Alparslan Dikmen #2


Son yolculuğuna uğurlandı Alparslan Dikmen. Binler , belkide onbinler vardı onu uğurlamak için. Ne kadar çok seveni olduğunu tekrar anladık. Akşam haberlerinde izledim görüntüleri. Ankaragücülüsü , Bursalısı , Beşiktaşlısı , Fenerbahçelisi , Sakaryasporlusu hepsi oradaydı. Hepside "O Galatasarayın abisiydi , simgesiydi. Acımız büyük." tarzı şeyler söylediler. Tüylerimiz nasıl diken diken olmasın. Bu arada Adnan Polat , siyah formayla çıkmayacaklarını ancak saygı duruşu olacağını söyledi. Birde gollerden sonra Dikmeen , Alparslaan ananso olacakmış.

Galatasaraylı Yazarlar


Saolsun arkadaşlardan olumlu tepkiler alınca bizim takımın yazarları da değerlendireyim dedim. Bunları da verdikleri gaza göre değerlendirmeyi düşünüyorum.


1)Negatif Gaz Verenler: Efendim bu yazarlar takımı eleştirerek doğru yola sokacaklarına inanırlar, takımın Uefa Kupası kazanan takım gibi oynamasını isterler sürekli. Alınan oyuncuları beğenmezler; "Nerde o Hagili, Popesculu takım" derler. Genellikle Lincoln'e en çok laf atan yazarlar bunlardır. Kimdir peki bunlar; İsmet Tongo, Hıncal Uluç, Selim Benezra, Hakan Dilek, Aydemir Akbaş(!)

2)Bas Gaza Aşkım Yapanlar: Dinlemesi en keyifli olanlardır, her şartta, her durumda takımı savunurlar ve ışık var derler. Işık görmedikleri zaman ise takım bitmiştir zaten, transferleri adam gibi değerlendirirler ve apaçi Fenerbahçe yazarlarıyla epeyce çekişirler televizyonda. Şahsen ben Galatasaraylı olarak en çok bu yazarlardan keyif alıyorum çünkü Polyanna gibi en kötü durumda bile iyi bir yön bulur bu yazarlar. Galatasaraylılar okumaktan çekinmesin bu isimler; kimdir peki bunlar: Gökmen Özdenak, Ahmet Çakır, Osman Tanburacı, Osman Şenher...

3)Doğru Yorum Yapanlar: Okuması belkide en az keyif verenlerdir çünkü doğruyu söylerler. Gaz vermekten acizdirler fakat takım güzel oynadığında en çok onların yazılarını okumak zevk verir. Futbol bilgileri ortalamanın üstündedir diğer yazarlar gibi " Şu 8 numara çok güzel oynuyo"demezler. Kısacası yenilgi sonrası değil ama galibiyet sonrası Red Auerbach'ın purosu misali çok iyi giderler. Kimdir bunlar dicemde sayıları azdır bunların. Şükrü Kanber, Zafer Ertem...

Not:Fenerbahçede delikanlı yazarlara Gürcan Bilgiç'i eklemeyi unutmuşuz, okuyosa(nası okuycaksa lan) özür dileklerimizi iletiyoruz.

Aziz Yıldırım


İnanmadım bu habere ama yinede yazalım, konuşalım, tartışalım;

Yıllardır sezona bu kadar kötü başlamayan Fenerbahçe'de işler kötü gittikçe eskiye oranla eleştiri oklarının daha fazla yöneltildiği başkan Aziz Yıldırım için "Bırakacak" iddiası kulislerde daha sık dillendirilmeye başlandı. Daha önce "1 Milyon Üye F.Bahçe için çok önemli bir projedir. Benim başkan olmam da önemli değil ancak bu proje gerçekleşmeli" diyen Yıldırım'ın Mayıs ayındaki kongrede aday olmayacağı kulaktan kulağa fısıldanıyor. Fotomaç yazarı Turgay Demir de önceki günkü köşesinde Yıldırım'ın aday olmayacağını düşündüğünü yazmıştı.

