminim :)


Engin'den bahsetmiştim bi de Youla ile arasında bi tartışma olayı oldu. Hoca Youla'yı kulübeye çekemeyeceğine göre Engin'i çekti ve yerine Sedat'ı aldı. Youla'nın Engin ile ilgili olarak ise şunları söyledi: "O adam her topu kendisine atmamızı istiyor, o zaman git sen tek başına oyna. Devre arasında Eskişehirspor'a geldi, her hafta aynı, daha önce Batuhan'la, şimdi de benle, haftaya başka birisiyle tartışacak. Niye böyle yapıyor anlamıyorum, iyi futbolcu olsaydı büyük takımda oynardı. Neden Gençlerbirliği bıraktı onu zaten?"

Maçın ikinci yarısında tempo çok düştü ancak bu kez goller geldi. İlk yarıda sayısız pozisyon olmasına karşın gol gelmezken, oyunun adeta uyuttuğu dakikalarda Beşiktaş Bobo ile golü buldu. Eskişehirspor beraberlik için çok fazla çaba gösteremedi, Beşiktaş savunmasını kalabalık tutarken, kontra ataklarla farkı açma girişimlerinde de bulundu. Ve bu girişimlerinde de 86. dakikada sonuç aldı, Holosko'yla farkı ikiye çıkarttı.

İki takımda ikinci yarıya oyuncu değişiklikleriyle başladı. Ev sahibi takımda ilk yarıda Youla ile tartışan Engin Baytar yerini deneyimli isim Serdar Özbayraktar'a bıraktı. Beşiktaş'ta da Mustafa Denizli, golü bulabilmek için çift forvete döndü. Bobo, Sivok'un yerine oyuna girerken, Serdar Özkan da yerini İbrahim Üzülmez'e bıraktı. İbrahim Üzülmez'in sol beke geçerken, oyuna sol bekte başlayan Ekrem Dağ sağ beke geçti. Sağ bekte maça başlayan İbrahim Toraman da Sivok'tan boşalan stoperde maçın kalan bölümünde görev yaptı.

Harry Kewell: Top 10


1- “Falsolu vuruş” - 2006 Dünya Kupası elemelerinde Uruguay’ı 4-2 yenen Avustralya adına attığı penaltı golü
2- 2006 Dünya Kupası’nda Hırvatistan’a attığı gol
3- 2005 Şampiyonlar Ligi finalinde oyundan çıkması
4- Bordeaux maçında attığı gol
5- Uruguay rövanş maçında Hiddink tarafından yedeğe çekilmesi
6- 1998 Dünya Kupası elemesinde İran’a attığı gol (Azadi Stadı/ 1-1)
7- Leeds’de oynarken, Grasshoppers’a attığı gol
8- Liverpool’da forma giyerken kendisini “dünyanın en kötü saç kesimi” listesine sokan saçı
9- Sheree Murphy ile evlenmesi
10- Leeds’le anlaşması

Hayat Kadar Yalan, Ölüm Kadar Gerçektik


Bugün yine hatıralarımı gözlerime yükleyip “senin gözyaşların “ diye bulutların eteklerinden düşen yağmur tanelerini topladım küçük ellerimle. Yokluğunda üşüdüm. Sıcak sesini aradım kurak topraklara bereketi dağıtan rüzgarın koynunda. Varlığını sorguladım cümlelerin virgülsüz sokaklarında..Seni aradım gecenin iç cebinde.. Yüzünü, gülüşünü aradım hatıralarımın ağlayan suretinde..Bazen senin yüreğinde sevilmiş olmanın gururuyla kendimle onur duydum bazen de yalnızlığını soludum. Sonbahar yapraklarının sokaklarında gezindiği vakitlerde ben adının her bir harfini gözyaşlarımla yıkayıp gülüşlerimin sıcak avlusunda kuruladım. Ölmeden önce ezbere tanıdığım karanlıkların içinde benden yabancı kollarda baharın beyaz duvağını giyinmiş yüreğine emanet ettim yüreğimi. Sen mavi düş ülkelerinin bulutlarında gezinirken ben ayak uçlarına serpiştirilmiş acılarını sırtlanıp gülüşlerinde tazeledim yitirilmiş düşlerimi. Bedeller ödedim senin için. Kah yalnızlık sinmiş odamda cığlık cığlığa sevdanı sayıklattım dudaklarıma kah adının her harfini kanattım parmak uçlarımda. Bağışla beni sevgili. İçimdeki sana olan ölümsüz sevgiyi “ varlığımda” yaşatamasam da sen uzaklarda acılarını bedenimle ödemek sensizlikte yapabileceğim tek şey ne yazık ki..Bir ömür mutlu olacağını bilsem, bedenimi kefenleyip varlığına serilsin bu yamalı kalbim.Çünkü ben sadece bir şafak vakti sis duvarlarından aşıp acılara yenilmiş dudaklarına sunulmuş bir damla can suyum…

Yokluğuna kanayan her gecede “ benden ömür uzaklıktaki yüreğinden ” kurak toprağa düşen cümlelerin ölüme mevzilenmiş namlusunda kanattım hasretini. Sen kirpiklerini gökyüzünün ince dallarında uyuturken, ayrılıklara yataklık eden bir eşkıya gibi kelimelerin namlusunda ağlattım içimdeki cocuğun gözbebeklerini . Sen benden uzaklarda susmaları oynarken ben sensizliği anlatan intihar mektuplarının harflerinde susturdum yokluğunun pas tutmuş çığlıklarını. Seni sevmenin bedeli ölümle onurlandırılmışsa sevgili; gülüşlerim kefenim, saçların darağacım olsun… Çünkü ben; ayrılık şarkılarının notalarına yaslanıp uzaklarda yarınlarım için vuslat cicekleri toplayan kadının dudaklarından söylenmiş son mutluluk cümlesiyim..

Unutma sevgili ; benden bir ömür uzaklığa gitsen de, ben hala ilk gün ki gibi seviyorum seni. Sesini duymasam da varlığına yaslanıp dualarıma ekliyorum ıslak gözyaşlarımı. Tozlanmış hatıralarımı gözlerimin önüne getirip getirip yüreğinle bana gülümsediğin hallerini anımsıyorum. Lakin gittiğin günden beri her yağmurda hüzünler üşüşüyor bedenime. Ne zaman yağmurun bulutlarla dansına tanıklık etsem; kanla yıkanmış yaşlarım düşüyor kuru toprağın ince dudaklarına. Yaşıma,başıma aldırmadan delicesine ağlıyorum gözlerimde nem, yüreğimde sensizlik ile..Biliyorum ki; gözlerimden her akan yaş, bana haram gülüşlerine dua oluyordur. Kirpiklerimden akan her nem, senin yazgına senin acılarına kefaret ödüyordur umarım.. Ve geleceğini bilsem; umuda gebe sabahlara kurşun sıkardım. Ölmeden önce gözlerini göreceğimi bilsem; dağlarını sırtlanıp tuz basardım kanayan sancılarıma..Ah gülüm, ah hicrana gelin ettiğim yarim..Gittiğin mevsimlerden dönüp baharlarıma gülümsemeyecek misin ?

Gittin ama gidişine hiçbir zaman pes etmedim. Yokluğunda kazılmış ayrılığın dipsiz çukurlarına düştüm. Canıma, yüreğime ilmeklediğim seni benden acımasızca söküp ipsiz uçurumlara sürgüler beni. Ezildim, itildim nemli duvarların sağır dudaklarında. Kanayıp durdum sensizliğin çatısız duraklarında. Ama pes etmedim. Gittin diye, beni “ sensiz “ bıraktığın diye senden vazgeçmedim. Gidişine yargısız ve acımasız mahkemeler kurup sevgine ayrılık hükmünü giydirmedim. Gözlerinde kanayan bir hatıra olsam da ben senin sevgini hep nefesim bildim. Yüreğine dokunamadığım her gece taş dibekleri yumruklayıp sensiz denizleri yakıp yıktım. Sancıyla kavrulan bedenime yosun bağlamış taşları reva gördüm. Bayatlamış bir isyanı üzerine giyinip ayrılığa bayrak açan ruhumu kalbimin ölümsüz sevdasıyla savaşlar açtım.. Meydanlarda süngüsüz kalsam da sevdanı tek silahım bildim. Ayrılıklar zafer çığlıkları atsalar da, ben seni kazandım. Biliyorum bu dünyada bize vuslat yasak.. Bize kavuşmalar hep ırak. Ama aşk bu değil midir ki; gitse de bir yudum gülüşüyle hala yürekte yaşatabilmek ?..Merak etme hüzün gözlüm; sen gitsen de ben sadece seni sevdim sevgili..Çünkü biz seninle aynı yürekle gülümseyip aynı gözle ağlayan iki imkansız yürektik kavuşmaları ölüme ertelenmiş….