TAKIMA ÇOK KIZDI
Hasta olmasına karşın özel uçakla Sivas'a giden Yıldırım'ın, skor 2-1'e geldikten sonra "Bunlar koşmuyor" diyerek sitem ettiği öğrenildi. Maçtan önce Sivaslılara "Şansınız yok" yeneriz diyen başkanın mağlubiyete çok sinirlendiği bildirildi. Yıldırım, maç sonunda takımla bir araya gelmeden yine özel uçakla İstanbul'a döndü.

Bülent Yıldırım


Bu erife iki çift sözüm var. Maçı izlemediğimi söylemiştim. Ama özetlerde gördüm o Nobre'nin golünü sen nasıl vermezsin be adam. Geçen sene katletti hakemler bizi. Aha bu sene iyi gidiyoruz, hakemlerde iyi derken bu olacak gibi değil. Bi de maçtan sonra özür dilemiş. Olmuş bitmiş lan zaten, ne diye özür diliyon. Sonra hakemlere küfür etmeyelim diyorlar. Gelde etme kardeşim. Belediye'li futbolcuların bile nizami dediği golü sen vermeyip hakem yüzünden deplasmanda iki puan bırakırsan ana avrat söverler. Halen olayın şokunu atlatamadım. Şampiyonluğa gidiyoruz, belkide bu maçın telafisi olmayacaktı. Yine Belediye maçı yine bir hüzün daha..

83. dakikadaki Delgado'nun golüne vermemesi taraftarları daha beter çıldırttı. Buna ben hakemliği vereni diyorum kardeşim. Apaçi bir yazı oldu ama napayım kardeşim içimi dökebileceğim tek yer bu sayfalar. Bana hak vereceğinizi düşünüyorum, buyrun kullanın yorum bölümünü. Nobre bence faul yapamadı, hadi yaptı diyelim Delgado'nun golünü nasıl vermez yahu?

Fenerbahçe'de Sakatların Son Durumu #2


Sivasspor maçının ardından hemen Kiev maçının hazırlıklarına başlamış Fenerbahçe. Alex oynamayacak demiştik ama Sivas maçında sahadaydı. Semih ise kafileydi ve maçın 80. dakikasında oyuna girmiş. İlk antremana Lugano, Alex, Selçuk ve Emre katılmamış. Selçuk'un bel ağrısı, Alex'in ise boyun ağrısı varmış. Sivas maçında sakatlanan Emre'nin, sağ arka adalesinde kas spazmı ve ağrı şikayeti olmuş ama çekilen MR temiz çıkmış. Durumları çok kötü değil bu 3 ismin, Kiev maçının kadrosunda olurlar. Tedavisi süren Josico salonda çalışmış, ne zamana düzelir allah bilir.

Sivas maçında sol dizine darbe almış Lugano ve ağrıları fazlaymış. MR'ı çekilmiş ve sol dizinde ödem oluşmuş. Tedaviye başlamışlar, yetişir herhalde Kiev maçına. Emre, Alex ve Selçuk'tan ayrı paragrafta yazdım durumu onlardan daha ciddi olduğu için.

Semih ise antremanda sol ayak bileğinden sakatlanmış. Adama nazar değdi vallahi, bi kurşun döktürsün. Bu ne sakatlık üstüne sakatlık. Zaten Güiza'yı gol makinası diye aldılar çöp öğütücü çıktı. Yarım MR sonucundan sonra Kiev maçında oynayıp oynayamacağı belli olacakmış.

Ve son olarak Fenerbahçe taraftarlara mücdeli haberi vereyim. Deivid dünkü antremanın taktik maçında yer almış. Bildiğiniz gibi sezon öncesi Avusturya kampında ayağı kırılmıştı. 6 ay demişlerdi, 3 ayda iyileşti adam, ayağına top bile değdi. Nazar değmesin!