Gitmiştin; ayrılığın meteliksiz sebepleri yamalı yüreğimde, kör hançeri göğsümde ışıldarken gitmiştin. Haklıydın gitmekte.. Ben gökyüzünden düşüp gülüşlerine yağan kar tanesiydim sen ise baharların en nazlı çiceği. Yüreğine her sarıldığımda sen üşüyecektin, bedeli ödenmemiş acılarını bedenimle sardığımda yine de sen ayazlara yenik düşecektin. Oysa ben sadece senin yüreğin için gökyüzünden serpilmiştim dudaklarına. Sadece senin gülüşlerin icin serilmiştim yapraklarına. Sevdana doğmuşken kar tanesi iken ben senin yapraklarında ölmeye gelmiştim. Aldığın nefes benim mutluluğum bilmişken her acın benim ölümüm olacaktı.. Ben senin yüreğinde yeniden doğmaya değil, senin yapraklarında ölüme kanatlanmaya gelmiştin.. Bilemedin seninle öleceğimi.. Bilemedin senin yüreğinde yavaş yavaş eriyeceğimi.. Gittin, yapraklarından düşüp toprağa sarıldım. Kanadı düşlerim, ezildi kelimelerim. Ben senin yüreğinde ölmeyi isterken, ben toprağın avuçlarında yavaş yavaş eridim. Ama hiçbir zaman ayrılığa yenilmedim ben. Çünkü ben seni sensiz yaşatacak kadar cok seviyordum. Bir gülüşüne bedenimi ölümün ayak uçlarına serecek kadar cok seviyordum seni. Çünkü; sen benim nefesimdin. Cünkü biz seninle güneşe mevzilenmiş sabahların avuçlarında vuslata gülümseyecek iki sevda tohumuyduk dallarında hep mutluluk cicekleri açacak…

Şimdi benden uzaklarda olsan da gecenin karanlığında “ umuda gülümseyen “ o gözlerini düşlüyorum. Adını bilmediğim rüzgarlara seni anlatıyor, gökyüzümden gelip geçen turnalara seni soruyorum. Bensiz uzaklarda mutlu olduğunu duydukça bir cocuk gibi seviniyorum. Gitsen de ben hala sendeyim sevgili. Gözlerini gördüğüm ilk günden beri ben hep aynı yerdeyim. Unutma sevgili; sana göre “ hiç yaşanmamış “ , bana göre “ hiç sonlanmamış “ sevda masalının iki kahramanıydık seninle..Mavi bulutların kirpiklerinde yıkanmış cümlelerin vuslat kokan satırlarıydık biz seninle.. Birbirimize severken ne savaşlar verdik seninle.. İmkansızlığı kelimelere ilmekleyip kavuşmalarımızı Ahirete erteledik. Aynı gökyüzünün altında gezinip aynı baharlara gülümsedik. Aramıza devasa yalnızlıklar örüldü, sevdamız emeklerken bize kör uçurumlarda tek başımıza yürüme reva görüldü. Aynı baharda yaşarken ayrı çöllerde düştük seninle..Aynı kirpiklerinden akan iki damla gözyaşı iken sen baharlara gelin oldun ben ise toprağın kanayan yaralarına bir dirhem tuz…

Gülüşlerimi yüreğine takıp tüm imkansızlığa inat bir gün kavuşabilseydik seninle ; yağmura aldırmadan saatlerce dans edecektim seninle gökyüzünün şahitliğinde. Sırılsıklam olmuş tenine taze gülüşlerimin sıcaklığını serip adaklar adayacaktım her nefesine.. Yağmur sonrası gökkuşağının güzelliğini çalıp baharın taze gelinciklerini örecektim naif yüreğine..Söyle ey yar; bulutları saçlarıma indirip bir bahar günü gelecek misin gülüşlerimin sıcaklığına ? Söyle ey yüreğimi acılarına adadığım sevgili; dönecek misin yüreğimin yalnızlığına ? Eşlik edecek misin yağmurla gözyaşlarımın dansına? Şahitlik edecek misin seni “ sensiz “ yaşatmama ? Kelimelerin susmalarına üzerine örtüp ben satırlarda gittiğin güne ağıtlar yakıyor olacağım. Sensiz yaşadığım her güne gitmiş olsan da yaşadığım aşkın mutluluklarını bulutlara yazıyorum olacağım. Ve sen yazılan bu satırlardan habersiz “ bensizliğe “ uyandığında ben sana nefes alıyor olacağım… Gitsen de benden, ben hala seni seviyorum çünkü biz seninle hayat kadar yalan, ölüm kadar gerçektik..

Christopher Franklin Lofton


Lofton, Mersin-CasaTed maçında ''61 sayı, 3 rebound, 4 asist'' yaptı.

'Normal süre içinde'...

Mersin Büyükşehir Belediyesi: 116 - Casa Ted Ankara Kolejliler: 70
Salon:
Edip Buran
Hakemler: Ismail Özgün, Elif Inci, Mehmet Berk Torun

Mersin Büyükşehir Belediyesi: Lofton 61, Calebb 13, Nedim 9, Altan 2, Ffriend 7, Basden 8,Ümit 6, Cihan 4, Inanç 3, Fahri 3, Uluğ Casa
Ted Ankara Kolejliler: Caner Öner 11, Cevat 10, Caner Erdeniz 17, Adnan 19, Volkan 6, Polat 4, Ali 3, Özgür, Ziya,
1. Periyot: 30-14
Devre: 62-23 (Mersin Büyükşehir Belediyesi Lehine)
3. Periyot: 81-42

Özgürüm


Aşkı tek kişilik yaşamak… Yükü ağırdır, yakar yüreğini, ruhunu, bedenini! Dayanamaz, söylemek istersin ama dökülmez kelimeler dilinden! Gözlerin ise inadına anlatır aşkını! Utanmaz gözler, korku nedir bilmez aşk söz konusu olduğunda! Dilin bağlandığında o konuşur… Ama nafiledir! Çünkü anlamaz karşı taraf gözlerin dilinden! Sen ise tek kişilik yaşamaya devam ettikçe aşkını, daha da büyür aşkın… Yüreğine sığmaz olur! Ve her yeni günün başlangıcında ‘bugün söyleyeceğim’ dersin. Ama o an geldiğinde, elin ayağın titrer, avuçlarının içi terler ve tam anlatmaya başlayacakken ağzından başka kelimeler dökülür. Havadan sudan konuşursun. Oysa bunlar değildi söyleyeceklerin!

İçinden, ‘bugün olmadı ama yarın kesin…’ dersin. Ve böylece günler birbirini kovalar ve sen zaman kavramını yitirirsin! Yaşamını ertelersin farkında olmadan…
Aşkımızı dile getirmekten ne alıkoyar biz âşıkları? Aşkımızın reddedilmesi sonucu küçük düşmekten mi korkuyoruz? Kaybetmekten mi korkuyoruz yoksa? Kaybetmekten korkuyor isen gülerim doğrusu. Sana ait olmayan bir şeyi kaybedemezsinde unutma!

Aşkın hamurunda cesaret vardır! Bu nedenle reddedilmekten ya da küçük düşmekten korkmaz aşk! Aşk için asıl küçük düşürücü olan dilsizliğe mahkûm edilmektir. Kendine ihanettir aşka göre, duygularından utanmak… Eğer duygularından utanıyorsan, acınacak durumdasındır ve aşkı yüreğinde barındırmayı hak etmiyorsundur! Esaret altındaki aşk onu esir edenden acı intikamını alır bu durumda! Artık yüreğinizdeki saf aşk değildir! Kuzu postuna bürünmüş bir kurt gibi aşk postuna bürünmüş sizi yiyip bitiren, ölmeden mezara koyan bir hastalıktır artık.
İçinizden şu soruyu soruyorsunuz değil mi? ‘Duygularımdan utanmadan aşkımı özgürce dile getirdim ancak reddedildim! Peki, şimdi karşılık bulamamış aşkla dolu yüreğimin acısı ne olacak söyle bakalım? Nasıl iyileşecek yarası?’ diyorsunuz değil mi?

Aşkın acısız yaşanacağını kim söyledi? Önemli olan o acıyı başı dik, aşkın hak ettiği şekilde yaşayabilmektir! Belki de dibe vuracaksınız reddedilmenin ya da hayal kırıklığının acısıyla… Tıpkı yürümeyi öğrenen bebekler gibi… Düşersiniz, dizleriniz parçalanır, acısından kıvranırsınız! Ancak bir süre sonra acınız belki diner belki de dinmez ama yine de inatla kalkarsınız düştüğünüz yerden! Ve her düşüşten bir şeyler öğrenerek kalkarsınız, aşkı yaşamaya dair bir şeyler…
Aşkınızı dilsizliğe mahkûm etmeyin! ‘Sana aşığım! Evet, sen bana âşık olmasan bile sana aşığım! Karşılıksız bile olsa aşkımı tek kişilik yaşamıyorum artık!

Prangalarımdan kurtuldum ve ÖZGÜRÜM! Aşkımı ve onun meyvelerinden biri olan aşk acısını hakkıyla yaşıyorum!