Everton 0-2 Liverpool


Hafta sonu bir tek bu maçı izledim. Cuma akşam namaz nedeniyle Sivas-Fenerbahçe maçını kaçırdım. Dün ise Beşiktaş maçına gidecek halim yoktu. Liverpool geçen hafta eviden Stoke City ile berabere kalınca bu maça çok ters gözle baktım. Everton'un bu seneki performansını hiç beğenmiyorum ama içerde iyi top oynuyor. Gittikçe iyiye gideceklerdir. Ada'da bu derbiye gelmiş geçmiş en duygusal derbi diyorlarmış. İki takım içinde önemli bir maçtı tabikide. İkiside kazanmak istiyordu ama maçtan galip ayrılan Liverpool oldu.

Usta golcü Torres'in attığı iki golle galip geldi. Hem iyi oynadı hem de son vuruşlarda ki bitirici parmak ısırttı. Dakika 79'da Everton'dan Tim Cahill kırmızı kart gördükten sonra Everton tamamen teslim oldu. Zaten gollerde kırmızı karttan önce geldi. Dakika 59 ve 62'de. Liverpool son üç derbidende galip ayrılıyormuş.

Yattara'nın Yerine Gelecek İsim


Mehmet Topuz dedikoduları aşırı arttı bu aralar. Gökhan Ünal'ı da aynı kulüpten aldılar ve ilişkileride iyi. Rekor bir transfer ücretiyle Yattara'yı verdiler. Yerine yıldız oyuncu transfer etmek istiyorlar. Mehmet Topuz ise takıma yarar sağlar. Trabzon'un işleyişinin Yattara olmadığı zaman aksayacağını yazmıştım. Ara transfer döneminde bitirirlerse iyi olur. Topuz tam bir kanat oyuncusu, sağ bekte oynar, liberoda oynar.

Ben yinede Kayseri'nin vereceğini düşünmüyorum. Takımın herşeyi, zaten deplasmanda galip gelemiyorlar. Topuz olmadı mı Kayseri'de yok. Zar zor galip geliyorlar. Topuz giderse sistme aksayacağından transfere pek ihtimal vermiyorum. Zaman herşeyin ilacıdır, herşey netleşir zamanla.

Son olarak Fenerbahçe ve Beşiktaş Topuz'u alabilmek için diretti. Hatta Demirören herşeyi yaptı. 10 milyon euro gibi bir paraya Kayseri, Topuz'u Trabzon'a satarsa ben bunun altında Anadolu takımlarının dayanışması derim.

Fenerbahçeli Yazarlar


Efendim gece gece eğlenmek üzere girdiğim spor sitelerinden birinde Fenerbahçe yazısı yazmak yerine Galatasaray'a sataşma yapan bir yazar görünce böyle bir yazı yazmak geldi aklıma. Fenerbahçe'li yazarları başlıklar altında incelemeliyiz bence.

1)Apaçi Olanlar: Yazıları hiç çekilmeyenlerdir, sadece Fenerbahçe taraftarı kendini tatmin etmek için okur onları. Son zamanlarda onlar bile okumamaktadırlar hatta bu kötü gidiş sonrası(bi sonraki yazım bu olcak kısmet olursa) Genellikle her yazıda hakeme suç atarlar. Galatasaray'a hakemler yardım ediyor derler, yok eksiğimiz vardı carttı curttu. Kafa ütülerler anlaşılan, genellikle eskiden futbol oynamış ya da kahvede maç izleyerek büyümüştür bunlar. Yaşlarıda epeyce fazla olmasına rağmen halen bu işi yaparlar. Kimdir peki bunlar; Kemal Belgin, Necati Bilgiç, Selçuk Yula, Ömer Çavuşoğlu, Ercan Saatçi(!) Siz siz olun, eğer Fenerbahçeli değilseniz bu yazarlardan uzak durun, aksi halde sinir krizi geçirme ihtimaliniz çokta az değil.