Frank Ribery Olayı


Galatasaray, Franck Ribery davasından vazgeçmiyor. 2005 yılında sarı-kırmızılı kulüpten Marsilya’ya kaçan Fransız yıldızın bu hareketi nedeniyle 500 bin euro açıktan para aldığının Liberation Gazetesi tarafından ortaya çıkarılması Galatasaray’ı harekete geçirdi.

Ribery ile ilgili olarak daha önce 10 milyon dolar tazminat davası açan ancak tek kuruş bile alamayan sarı-kırmızılıların, süreci yakından takip ettikleri belirlendi.

Böylece gün ışığına çıkan karanlık ilişkilerin yeniden gündeme getirileceği belirlendi.
Bu arada yöneticiler, Fransız basınına olayı sızdıranın Ribery’nin eski menajeri Bruno Heiderscheid olduğunu düşünüyor. Ribery’le davalık olan Heiderscheid’in, bu şekilde Fransız yıldıza gözdağı verdiği bildirildi.

Oha


İngiltere’nin Manchester United takımında kiralık olarak forma giyen Arjantinli yıldız Carlos Tevez’in Beşiktaş’ın transfer listesinde yer aldığı ileri sürüldü.

Ünlü futbolcu önceki gün Arjantin’de bir radyoya verdiği özel röportajda, Manchester United’tan sezon sonunda ayrılacağını ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu dört ülkeden ciddi teklifler aldığını söyledi. Carlos Tevez, Radyo de la Plata’ya yaptığı açıklamada, Alex Ferguson’un maalesef kendisine güvenmediğini ve sürekli yedek soyunmaktan bıktığını kaydederek, “Zannedersem ayrılmam herkes için hayırlı olacak” dedi.

Yıldız oyuncu, gidebileceği ülkeler arasında Türkiye’nin de olduğunun altını çizerken, “Menajerim İspanya, İngiltere, Türkiye ve Almanya’da bazı kulüpler ile temas içinde. Benim tek arzum, Şampiyonlar Ligi’nde oynayabileceğim, huzurlu bir kulüple anlaşabilmek. Ülkenin hangisi olduğu önemli değil” ifadesini kullandı.

Arjantin’in Ole gazetesi ise Tevez’i Türkiye’den Beşiktaş’ın istediğini iddia etti. Gazete, Tevez’in Ocak ayında Real Madrid’ten ciddi bir teklif almasına rağmen bunun gerçekleşmediğini hatırlatarak, Arjantinli golcünün haklarını elinde bulunduran şirketin, o dönem Madrid takımından bonservis bedeli olarak 25 milyon istediğini, bu yüzden transferin yattığını yazdı. Real Madrid’in artık Tevez ile ilgilenmediği belirtilen haberde, yıldız oyuncunun fiyatının ekonomik krizin de etkisiyle 10 ila 15 milyon euroya indiği ifade edildi.

‘Sürpriz olabilir’

Tevez’in Avrupa’daki haklarını elinde bulunduran menejer David Roviera ise bu oyuncunun şampiyon olması halinde Beşiktaş’a gidebileceğini açıkladı. Roviera, Türkiye’nin önemli bir pazar olduğuna dikkat çekerken anlaşmaları halinde Tevez’in hiç düşünmeden Beşiktaş’a gidebileceğini bildirdi.

David Roviera, Tevez’in gelişmelerden haberdar olduğunu vurgulayarak, “Önümüzdeki bir iki ay içinde sürprizler olabilir” uyarısı yaptı.

Milliyet

Sixth Man of the Year


Yılın en iyilerini verilen ödüller bir bir belli olurken Yılın iyi 6. Adamı ödülüde Dallas Mavericks guardı Jason Terry'e gitti. Bu sezon 74 maçın 63'ünde benchten gelen Terry, 33.7 dakika süre aldı ve 19.6 sayı ortalama ile oynadı.

Arda Turan Doping Sorunsalı


Bi doping olayıdır gidiyor. Bazı haberler okudum ama bi türlü bi şey anlamadım. İşin aslını astarını bilen var mıdır? Arda Turan'ı cokertme, bitirme planı falan mı bu?

Defensive Player of the Year


Dwight Howard ligin "En İyi Savunma Oyuncusu" seçildi. 119 yazar ve yayıncıdan oluşan jüriden 105 birincilik oyu alıp 542 puan toplayan "Superman" lakaplı oyuncuyu 148 puanla Cleveland Cavaliers'ın yıldız ismi LeBron James ve 90 puanla Miami Heat'li Dwyane Wade izledi.

Rookie of the Year


Chicago Bulls'un oyun kurucusu Derrick Rose, normal sezonun en iyi çaylağı olarak belirlendi. Amerikalı ve Kanadalı, 120 spor yazarı ile televizyoncunun katıldığı panelde, 111 oy alan Chicago Bullslu Derrick Rose, 2008-2009 sezonunda NBA'de ''Yılın Çaylağı'' seçildi.

Roy Keane İspwich'te




Ipswich Town kulübünün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, takımın menajerliğine Roy Keane'in getirildiği ve iki yıllık sözleşme imzalandığı duyuruldu.

Seni Sevmek


Seni sevmek, bana hayatın ne kadar anlamlı, nefes alıp verişimin bana verilmiş kocaman bir hediye olduğunu gösterdi. Sabahları yeni güne kocaman bir gülümsemeyle başlamanın tadına vardım. Hiç bir zaman bir anlam yüklemeyi başaramadığım yıldızların hepsinin artık başka başka bir sürü anlamı var. Onlara her baktığımda; birsinde gözlerini, birisinde gülüşünü, bir diğerinde ise senin bana hediye ettiğin yaşama sevincimi görüyorum. Ve onlara her baktığımda Allah’ıma binlerce defa şükrediyorum. Beni senin gibi bir hediyeyle mükafatlandırdığı ve seni hayatıma soktuğu için. İnsanın hayatta kendini şanslı hissetmesi kadar güzel bir şey olamaz herhalde! Benim de kendimi şanslı hissetmemi sağlayan sensin. Senin sevgin... Sen doğan yeni günüme en büyük sebepsin.

Seni sevmek, sanki bütün dünyaya kafa tutmak, bütün kötü şeyleri pembe görmek... Hoş sen yanımda olduktan sonra gerekirse dünyaya da kafa tutarım. Bilirim ki sevgin, aşkın yanımda. Bilirim ki düşsem de, yenilsem de beni kaldıracak olan eller senin ellerin... korkmam bu yüzden. Çünkü sevmenin ne kadar güçlü, ne kadar yüce bir duygu olduğunu sen öğretin bana... Seninle birlikte yeniden doğdum ben, seninle emekledim, seninle yürüdüm, ilk sözcüklerimi senin yanında söyledim. ilk göz yaşlarımı senin için döktüm. Anlayacağın hayatımı seninle en baştan yaşadım, her şeyi sende temize çektim ben. Hatalarımı, günahlarımı, aşklarımı...

Tek korkum seni kaybetmek... Senin beni, sadece ikimiz için kurduğum dünyamda dünyamızda tek başıma koyup gitmen... tek korkum her yeri seninle, kokunla dolu olan bu yerde beni senden, senin o güzel gözlerinden mahrum bırakıp gitmen. Ben senin gözlerinin içinde boğulmaya razıyım. Yeter ki bana olan sevgin, aşkın eksilmesin dilinden...

Liverpool 4-4 Arshavin

Babam, aynen Chelsea maçında yaptığı gibi, boşver git yat dedi bana maç öncesi. Fakat Chelsea maçında gözünü kırpmayan, şaşkınlığını; hayret ünlemleriyle ifade eden de oydu. Gol çıkmayan maçtan sonra döndük SporMax'e. 4-4'lük Chelsea maçından sonraki ilk maçımızdı.

''Git yat, yarın okula ben mi gideceğim; SBS'ye 40 gün kaldı. 460'larda sürün sen; Liverpool'un 11'ini soracaklar SBS'de.'' düşüncesinde olan babam; Arshavin'in ilk golü sonrası devre oldu hadi yat dese de pes etmeye niyetim yoktu. 49'da Torres, beni havaya zıplattı. 56'da Benayoun, sıska çocuk, durumu 2-1 yaptı. Tam rahatladım derken, Arsenal'in uzatmalı aşkı Arshavin 67'de 2-2, 70'de 3-2 yapınca aynı Chelsea maçına döndük. Babam yine ''vay be'' naralarına giderken, Torres 2 dakika sonra 3-3 yaptı.


Babam yine şu takıma bak, anasını satayım; hücumda süper takım ama savunmalarında bir halt yok dediğinde son derece haklıydı. Arshavin'in balı tuttu 90'da 4-3 yaptı. Şampiyonluk artık zor derken Benayoun 4-4'e getirdi. Şunlara bak be dedi babam yine. ''Asıl top burda oynanıyor.'' Haklıydı. Sivas maçı üst üste dönen iki toptan birkaç da gol pozisyonundan ibaretti. İki maçta da süper oynayan Liverpool, yine istediğini alamadı. 4-4. Arsenal'in rahat olmasından kaynaklandı bu hırsı.