2)Delikanlı Yazarlar:Bunlar gerçek taraftar için yazanlardır, kiminin bilgisi azdır fakat olanı olduğu gibi yazarlar. Durum vahimse hiç seyirci aldatılmaz fakat iyi gidişte taraftar pompalandıkça pompalanır. Fenerbahçe yenilgisi sonrası en sert eleştiriyi bunlar yaparlar izlemesi ve dinlemesi ayrı keyifli olur. Diğer takımlar hakkında da olumlu konuşabilirler, en azından "Sezarın hakkını Sezar'a"verirler. Kimdir efendim bunlar; Ziya Şengül, Altan Tanrıkulu, Engin Verel, Hakkı Yalçın(kimi zaman apaçi kategorisine geçse de)

3)RIDVAN DİLMEN:Evet son aşamada tek bir isim var, Rıdvan hoca...Maalesef şu an onun kadar tarafsız olmaya çalışan bir isim daha yok(Mert Aydın, Uğur Meleke gibi hangi takımdan olduklarını bilmediğim güzide yazarları ayrı tutuyorum) Yaptığı tek apaçilik Fenerbahçe'ye daha çok yorum yapması, onun dışında ekrana çıktığında ya da yazı yazdığında üstündeki formayı çıkarıp öyle yorum yapıyor. Açıkçası ben her haftasonu Galatasaray maçı oynansa da Rıdone'ı izlesem bakalım nası oynamışız diye sabırsızlanıyorum. İşte bizimde ihtiyacımız olan şey Rıdvan gibi yazarların çoğalması, aksi halde daha çok kavga çıkar derbilerde.Ayrıca Rıdvan diğerlerinde olmayan şeye sahip, oyunu çok iyi okuyabiliyor; Avrupa liglerini de takip ettiğinden karşılaştırma yapabiliyor, oyuncu özelliklerini bildiği içinde neyi nasıl yapması gerektiğini iyi analiz ediyor. İşte Rıdvan bu yüzden tek.

Not:Yorumlarda eğer olumlu tepkiler alırsam; Galatasaray'lı yazarları da böyle sınıflandırmayı düşünüyorum.Beşiktaş mı dedi biri;onuda Kıvanç ya da Mustafa yapsın canım değil mi:D

Ne Olur Çıkıp Şaka Desen?



Büyük adamdı Alparslan Dikmen. Bayram tatiline giderken kaza yapıp , hayatını kaybetti. İnanılmaz üzüldüm. Körü körüne fanatik değildi. Fenerlisinden Beşiktaşlısına herkes tarafından sevilen bir "insan"dı. Yazacak çok fazla şey bulamıyorum , hala şokunu atlatamadım. Yazılanlar konuşsun artık;

Kapalı üstten geliyor;

"Alpaslan Dikmen,Sanki Süpermen,Sanırsın Batman Oooooooooo"

UltrAslan'ın Alparslan Dikmen için yaptığı beste;

"yıllar yılı hiç bıkmadın

büyük bir aşkla bağlandın

yeri geldi sabahladın

bütün ömrünü harcadın

**

şimdi söyle nerdesin sen

oldu mu bırakıp gitmen

keşke çıkıp şaka desen

ne olur ALPASLAN DİKMEN"

... Ve Alparslan Dikmen'in Beşiktaş'ın Optik başkanı öldüğünde yazdığı yazı. Büyüklüğünü kanıtlarcasına yazılmış bir yazı.

Ah be Optik! Taraftarlık aleminin renkli simasıydı Optik Mehmet… Beşiktaş Tribünlerinin Optik Başkanıydı...Güzel insandı… İyi arkadaştı… Çok kaliteli ve muhterem bir anne babaya sahipti. Hani tribün liderlerini aşağılamak için "Ne olacak işte, amigo…" derler ya, halt etmişler.

Üniversite mezunuydu O! Öyle böyle değil aslanlar gibi de Edebiyat öğretmeniydi… Ama siyah beyaz sevdası O'na mesleğini yaptırmadı. Zira uzak kalamıyordu Beşiktaş'tan… Öyle aşıktı işte!Maalesef bir Temmuz günü ve henüz 38 yaşında kalp krizinden kaybettik kardeşimizi... Gerçi farklı renklere gönül vermiştik belki ama eski tribüncülerin alayı çok iyi tanırdı birbirlerini. Zaten çoğumuz adeta beraber büyümüştük. Rahmetlinin cenazesinde farklı renkler vardı… Ve elbette kalabalık bir ultrAslan topluluğu oradaydı. Hatta mezarlığa kadar cenaze arabasının arkasından yürüdüler, Beşiktaşlı arkadaşlarımızla beraber.

Bizim gençlerden bazıları mezarlıktan ayrılırken şunları söylediler: "Abi, eskiler ne kadar da birbirini severmiş meğer... Ve hepiniz birbirinizi çok yakından tanıyorsunuz. Belki zamanında çarpıştınız ama anlaşılan o ki, o tip muhabbetler maçta kalıyormuş... Biz bunu gördük ve bu dostluğa burada canlı canlı şahit olduk."

Bu sözleri onlara söyleten belki de, mezarın başından dualar ederek en son kalkanlardan birinin ultrAslan lideri Sebahattin Şirin olmasıydı. Rahmetli Optik Başkan "Çok sevdik be abi!" derdi Beşiktaş'ı için… Biz de seni çok sevdik be Optik… Mekanın Cennet olsun!

ALPASLAN DİKMEN

Emre Belözoğlu


Emre'nin antu.com'a yaptığı açıklamayı okudum ve konu hakkında bir şeyler yazmak istedim. Futbolculuğuna bi şey demem. İyi oyuncudur ama yeteneklerini gösterememiştir. Kişiliği hakkında ise bana söz düşmez ama yaptığı o el hareketleri, basınla olan kötü diyalogu, takım arkadaşı ile kavga etmesi az çok nasıl bir kişilik sahibi olduğunu gösteriyor. Kişiliğin başka bir tanımı varsa siz söyleyin. Verdiğim bu örnekler yeter, artar bile. Neyse yaptığı açıklamalara getireceğim yorumları yazıyım;

Emre kardeşim Fenerbahçe'ye para için gelmediğini söylemiş. Bence yalan söylüyor. O değil miydi Avrupa'da oynamak istiyorum diyen, şimdi ne oldu da Fener'e geldin. Cevabı açık daha fazla para kazanmak için. Hani Galatasaray'lı Emre olarak anılmak istiyordun. Ailesi Fener'li diye gelmiş falanmış filanmış. Geç bunları, kendi dediklerine sende inanmıyorsundur. Sıkıştığın zaman biz hepimiz profesyonel futbolcularız demesi kolay. Zamanında Emre'yi bende savunmuştum bu konuda ama Galatasaray'dan başak kulüpte oynamam demesi bu kadar tepki almasına yol açtı. Haftalar önceydi galiba Aceto blogta Bülent abi Emre'nin böyle bir şey demediğini savumuş ama her tarafta yazılıyor, belgeler var.

Neyse biraz daha sakatlığı hakkında dediklerine yorum getiriyim. Daha fazla yazıp Fener düşmanı Galatasaray yandaşı sanmasınlar. Ben Beşiktaş'lı olarak objektif bir yorum yapıyorum. Sakatlığını kronik olmadığını söylemiş. Herhalde kronik kelimesini anlamını bilmiyor. 1 maç varsa 10 maç yok. İki kere aynı yerden sakatlanıp uzun süre oynayamazsa bi daha sahaya çıkıp tekrar aynı yerden sakatlanıp uzun süre oynayamazsa kronik sakat oluyor. Hep baldırında problemi var. Son maçlarda fena performans göstermiyordu ama istenen Emre bu değil.