Fakat ne olursa olsun, Benitez'in birazda savunmaya bakması gerek. Chelsea maçında ilk gol Reina'nın topu içeri alması, 3. gol ise Alonso'nun Lampard'a asistinden ibaretken bugünde 2 golü ceza sahası çevresinde kaptırdığımız toplardan yedik. Arshavin, hayatının topunu oynadı, çok formda. Wenger bir kez daha yanılmadı. Yazık oldu Liverpool'uma. Bu arada İtandje'nin ipi çekilmiş; Cin-Con'a duyurulur.

Liverpool: Reina, Arbeloa, Carragher, Agger, Aurelio, Alonso, Mascherano, Benayoun, Kuyt (El Zhar 86), Riera (Babel 74), Torres.

Subs Not Used: Cavalieri, Dossena, Lucas, Ngog, Skrtel.

Goals: Torres 49, Benayoun 56, Torres 72, Benayoun 90.

Arsenal: Fabianski, Sagna, Toure, Silvestre, Gibbs, Arshavin, Song, Fabregas, Denilson (Walcott 65), Nasri, Bendtner (Diaby 90).

Subs Not Used: Mannone, Eduardo, Vela, Ramsey, Eboue. Booked: Sagna. Goals: Arshavin 36, 67, 70, 90.

Att: 44,424

Ref: Howard Webb (S Yorkshire).

Yapma Be Gallardo!

Maça konfeti yağmurununda etkisiyle sıkı başladık,topa sürekli hakim olduk.20-30 arası bir bocalama devri oldu,ancak ilk yarının genelinde sergilenen futbol beni tatmin etti diyebilirim.Gaitan ve Palacio'nun çabalarına Palermo biraz dikkatle karşılık verebilseydi maçı koparabilirdik.2.yarıyada iyi başladık,özellikle Palermo'nun golüne kadar ortasahamız River'a nefes aldırmadı.Ama golden sonra gelen rehavete,ortasahanın yorgunluğu eklenince maç boyu korkak bir ''tavuk'' gibi oynayan River bir anda yarı sahamızda kamp kurdu.Ah Riquelme ah!Gaitan çıktıktan sonra üstüste 5 pas yapamayan bir ortasahamız oldu,nurtopu gibi.Buonanotte'de bir an önce Avrupa'ya gitsin artık canım!Oyuna tempo katmak filan yakışmıyor,ne o öyle çalımlar filan:) Her şey bir yana Gallardo'nun golü gerçekten enfesti,Abbondanzieri'nin son 20 dakika,sarhoş bir şekilde sahada durmasına neden olacak kadar hemde!

Maçın hakkı,gollerin güzelliği gibi eşitlikten ibaretti doğrusu.Skorda adalet terazisini yanıltmadı; 1-1...

El Superclasico

Kendi adıma derbi denince dünya genelinde aklıma gelen ilk derbidir;Boca Juniors-River Plate.Üzerine kitaplar yazılacak bir derbi.Belki sadece taraf olmanın verdiği hazzında etkisi vardır bunda,Boca Juniors denince kalbim daha bir hızlı atmakta çünkü.Milyonerler Apertura'nın intikamını almaya geliyorlar,bizlerse hazırkıta bekliyoruz La Bombonera'da...


Riquelme'nin oynama ihtimaline karşılık,maçı alırız diyorum.Ya da öyle temenni ediyorum :)

Unutmadan;El Superclasico,21:00'da Ntvspor'da...

Özür Dileriz

Metrobüsle Geliyoruz temalı yazılı yüzünden bütün Galatasaraylı arkadaşlardan özür diliyorum. Biz hiç bir zaman Fenerbahçe, Galatasaray ya da Beşiktaş blogu olmadık. Sadece Fenerbahçe konulu bir blog olsak bu yapılana kimsenin bi şey diyeceğini zannetmiyorum. Bi Galatasaray taraftarı gidipte özellikle bi Fenerbahçe konulu bloga girerse göreceklerinede hazırlıklı olmalı diye düşünüyorum. Yanlışım varsa düzeltirsiniz. Tekrardan özür diliyorum bu hata için...

Ezeli Rekabette İlginç Ayrıntılar


Tam 100 yıllık ezeli rekabette ilk golü Galatasaraylı futbolcu Emin Bülent Serdaroğlu attı.

17 Ocak 1909 tarihinde ''Papazın Çayırı'' olarak adlandırılan yerde yapılan ilk maçı 2-0 kazanan Galatasaray, ezeli rakibinden ilk 7 maçta gol bile yemedi.

Ezeli rekabette son golü ise 9 Kasım 2008 tarihinde Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda yapılan ve 4-1 Fenerbahçe'nin kazandığı lig maçında Fenerbahçeli Deivid de Souza kaydetti.

-FENERBAHÇE 5 YIL BEKLEDİ-

Fenerbahçe, Galatasaray karşısında ilk golü ve galibiyeti, ezeli rekabetteki 8. randevuda elde etti.

4 Ocak 1914 tarihinde Union Club sahasında yapılan İstanbul Ligi maçını 4-2 kazanan Fenerbahçe, böylece ezeli rakibi karşısında yaklaşık 5 yıl süren suskunluğuna da son vermiş oldu.

Sarı-lacivertli takım adına Galatasaray'a tarihteki ilk golü ise Hasan Kamil Sporel attı.

-EN AZ VE EN ÇOK SEYİRCİLİ MAÇLAR-

Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki maçlarda en az seyirci 17 Kasım 1922'deki karşılaşmaya geldi.

İttihat Sahası'nda şiddetli yağmur altında yapılan ve hakem Fethi Tahsin Başaran'ın şemsiyeyle yönetmek zorunda kaldığı maçı, tamamı biletsiz 14 kişi izledi.

21 Eylül 2003'de İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı'nda yapılan lig maçını ise 70 bin 125 seyirci izlerken, bu rakam, ezeli rakipler arasındaki bir maçı izleyen seyirci sayısındaki rekor olarak tarihe geçti

-GOLCÜLER-

Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki 100 yıllık rekabette en fazla golü, Fenerbahçeli Zeki Rıza Sporel attı.

Sporel, Galatasaray'a karşı oynadığı 42 maçta, toplam 27 kez rakip fileleri havalandırdı.

Zeki Rıza Sporel'i, 24 golle yine bir Fenerbahçeli Alaattin Baydar izliyor.

Fenerbahçeli Lefter Küçükandonyadis'in 20, Galatasaraylı Metin Oktay'ın ise ezeli rekabette 19 golü bulunuyor.

Bu arada iki takımda da forma giyen Tanju Çolak'ın da 14'ü Galatasaray, 8'i Fenerbahçe formasıyla olmak üzere ezeli rekabette toplam 22 golü var.

Lig maçlarında ise Galatasaraylı Metin Oktay 9, Fenerbahçeli Aykut Kocaman da 8 golle takımlarının en golcü isimleri olarak tarihe geçti

-TURGAY ŞEREN'İN REKORU-

Fenerbahçe-Galatasaray maçlarında en çok oynama rekoru Turgay Şeren'e ait.

(A) Milli Takım ve Galatasaray'ın unutulmaz kalecilerinden Şeren, sarı-kırmızılı kaleyi 55 kez Fenerbahçe'ye karşı korurken, ezeli rekabette en çok forma giyen futbolcu unvanını elinde bulunduruyor.

-ÖZLEM DOLU YILLAR-

Ezeli rakipler, rekabetin bazı dönemlerinde birbirlerine karşı galibiyet alma bakımından üstünlük kurmakta zorlandı.

Galatasaray üst üste 18, Fenerbahçe ise 11 maçta galip gelemedi.

Sarı-kırmızılı takım, 17 Mayıs 1942'de 3-1 kazandığı maçın ardından tam 18 maç galip gelemedi ve 19. maçta 1 Aralık 1946'da sahadan 1-0 galip ayrıldı.

Sarı-lacivertliler ise 20 Kasım 1949'da 2-0 kazandığı maçın ardından üst üste 11 maç galip gelemedi ve 22 Şubat 1953'de taraftarlarına Galatasaray galibiyeti armağan edebildi.

-HEYECANI İKİ TAKIMDA DA YAŞAYANLAR-

Galatasaray-Fenerbahçe rekabetinde, şimdiye dek birçok oyuncu futbolculuk yaşamında iki formayı da giyme şansını buldu.

Son dönemde iki takımda da oynayan futbolcular şöyle:

Raşit Çetiner, Güngör Tekin, Erdoğan Arıca, Engin Verel, Mehmet Oğuz, Erhan Önal, Arif Kocabıyık, İlyas Tüfekçi, Tanju Çolak, Semih Yuvakuran, Selçuk Yula, Hasan Vezir, Benhur Babaoğlu, Elvir Boliç, Sedat Balkanlı, Saffet Sancaklı, Ahmet Yıldırım, Sergen Yalçın, Emre Aşık, Fatih Akyel, Elvir Baliç, Haim Michael Revivo, Abdullah Ercan, Mehmet Yozgatlı, Stjepan Tomas, Servet Çetin, Emre Belözoğlu

-BİR MAÇTA 4'ER GOL ATANLAR-

Fenerbahçe-Galatasaray maçlarında şimdiye dek 1 maçta bir futbolcu tarafından atılan en fazla gol, 4 olarak gerçekleşti.

Galatasaraylı Celal İbrahim, Cemil Gürgen ve Metin Oktay ile Fenerbahçeli Zeki Rıza Sporel, rakip filelere bir maçta 4'er gol atma başarısını gösterdi

-EN ÇOK GÖRÜLEN SONUÇ 1-0-

Ezeli rakiplerin 100 yıllık geçmişinde, geride kalan 361 maçta en çok görülen sonuç 1-0 oldu.

Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki maçlarda tam 67 kez 1-0'lık sonuç ortaya çıkarken, 45 kez 2-1'lik skor alındı.

-EN ÇOK MART AYINDA KARŞILAŞTILAR-

Galatasaray ile Fenerbahçe, en çok mart, en az ise temmuz aylarında karşılaştı.

Ezeli rakipler, mart ayında 46 kez birbirleriyle karşılaşırken, temmuz ayında ise yalnızca 9 kez maç yaptılar.

-EN FARKLI SKORLU MAÇ-

İki takım arasındaki 100 yıllık ezeli rekabette geride kalan 361 maçta en farklı skorlu galibiyeti, 7-0'lık sonuçla Galatasaray aldı.

12 Şubat 1911'de İstanbul Ligi'nde yapılan maçı, Galatasaray 7-0 kazanmıştı.

-GALATASARAY'IN ZAFERLERİ-

Galatasaray'ın, Fenerbahçe karşısında 100 yıllık rekabette aldığı en farklı skorlu galibiyetlerin tablosu şöyle:

Tarih Stat Organizasyon Sonuç (GS-FB)

---------- ---------- ------------- ------------

12.02.1911 Union Club İstanbul Ligi 7 - 0

04.05.1913 Union Club Özel 6 - 0

01.10.1914 İttihat Spor Özel 6 - 1

15.03.1942 Şeref İstanbul Kupası 5 - 0

18.12.1960 İnönü Birinci Lig 5 - 0

-FENERBAHÇE'NİN FARKLI SKORLU GALİBİYETLERİ-

Fenerbahçe ise ezeli rakibi Galatasaray karşısında şimdiye dek en farklı skorlu galibiyeti, 2002-2003 sezonunun ilk yarısında Kadıköy'de yapılan maçta elde etti.

6 Kasım 2002'de yapılan lig maçını 6-0 kazanan sarı-lacivertli ekip, aynı zamanda lig maçlarında iki takım arasındaki en farklı skorlu galibiyete imza attı.

-FENERBAHÇE'NİN ZAFERLERİ-

Fenerbahçe'nin ezeli rakibi karşısında aldığı en farklı skorlu galibiyetler şöyle:

Tarih Stat Organizasyon Sonuç (FB-GS)

---------- ---------- ------------- -------------

06.11.2002 Fenerbahçe Birinci Lig 6 - 0

23.02.1936 Fenerbahçe İstanbul Ligi 6 - 1

12.12.1976 19 Mayıs Deprem Kupası 6 - 1

16.08.1980 İnönü TSYD Kupası 5 - 0


-EN GOLLÜ MAÇLAR-

Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki en gollü maçlarda, penaltılar dışında sporseverler toplam 8'er gol gördü.

5 Haziran 1983 tarihinde Ali Sami Yen Stadı'nda yapılan lig maçında, ezeli rakipler 4-4 berabere kaldı.

İki takım arasında 2000-2001 sezonunda, 7 Şubat 2001'deki Türkiye Kupası yarı final karşılaşması da 4-4 berabere sonuçlandı.

-YARIDA KALAN MAÇ VE TARİHİ KAVGA-

Ezeli rakiplerin 23 Şubat 1934 tarihinde yaptıkları İstanbul Ligi maçı futbolcular arasında çıkan büyük bir kavga nedeniyle yarıda kaldı.

Taksim Stadı'nda yapılan maçın 60. dakikasında Galatasaraylı Kadri Dağ'ın, Fenerbahçeli M.Reşat Nayir'e attığı attığı tekme ve Kadri'nin üzerine doğru koşan Fenerbahçeli Fikret Arıcan'ın, Galatasaraylı Tevfik tarafından kucaklanıp, saha kenarına atılmasıyla saha bir anda karıştı. İki takım oyuncuları arasında başlayan kavgaya tribünlerdeki seyirciler de katılınca, olaylar iyice büyüdü.

Yarıda kalan maçın ardından toplanan ''Mıntıka Futbol Heyeti'', Türk spor tarihinin en ağır cezalarından birisini verdi ve Fenerbahçe'den 9, Galatasaray'dan 8 futbolcu olmak üzere toplam 17 futbolcuyu uzun süreli cezalandırdı.

Bu cezalardan en karlı çıkan takım Beşiktaş olurken, sezonu ezeli rakiplerinin önünde şampiyon tamamladı.

-YABANCI HAKEMLER-

Ezeli rekabetin geçmişinde yabancı hakemler de görev yaptı.

Bu hakemler arasında Çek, İngiliz, Yunan, İtalyan, Avusturyalı, Alman, İsviçreli, Rumen, Macar, Yugoslav, Belçikalı ve Bulgar hakemler bulunuyor.

-TARİHTEN YAPRAKLAR-

- Galatasaraylı Bahri Altıntabak, Fenerbahçeli Şeref Has ile Nezihi Tosuncuk, ezeli rekabet tarihinde hem kendi kalesine, hem de rakip kaleye gol atan oyuncular oldu.

- Şevki Şenlen, Raşit Çetiner, İlyas Tüfekçi, Hasan Vezir, Saffet Sancaklı ve Tanju Çolak, hem Galatasaray, hem de Fenerbahçe formasıyla ezeli rekabette gol atma sevinci yaşadılar.

- Ezeli rekabette takım değiştiren oyuncular arasında eski takımlarında kaptanlık bandını taktıktan sonra transfer olan futbolcular, Fenerbahçe kaptanıyken Galatasaray'a geçen Naci Erdem ve Galatasaray kaptanıyken Fenerbahçe'ye geçen Mehmet Oğuz olarak kayıtlara geçti.

internetspor.com

Premier League: Günün Önemli Maçları

Uzun süre sonra dönüş yaptık. EPL'de programda 4 tane şampiyonluk adayının maçı vardı. Geçen hafta son dakika golleriyle yıkılan Chelsea, hafta içinde L.Pool'u Anfield'da bozguna uğratmanın moraliyle, Bolton'a 60 dakikada 4 tane salladı ama 10 dakika 3 gol yiyince maç krize girdi, 4-3 ile; zor kazandılar.

Geçen hafta Villa Park'ta Benayoun'a cevap veren Macheda, bugün zorlu Portekiz yolculuğu öncesindeFerguson'un başvurduğu adamlardan biriydi. 1-1 giden maçta oyuna girdikten 1 dakika sonra golünü attı.

Liverpool'umuz ise, Blackburn'e acımadı. Torres(2), Agger ve genç yetenek N'gog ile yürüdük zafere. Bilemeyeceğim ama içimde bir his var, Chelsea'yi eleyecek şansımız var. Yeter ki iyi top oynayıp, duran toplara dikkat edelim.

Arsenal'de 1-4 kazandı. Arshavin, Walcott, geldiğinde kulübede dede derler dediğimiz Silvestre ve yiğen Song'la rahat kazandılar. Yani tablo değişmedi.

Boro'da Hull'u yendi. Hull 15. sırada. Bakalım neler olacak? Merakla bekliyoruz.

Anla


Ben seni degil aslinda
Belki bu kadar benligimin icinde
Ama benim olamamani sevdim
O kadar yakin o kadar candan
Ama bir o kadarda uzaktan bende bi hasret oluşunu sevdim
Sen benim olmadin ki
Ben senin başkalarinin olurkenki gozlerini sevdim
Hep ayni masumluğu
Yumusak ellerini birturlu tutamamayi sevdim
Ben hep senin yakinlarinda
Ama hiç yaninda olamamayi sevdim

Ben seni değil bitanem
Senin olamamayi sevdim
Bir şeyler yanliş gitti ya her seferinde
Ben tum yanlislarimin sen olmasini sevdim
Anla be gulum
Ben seni degil
Bunca yasadigim sensizligi sevdim
Oyle ki hep ona sarilip uyudum geceleri
Sevgisizdim onu sevdim
Ben bitanem, kimsenin sevemeyecegi kadar
Kendimden bile haberim olmadan
O kadar, iste o kadar delicesine sevdim

Yazık Oluyor


E be kardeşim yapma etme yahu. Fenerbahçe maçı öncesi kaçılır gidilir mi ya. Gitmiş eğlenmiş bi de senin yaşın kaç başın kaç. Hele bi kendini ispatla. Sağolsun Rıza Hoca gerekeni yapmış ve süresiz kadro dışı bırakmış. Ben hayatım boyunca böyle şımarık bir genç yetenek görmedim. Bunun annesi babası yok mu yahu?