Ayrıca Emre ligdeki kötü gidişatı güzel yorumlamış ve bu işin isimle ilgili olmadığını söylemiş. Şu anda 12 puan da olmamız gerekirken 6 puandayız demiş. Doğru söylemiş. Eğer sen Fenerbahçe gibi büyük bir kulüpsen mağlubiyete katlanmaman lazım. Kendiside demiş kadro aynı 1-2 ekleme ve yeni teknik direktör ile daha iyiyiz diye. Hani ben Fener'i top oynarken göremiyorum. Güiza geldi Kezman gitti. Sen geldin Aurelio gitti. Ayrıca Deivid ve Vederson gibi adamların ise sezon açılışında sakatlandılar ve oynamıyorlar. Uğur'un alternatifi yok, Carlos'un da yok. Bu mu iyi kadro? İspanya dışında takım çalıştırmamış bir adam. Gelmeden önce İspanya'yı şampiyon yapmasaydı bu kadar konuşulmazdı bence Sayın Aragones. İspanya Milli Takımı ile Fenerbahçe'nin orta sahası bir mi ki sen aynı stratejiyi kullanmaya çalışıyorsun.

Emre futbol hayatının noktaladıktan sonra teknik adam, yönetici ya da medyanın içinde olmak istemiyormuş. Nasıl para kazanacak sın ki canım? Futbolu bırakan spikerlikte, futbol yorumculuğunda soluğu alıyor. Ya da yardımcı antrenörlükte. Büyük konuşmamak lazım. Bir gün gelir senide görürüz.

Son olarak Emre ile bir Galatasaray'lı bir hanım hakkında şöyle bir diyalog geçmiş;

Önceki gün gittiği kuaförde Galatasaraylı bir bayanın, ''Hesabımı Emre ödesin, ona çok kırgınım'' dediğini belirterek, ''İnsanlar böyle şakalar yapabiliyor. Biz de ödedik zaten, sözünü yerde bırakmadık hanımefendinin'' dedi.

İbrahim Yattara#3

Tam kalkıyordum ki Yattara'nın Katar'ın Al Sadd takımına transferini gördüm. Gazeteler 15 milyon euro yazıyordu. Sadri Şener ise 20 milyon euro verseler göndermem demişti. Niye göndermek istemediğide çok açık. 1- Onsuz Trabzonspor'u gördü , 2- Onla kupa kaldırmak istediği için. Tayfun var yedeği, ona ben güveniyorum, Trabzon taraftarı güvenmiyor. İsaac ise kanat oyuncusu değil. Trabzon çift forvet oynuyor ve kanatların önemi çok büyük. Şimdi işleri biraz zor olacak. Yattara'dan korkan kulüpler ise maçlara daha rahat çıkacak.

Karabük maçı öncesi yapılan basın toplantısında Mahmut Aksu, "Küçük pürüzler var. Onlar giderildiğinde, bu gece imza atılacak" demiş. Transferde 10 milyon 800 bin euroya bitmiş. Ara transferde Trabzonspor'un yine hareketli olacağını şimdiden söylemek doğrudur. Ersun Yanal iyi bir sistem bulur. Gökhan ile tek forvet başlar gibime geliyor. Göreceğiz.

Son olarak bu transferi en çok Yattara istedi. Sadri başkan ne kadar satmayacağız dedi, ne oldu dedim ama Trabzon'da şu anda kazandığını Katar ekibinde 2 ya da 3 katını kazanacakmış. Turkcell Super Lig onun gibi bir futbolcu gördüğü için çok şanslı..

Avrupa Yakası #3


Bugün hep futboldan gittik. Hiç yazmadığım zamanda kızıyorlar, genelde gündemde futbol var. Dizi sezonlarıda yavaş yavaş başladı. Diziler hakkında da bi şeyler karalayacağız, şüpheniz olmasın. Gerçi okulda başladı ama blogu güncel tutmaya çalışıyoruz.

Avrupa Yakası sezonu açıyor. 5 sezon oldu galiba, yamulabilirimde. Kimler gitti kimler geldi ama o hep ayakta kalmasını bildi. En son Hümeyra gitti Ata geldi. Sacit gitti, Şener Şen gelecek diyorlardı. Böyle yaz sezonunda dedikodular ve haberler çıktı. Ata'nın gitmesiyle kan kaybeder denilen dizi daha fazla reyting aldı. Burhan Altıntop ve Gaffur'un emeği büyük bunda, daha çok Burhan tabi. Ata'nın gidişiyle izlemem diyenlerde artık geri döner ve daha fazla izleyici kitlesi olur.