Carlos 150 bin TL kazandı

Acun Ilıcalı’nın hazırlayıp sunduğu “Var mısın Yok musun” programının konuğu Fenerbahçe Spor Kulübü oldu. Geliri Küçükbakkalköy’deki Türkiye İşitme ve Konuşma Engelliler Rehabilitasyon Vakfı’na bağışlanan yarışmada, kutuları açtıran Brezilyalı yıldız Roberto Carlos 150 bin TL kazandı.

Futbol takımından Alex, Gökhan Gönül ve Uruguay’dan geç dönen Lugano dışında tüm oyuncular ile Başkan Aziz Yıldırım, yöneticiler, diğer şubelerde rekor kırmış başarılı sporcuların katıldığı yarışmanın çekimleri dört saat sürdü.

Yarışmaya Cem Yılmaz da uydu bağlantısı ile katıldı. Ekranda kendi kutusunu gösteren Cem Yılmaz kapağı açtığında para yerine Ronaldinho yazısı vardı. Semih Şentürk, kutusunu açmadan önce Carlos’a övgüler yağdırırken, “Gerçi bir ortasını daha göremedim” deyince herkes kahkahaya boğuldu.

Gökhan Gönül'ün Peşindeler


Bizim Turkish Cafu'ya İspanya’dan Valencia ve Villareal, İngiltere’den Liverpool ve Arsenal, İtalya’dan Roma ve Lazio’nun yanı sıra Almanya’dan da Bayern Münih ve Schalke’nin listesinde olduğu bildirildi. Fenerbahçe ile daha 2 senelik sözleşmesi var. Zaten kendiside topu Fenerbahçe'ye atmış artık yazın gol mü atarlar kendilerine kalan bir şey.

Ortalarını geliştirse çok iyi olacak. Eskisi gibi ileri çıkışlarında etkinlik yok, biraz silkelenmesi lazım.

Galatasaray'a Dev Kaynak


Galatasaray’da yeni sezonun kadrosunu oluşturma çalışmaları hızla sürerken, gerekli paranın nereden elde edileceği hep bir soru işareti olarak kalıyordu. Küresel ekonomik krizin de tetiklemesiyle ara sıra sekteye uğrayan Aslantepe’nin yapımına bütün hızıyla yeniden başlanırken, yönetimin planı da şekillenmeye başladı. Bir yandan Karl Heinz Feldkamp, diğer yandan da Haldun Üstünel’in yabancı futbolcu arayışlarını sürdürürken, kaynağın rengi de kendini belli etti. Yönetim, yeni bir aksilik olmadığı takdirde nisan ayı sonunda 150 locayı satışa çıkartacak. Beklenen gelir 30 milyon Dolar civarında...

İşte bu para, sezon sonunda gözden çıkartılacak olan Linderoth, Carrusca ve Nonda’nın yerine düşünülen yabancı oyuncuların transferinde kullanılacak. Hatta sorun adam haline gelen Lincoln’ün de, iyi bir teklif gelmesi durumunda gönderilebileceği belirtiliyor. Ayrıca bu ayın sonunda hayata geçirilecek GS Mobile’den de hatırı sayılır bir gelir bekleniyor.

Sarı-Kırmızılılar’ın şu anki listesinde Avusturyalı file bekçisi Gspurning, Boşnak savunmacı Jahiç bulunuyor. Ayrıca Bursaspor’un orta saha oyuncusu Mustafa Sarp ile devre arasında anlaşmaya varılmıştı. Tüm bu gelişmeler yaşana dursun, beyinlerin bir tarafını, ‘Ya kriz loca satışlarını etkilerse’ endişesinin meşgul ettiği de bir gerçek. Sarı-Kırmızılılar’ın şu anki listesinde Avusturyalı file bekçisi Gspurning, Boşnak savunmacı Jahiç bulunuyor. Ayrıca Bursaspor’un orta saha oyuncusu Mustafa Sarp ile devre arasında anlaşmaya varılmıştı. Tüm bu gelişmeler yaşana dursun, beyinlerin bir tarafını, ‘Ya kriz loca satışlarını etkilerse’ endişesinin meşgul ettiği de bir gerçek.

Takılan Takılana


Maçtan hemen sonra yola çıkan İspanya Milli Takımı'nın uçağında suskun kalan ve morali bozuk olduğu gözlenen Nihat'a, Liverpool kalecisi Pepe Reina'nın başlattığı "Garson, garson bana tabakta şişte bir Türk getir" tezahüratına tüm futbolcular katılınca yıldız oyuncunun yüzü güldü.

Yeri gelmişken Nihat konusuna bir daha değinmek istiyorum. Ne kadar kaliteli bir golcü olduğunu biliyoruz. Fatih Terim'in kendisini nasıl bir ateşe attığınıda biliyoruz. Ligde çok formda olan Sercan, Mehmet Yıldız ve Taner Gülleri gibi oyuncularımız vardı. Taner'e Milli Takım oyuncusu olmaz diyenler attığı gollere bi baksın bakalım. Ayrıca attığı gollerin büyük bir kısmını Milli takım defansında oynayan oyunculara attığınıda belirtmek isterim. Tutup formsuz Nihat'ı ilk 11 başlatarak hatalarına bi hata daha ekledi sayın Terim.

Bırakmaya Niyeti Yok


Geçen sezon sonu Arsenal'den Stuttgart'a gelmişti tecrübeli file bekçi. Stuttgart takımı Lehmann olan sözleşmisini 30 Haziran 2010'a kadar uzattığını açıkladı. Lehmann'ın yaşı şu anda 39. 45 yaşına kadar rahat oynar. Zaten kaleciler bu yaşta 36-40 arasında en iyi dönemini geçirirler. Lehmann'ın Stuttgart'da kalması takım içinde çok iyi oldu. Takımda abilik ya da babalık yapacak birisi gitmemiş oldu. Futbolu bıraktıktan sonra ne yapacak bilemiyorum herhalde Stuttgart'da sportif direktör falan olur ama şu antremanlara helikopterle gelme olayından bir türlü vazgeçemiyor...

Berbatov Şoku


Berbatov ayak bileğinden sakatlanmıştı ve yapılan kontrollerden sonra dönüşü en erken 2 hafta olarak belirlendi. 7 Nisan'da oynanacak Porto maçında sahada yerini alamayacak. Fulham'a 2-0 yenildikleri maçta sakatlanmıştı ve geçen hafta sonu ile hafta arasındaki milli maçlarda da forma giyemedi. Pazar günü M.United sahasında Aston Villa ile oynayacak. Takım zaten 1-2 haftadır kötü gidiyor bi de bu sakatlık hiç olmadı. Rooney Fulham maçında kırmızı kart görmüştü ve bu maçta forma giyemiyecek. Manchester'ı forvet sıkıntısı sardı. Tevez ile mecburen çıkacak Alex Ferguson ama o da hiç formunda değil.

Hava hakimiyetiyle, kuvvetiyle, top tutabilmesiyle ve en önemlisi bitiriciliğiyle müthiş bir santrafor. Böyle bir oyuncuya sahip olduğu için United takımı dua etmeli.

Muhteşem İkili


Legend-El Nino

Yeni Sergen Yalçın: Soner Aydoğdu


Çankırılı bir ailenin Ankara'da doğan 5 çocuğundan biri. Gençlerbirliği'nin altyapısında başladığı futbol yolculuğunu 18 yaşında A takıma yükselerek hızlı bir çıkışla sürdürüyor. Teknik direktörü Samet Aybaba onu "Geleceğin yıldızı" olarak değerlendiriyor, yakından tanışanlar ise sol ayağını kullanışını ve frikiklerdeki ustalığını Sergen Yalçın'a benzetiyor. Yeteneklerinin farkında ve kendisine güvenen bir oyuncu. Eksiklerini fark edecek ve nerede yanlış yapmaması gerektiğini bilecek kadar da akıllı. TFF'nin resmi yayın organı TamSaha'dan Türker Tozar, geleceğin yıldızı olarak gösterilen Soner Aydoğdu ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.

Teknik direktörün Samet Aybaba seni geleceğin yıldız adayları arasında gösteriyor. Bize kendini tanıtır mısın?

5 Ocak 1991'de Ankara'nın Mamak semtinde doğdum. Ailem Çankırılı. Üçü erkek, toplam beş kardeşiz. Ağabeylerimden ikisi de daha önce amatör olarak futbol oynamış. Babamı 2006 yılında kaybettim, annem ise ev hanımı.

Futbola başlaman nasıl oldu?