Gülse Birsel'in yaptığı her işi takdir etmişimtir. Hem oynuyor hem yazıyor. Kolay bir iş değil. Allah kolaylık versin diyelim ve koltuğumuza kurulup ATV'yi açalım...Son olarak kaç bölüm oldu bilen var mı?

Karim Benzema


İsminin anılmadığı kulüp kalmadı galiba. Madrid, Chelsea, Arsenal ve Mancherster United bazı kulüpler. En son transfer sezonu biterken City teklif götürmüştü Lyon'a ve red cevabı almıştı. Lyon Başkanı Aulas, Benzema'nın fiyatını belirlerdi. Tam 100 milyon euro. Değer mi tartışma konusu ama harbi golcü kendisi. Şu anda her takımın 11'in e koy, cuk diye oturur. Öyle bir futbolcu yani. Lyon'da işini biliyor hani. Baktı City kesenin ağzını açtı bende astronomik bir bonservis bedeli biçiyim belki alan olur taktiğini güdüyor. Çok futbolcu sattı, çok da futbolcu aldı Lyon. İşi bilenlerde yani.

Daha 20 yaşında ve bu genç yeteneğide kaybetmek istemiyor açıkcası Lyon. 2013 yılına kadar sözleşmesi varmış. Bu 100 milyon euro olayı ise sözleşmedeki bir madde imiş. "İstenilen para getirilir, Benzama alınır"

Alparslan Erdem


Canım Alparslan hakkında bir şeyler karalamak istediği için yazmıyorum bu yazıyı. Yazının asıl sebebi son maçtaki performansı. Kocealispor maçının son 16 dakikasında görev yaptı ve Baros'a yaptığı asist ile beğeni topladı. Kendisini her zaman övdüm. Oynatılması gerektiğini savundum. Şans verildi mi iyi kullandığınıda gösterdi, hazır durumda şu anda. Tam kıvamında. Hakan Balta ve Volkan Yaman'a daha ne kadar katlanır bu Galatasaray taraftarı bilemiyorum. Hakan Balta'yı normalde keser ama Skibbe Hakan Balta'yı kesmez. Yıllardı bir sol bek problemimiz var. Bu bçlge bir nebzede olsa Hakan Balta ile aşıldı ama hiç bir zaman güven vermedi. Bindirme nedir bilmiyor ama topa çok iyi vuruyor, hakkını vermek lazım.

1 sene sürekli oynasın bu çocuk A Milli Takım'a banko girer. Kendisi gelirken Bremen taraftarları arkasından hep olumu şeyler söyledi ve Galatasaray büyük transfer yaptı dediler. O zamanlar kendisini izlememiştim ve bu kadar yazılıp-çizildiğine öre bu çocukta iş var demiştim. Sağdan solda izlediğim maç videoları ile Alparslan hakkında kafamda bazı şeyler oturdu. İnşallah kazanan Türk futbolu olur. Kendisinide Ümit Davala önermiş. Ümit Milli Takım'dan tanıyor. İşi biliyor Davala..

Alex De Souza


Aslında 100. golü hangi maçta atar diye yazıya başlayacaktım ama Fenerbahçe'de Alex şoku yaşınıyormuş. Dünkü idmanda sağ baldırında sertleşme ve kasık bölgesinde de ağrı oluşmuş. Hemen MR çekilmiş ve Kiev mücadelesi nedeniyle hafta sonundaki Sivas maçında dinlendirilecekmiş. Son haftalarda Fener'in kurtarıcısı oldu ve sezonada çok güzel başlamıştı. Vederson'un dönüş haberine sevinirken taraftar Alex'i kaybetmeyi düşünmüyordu.

Aragones, Alex yerine Emre'yi oynatır. Sola çekmez yine. Semih oynarsa Emre eski yerine dönecek yoksa orta sahada Selçuk'da oynayacak. Ayrıca Volkan Demirel'de de hafif sakatlık varmış. Bu sene Fenerbahçe epey çekecek sakatlardan..