Her futbolcu gibi ben de mahalle arasında arkadaşlarımla maç yaparak futbolla tanıştım. Tabii ki çok sevdim futbol oynamayı. Ağabeylerime beni bir kulübün altyapısına yazdırmaları için yalvardım. Ankara bölgesi eski hakemlerinden ve eniştem olan Metin Kıtmır, beni Ankara Demirspor'a götürdü. Bir süre orada lisanssız olarak oynadım. 2003 yılında Gençlerbirliği'nin altyapısında lisanslı futbolcu olarak oynamaya başladım. Yaşım ilerledikçe Süper Genç takıma yükseldim. 2007-08 sezonunda Deplasmanlı Süper Gençler Ligi Türkiye Şampiyonası finaline yükselen Gençlerbirliği'nin kadrosundaydım. Finalde Galatasaray'a karşı 2-1 kaybettiğimiz maçta forma giydim. Daha sonra bu sezona PAF takımında oynayarak başladım ve şimdi de gördüğünüz gibi A takımdayım.

Hızlı bir yükseliş sergilediğini görmek zor değil. Basamakları sırasıyla ama hızlı bir şekilde atlamışsın. Kendini geliştirmek için neler yaptın? Bu gelişimde antrenörlerinin rolü ne kadar?

Şüphesiz bunda hocalarımın etkisi büyük. Sonuçta altyapıda oynayan her futbolcunun hayali A takıma olabildiğince çabuk çıkmak. Ben de idmandan önce tesislere gelip ağırlık, antrenmanlardan sonra ise şut çalışması yapmaya başladım. Özellikle PAF takımına çıktıktan sonra bu ek idmanları yoğunlaştırdım.

Keşke Samet Hoca gelse…

A takıma böylesine hızlı bir giriş yapmayı bekliyor muydun?

PAF takıma ilk yükseldiğim dönemde kısa vadedeki hedefim devre arası kampının kadrosunda yer alabilmekti. O dönemde hocamız Mesut Bakkal'dı. Hayalim kampta kendimi gösterip, A takıma seçilmekti. Mesut Hoca Kasım'da görevinden ayrıldığında teknik direktör adayları konuşulmaya başlanınca, "Keşke Samet Hoca takımın başına geçse" diye içimden geçirdim. Çünkü genç futbolculara ne kadar önem verdiğini biliyordum. Sonuçta, Samet Hoca göreve gelince benim için her şey değişti. Kendisi beni hemen A takıma aldı. Benim buraya gelmemde büyük pay sahibidir.

Sen de bu güvene karşılık ona hemen bir jest yapmış ve Ümit Milli Takım'da oynadığın ilk maçında giydiğin formayı Samet Hocaya armağan etmişsin. Onunla iletişimin nasıl?

Ümit Milli Takım'a gitmemde hocamın rolü büyüktür. Bu yüzden, ona bir şekilde teşekkür etmem gerektiğini düşündüm. Futbolcu açısından teknik direktörüyle iletişimi çok önemli. Zaten Samet Hoca da her zaman yanıma gelir, bana eksiklerimi söyler. Bunları gidermek için neler yapmam gerektiğini anlatır. Ben de onun tavsiyelerini dinleyip elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.

Samet Aybaba'nın Gençlerbirliği'nde olması genç futbolcular bir için bir avantaj. Zira onun genç oyunculara verdiği önemi biliyoruz. Peki, ligin diğer takımları için neler söylersin? Genç oyuncular yeterince şans bulamadığı için köreliyor mu?

Belki bu sorunuzu tam yorumlayamayabilirim ama Genç Milli Takımlara gittiğim zaman ne kadar yetenekli arkadaşlarımın olduğunu görüyorum. Bence onlara kendilerini göstermeleri için fırsat tanınmalı. Bu anlamda hem takımdaki ağabeyler denilen deneyimli futbolcular hem de teknik adamlar gençlere arka çıkmalı. Baskı gördükleri zaman onlara destek verebilmeli.

Hem orta sahanın göbeğinde hem de sol tarafında oynayabiliyorsun. Peki, ideal bölgen hangisi?

Sol ayaklı olduğum için sol kanatta da görev alabiliyorum ama esas bölgem forvet arkası ve orta sahanın göbeği.

Kendinde geliştirmen gereken hangi yönler olduğunu düşünüyorsun?

Bu sezon PAF takımda oynadığım maçlarda biri penaltıdan olmak üzere 6 gol attım. Gol atmayı gerçekten çok seviyorum ama arkadaşlarım beni şut çekmediğim için eleştiriyor. Sanırım şut çekme yeteneğimi geliştirmek üzerine daha çok çalışmalıyım. Fizik ve çabukluk konusunda da atmam gereken adımlar var. Topu olumlu kullanmak, etkili ara paslar atmak ise göze batan özelliklerim diye düşünüyorum.

Özellikle duran toplarda etkili olduğunu biliyoruz. Bunlar için özel çalışmalar yapıyor musun?

Çok fazla deneme yaparak, nerede yanlış yaptığımı anlamaya çalışıyorum. Topa hangi açıdan ve nasıl bir dokunuşla vurmam gerektiği konusunda kendimi geliştirmek için çaba sarf ediyorum. "Falsoyu nasıl vereceğim, alttan mı üstten mi vurmalıyım?" diye kendime soruyorum. PAF takımdayken haftada 3-4 antrenmanda serbest atışlar konusunda özel çalışmalar yapıyordum.

Beğendiğin frikikçiler var mı?

Zinedine Zidane ve Sergen Yalçın başta geliyor. Kesme tip kullanılan atışlarda Alex favorim. Onları izleyip, yaptıklarını uygulamaya çalışıyorum.

Topun ayağıma yakıştığının farkındayım

Turkcell Süper Lig'de ilk maçını Gaziantepspor'a karşı oynadın. Her ne kadar Gençlerbirliği maçı 2-1 kaybetse de sen, rahat ve kendinden emin görüntünle dikkat çektin. Bunu nasıl başardın?

Aslında ilk maçım olduğu için çok heyecanlıydım. İlk maçımı oynamanın verdiği hevesle sağa-sola koştum. Bir ara nefes alamadığımı hissettim. Topun ayağıma yakıştığının farkındayım ve topu nasıl kullanacağımı biliyorum. Belki bu iki etken benim kendimden emin ve sakin olmamı sağlamıştır. Normalde çok soğukkanlı bir insan olmamama rağmen, sahada yapmam gerekenleri bilmem, oyunuma da olumlu yansıyor.

Gençlerbirliği'nin oyuncu kadrosuna bakarak ligdeki konumunu nasıl değerlendiriyorsun?

İyi bir takımımız olduğunu düşünüyorum. Sezonunu ilk bölümünü hak etmediğimiz bir yerde tamamladık ama ikinci yarıda toparlanma sürecine girdik. Şimdi yavaş da olsa bir yükseliş içindeyiz.

Takım içinde seni etkileyen oyuncular var mı?

James Troisi ve Cem Can'ı beğeniyorum. Koray ağabeyi de öyle. Gaziantepspor'dan gelen Mehmet Polat var. Hepsi de top kullanan oyuncular, sanırım onları bu nedenle beğeniyorum.

Genç takımlar seviyesinde U16'dan itibaren milli oldun. Birçok özel maç ve turnuvada milli formayı giydin. Son olarak da Antalya'da düzenlenen Avrupa U17 Futbol Şampiyonası'nda Türkiye'nin kadrosunda yer aldın. Bu tür deneyimler kazanmak da kendine güven sağlamanda rol oynadı mı?

Tabii ki. Hangi seviyede olursa olsun milli takıma girmek, bazı şeyleri yaşamak ve görmek fark yaratıyor. Yeni ülkeler görüyor, değişik rakiplerle karşılaşıyorsunuz. Sonuçta kendinize güveniniz artıyor. Kendimi milli olmayan arkadaşlarımla kıyasladığım zaman farklı olduğumu görebiliyorum. Bu anlamda Genç Milli Takım maçları bana katkı yaptı.

Ümit milli forma altındaki ilk maçında golle tanıştın. O maçtaki duyguların ve kaydettiğin golle ilgili neler söylersin?

İçimde tatlı bir heyecan vardı fakat bu rahatsız edici bir düzeyde değildi. Ne de olsa geçmişte Genç Milli Takımlarda birçok kez oynamıştım. Gol atmam çok iyi oldu ve mutlu bir başlangıç yapmış oldum.

Kulübünle olan sözleşmeni 2013 yılına kadar uzatmışsın. Biliyorsun, yeni transfer sistemi gereği, sözleşmesi sona eren oyuncu başka takıma geçebiliyor. Genç oyuncular da hızla yükselmek istiyor. Ancak sen basamakları daha emin adımlarla çıkmak amacındasın ve hızlıca yuvadan uçmak gibi bir niyetin yok herhalde.

Bütün hocalarım bana birden yükselip sonra hızlıca aşağı düşenlerin hikâyelerini anlattı. En başta da Gençlerbirliği'nden Fenerbahçe'ye giden Tarık Daşgün'ünkini. Ben Gençlerbirliği'nde Soner oldum. O yüzden her zaman öncelik kulübümdedir.

Tarık Daşgün şu anda Gençlerbirliği Süper Genç Takımı'nın teknik direktörü. Onunla bu konularda hiç konuşuyor musun? Sana neler söylüyor?

Kendisi bir şey söylemese de yüzüne baktığımda ya da yaptığı konuşmaları dinlediğimde pişman olduğunu anlayabiliyorum. Bana daha transfer yapmak için erken olduğunu, yolun başında olduğumu söylüyor. "Her şeyi adım adım yapacaksın" diyor.

Bu anlamda, U17 Milli Takımı'ndan seninle yaşıt olan takım arkadaşın Abdülkadir Kayalı'nın Fenerbahçe'ye yaptığı transferi erken olarak mı değerlendirmek gerekir?

Bu onun tercihidir ama Ankaragücü'nde düzenli oynarken transferini yapması daha iyi olurdu kanısındayım.

Parayı ailem için isterim

Birçok yetenekli oyuncu özel yaşantısı nedeniyle istediği yerlere gelemedi. Sen nasıl yaşıyorsun?

Halen lise son sınıfta eğitimime devam ediyorum. Sabah kalkıp okuluma gidiyorum. Okuldan sonra da antrenmana geçip oradan eve dönüyorum. Gezmeye bile fazla vaktim olmuyor. Okul ve sporu bir arada götürmek oldukça zor ama sürdürüyorum. Elim para görse bile değişeceğimi zannetmiyorum, çünkü benim yapım böyle. Parayı aileme bakmak için kullanmayı düşünürüm.

Hayran olduğun veya örnek aldığın futbolcular var mı?

Zidane. Oyunculuk zamanında onu fazla izleme şansı bulamadım ama videolarını sürekli olarak internetten izliyorum. Yaptığı hareketleri, maçlarda ve idmanlarda uygulamaya çalışıyorum.

Oyun stilin Sergen Yalçın'a benzetiliyor. Sen bu görüşlere katılıyor musun?

Evet, ben de kendimi ona benzetiyorum. İkimiz de sol ayaklıyız. Attığı artistik pasları yapmaya çalışıyorum.

Yalnız Sergen'le ilgili şöyle bir durum var. O, oyunu tek yönlü oynayan bir futbolcuydu ve bu nedenle uluslararası bir yıldız düzeyine yükselemedi. Sen kendini bu açıdan nasıl değerlendiriyorsun?

Futbolda artık topu başkası kazansın, ben kullanayım gibi bir anlayış kalmadı. Top kaybettiğim zaman geri kazanmak için pozisyon alıyorum. Oyunu iki yönlü oynamaya çalışıyorum.

Bundan sonrası için kariyer hedefin ne olacak?

Yakın gelecekte Gençlerbirliği'nin düzenli oynayan bir futbolcusu olmak. Hayalim İngiltere Premier Ligi'nde oynamak. Hatta orada atılan ayak üstü paslara o kadar hayranım ki, idmanlarda hep onları yapmaya çalışıyorum. Arsenal'e de özel bir sempatim var.

Hobilerin neler?

İnternette futbolla ilgili sitelerde gezmek ve polisiye kitaplar okumak.

Gerrad İle Yeniden


Kaptan, Liverpool ile 2011 yılına kadar olan sözleşmesini 2013 yılına çıkarttı. Liverpool'a ne kadar bağlı olduğunu bir kez daha gösterdi. Teklif edildiği anda gözünü kırpmadan evet cevabını vermiş. Bu tip oyuncu sayısı bir elin parmağını geçmez. Bu sene takım Premier Lig'te şampiyonluğa oynuyor. Hadi hayırlı olsun bakalım...

Türkiye 1-2 İspanya


Futbolun adeleti bu mu lan dedi herkes. İki maçtır biz oynuyoruz ama onlar kazanıyor. Bugün yine maça iyi başladık ama sonuç hüsran. Sayın Terim önceki maçtan hiç ders çıkarmamış olacak ki aynı kadroyu sürdü sahaya. Galatasaray zaten keyfinden stoper oynatıyor Hakan Balta'yı. Sanki memlekette stoper yokmuş gibi iki maçtada bu adamı oynattı. Koy İbrahim Kaş'ı oraya çek Hakan'ı sola hiç değilse bu kadar gelemezlerdi. Çalım atmayı geçtim orta açmayı dahi bilmeyen bir adamda halen diretiyorsa ben Fatih Terim'in futbol bilgisinden şüphe ederim. Beşiktaş mecburen oynatıyor aynı Galatasaray gibi. Sol bek yok çünkü. Koskoca Milli Takımda stoper ve sol bek yok ha, buna gülmeyeceksinde neye güleceksin. Zamanında sol bekte denediği ve çoğu kişinin beğendiği bir Çaglar Birinci vardı acaba onu niye düşünmüyor. İbrahim Toraman'ı almamakta diretsin halen. Egemen'i ben almazdım kadroma şahsen. Trabzon-Galatasaray maçında Galatasaray'ın önünde önemli bir Hamburg maçı var onu geçtim 2 hafta sonra zorlu İspanya maçları var. Sen Arda'nın ayağını kırmak için girersen feriştahı gelse seni o kadroya aldıramaz.

Şu andaki ligimizin birincisi Sivasspor. Bakıyorum Sedat dışında kadroya aldığı adam yok. Burada da biraz oturup düşünmek lazım. Neyse onu geçtim Bosna bizden iyi takım mı bence değil. Adamlar bizim yenemediğimiz Belçika'yı hem deplasmanda hem de kendi sahalarında yendi. Bana koyanda bu zaten. Biz kendi evimizde adamları yenmişiz. Daha deplasmana gideceğiz o ayrı konu ama biz iyi oynadığımız maçlarda galibiyet skoru çıkaramıyorsak bırakalım gidelim ya ne oynayacagız bundan sonra. İşimiz zor hatta imkansız gibi hatta allaha kaldı. Bosna deplasmanı var. Belçika ile oynayacağız daha. Belçika iyi bir jenerasyon yakaladı. Bosnalı oyuncular çok formda adamlar 4 puanı taktı. Bundan sonra işimiz çok zor finallerde artık Bosna'yı izleriz. Bu hallere düşecek takım mıydık diyeceğim ve tepki çekeceğimi ne var halimizde diye. Vallahi ne olsun ya finalleri yine televizyondan izleyeceğiz.


Nihat'a ayrı bir parantez açmak istiyorum. Yazın finallerden belli son 1-2 haftada Villareal ile maçlara çıktı. 90 dakika hiç oynamadı. Hatta ilk İspanya maçında hazır değil diye kadroya almama taraftarı olduğumdan bahsettim. Nihat baba golcüdür sözümüz yok ama bu maçtaki kaçırdğı goller neydi ya öyle. Tamam sakatlıktan döndün ama hiç değilse 1 aydır ayığına top alıyorsun. Bu kadar kötüysen focaya hazır olmadığını söyle oynatmasın seni. Hele 48. dakika da kaçırdığı o gol nedir ya. Ceza sahası içinde top önünde bi vuruyor auta. Nihat'a özel parantez açtık Volkan ile Arda'ya da açalım. Fatih Terim bu sefer maçın yıldızı Ramos değil Arda olacak demişti ve Arda muhteşem oynadı. Orta sahada sıkıştığımız anda attığı çalımlar ve forvete taşıdığı toplar ile yıldızlaştı. Volkan ise ilk maçta olduğu gibi kurtarışlar yaptı ama yine defans hatalarından golleri yedik. İlk yarıda Torres ve Riera'nın şutlarını çok iyi çıkartan Volkan, ikinci yarıda da Torres'in yakın mesafeden attığı şutu köşeden çıkartmasını bildi. Fatih Terim'in Iker Casillas'a benzettiği Volkan yaptığı kurtarışlar ile kalitesini ortaya koydu ancak İspanyolların kazandığı penaltıdan önce yaptığı hatalı çıkış pahalıya patladı.

Yapılan değişiklikleride biraz yorumlayalım. Batuhan hamlesini hiç tutmadım. Böyle maçları kaldıracak bi kapasitede değil halen. Ben olsam Sercan'ı alırdım o anda. İspanya defansı yorgun Sercan'da araya kaçışları ile belki bir gol bulurduk. Şimdi Sercan'da bu tip maçları kaldıramaz diyeceksiniz ama Batuhanla aralarında baya fark var. Hollanda Ligi'ni pek takip edemiyorum. Nuri takımında oynuyordur. Zamanında Nuri'yi takıma almadığında bir ton af sokuyorduk. Şimdi alıyor ve oynatıyor bu seferde niye soktu diyoruz. Yapmayalım etmeyelim lütfen bence yerinde hamleydi. Sabri hamlesinide pek tutmadım. Yedeklerde Mevlüt gibi bir oyuncun var onu kullansana be kardeşim. Maç bitmek üzere son 5 dakika Torres çıkıyor Güiza giriyor. İçimden bu adamı Del Bosque kasten aldı dedim hatta girer gol ya da asist yapar diye de düşündüm bence bir çok kişide düşünmüştür. Girer girmez topla buluştu ofsayt bayrağı kalktı ama Üzülmez bozuyordu. 90+2 de Güiza soldan topu getiriyor ortaya bırakıyor defans yok Riera yuvarlıyor ve gollllllllllllllllllllllllllll