Son olarak 100. golü 8. haftada içeride oynanacak olan Bursaspor maçında atar..

Kazım Kanat#2


Kanseri yenip de ondan daha az kötü bir hastalık* yüzünden hayata gözlerini yummasına çok üzüldüm. Geçen hafta Perşembe durumu hakkında ve nasıl bir hastalık yüzünden yoğun bakıma kaldırıldığı hakkında bir şeyler yazmıştım. Durumu hakkında 1-2 gündür bi şeyler görmüyordum. Hastayım, yataktan çıktım takip ettiğim forumlarda neler yazılmış diye bakmak için. batug.org'da ki ölüm topiciğine yazıldığını görünce Kazım Kanat hiç aklıma gelmemişti, çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun..

Kendisinin ölmeden önceki Saba Gazetesi'nde çıkan son yazısı

* Ölüm nedeni solunum yetmezliğiymiş..

Şiddete Meyalim Vallahi Dertten

Hepimizin sevdiği ve oynadığı her filmi sorgusuz sualsiz izlediği oyuncular vardır muhakkak. Benim için Haluk bilginer onlardan biridir. Konuya gelelim Polis filmi gene bu mantıkla izlediğim bir filmdi ve çok hoşuma gitmişti tehlikeli bir konusu vardı aslında herkesin beğenisini kazancak türden bir senaryo değildi ama ben beğenerek izledim filmi. Özgü Namal ve Haluk Bilginer'in oyunculukları zaten tartışma götürmezdi. Şimdi bu ikili Güneşin Oğlu adlı komedi dizisinde tekrar bir araya geliyorlarmış. Heyecanla bekliyoruz diyorum ve komedi olunca daha da bir seviniyorum. Haluk Bilginere daha çok yakıştırıyorum komedi filmlerini falan Tatlı Hayattan sonra. Başlık ne alaka diyenleriniz olabilir. Polis filminden bir alıntıdır başlık başlıkla uygun olsun diyede o repliğin geçtiği sahnenin resmini koydum.

Futbol'da Öne Çıkan Başlıklar


Ligler devam ediyor ama transfer dedikoduları halen sürüyor. Ben elimden geldiğince gelişmeleri her hafta yazacağım;

- Barcelona, Chelsea'li Kalou'nun peşine düşmüş. Scolari sezon başında Kalou'yu satabileceklerini söylemişti.

- Cisse'yi kadrosuna katarak taraftarlarını sevindiren Sunderland, Villareal'in gelecek vaad eden İtalyan oyuncusu Guiseppe Rossi'nin peşine düşmüş.

- Arsene Wenger, Arda Turan'ı kadrosunda görmek için transfer komitesine talimat vermiş. Kewell gelince çocuğun önüde kapanmıştı. İyi bir paraya ara transferde satın gitsin.

- Arap Şeyh'i Karim Benzama'yı da City kadrosuna katmak için çalışmalarına başlamış. Değerinin 2 katını verirlerse Lyon kaçırmaz, bu işlerde zekidir.

- Fulham, gelecek sezon Schalke ile sözleşme bitecek olan 29 yaşındaki golcü oyuncu Peter Lövenkrands ile temaslara başlamış.

- Bolton, City'nin 22 yaşındaki orta saha oyuncusu Gelson Fernandez'i kadrosuna katmak için kolları sıvamış. City adı duyulmuş oyuncu almak için Gelson'a yol verebilir.

- Chelsea, yaz döneminde Herta Berlin tarafından serbest bırakılan Mineiro ile her konuda anlaşmış.

- Everton, ara transfer döneminde Newcastle'lı Michael Owen'ı kadrosuna katmak için kolları sıvamış. Güzel transfer olur ama Yakubu ya da Saha'dan birini önü kesilir. Owen'ı oynatmak zorundasın. Kesik yiyen Saha olur. Yakubu'nun performansı iyi şu anda.

- Tottenham menajeri Juande Ramos, eski oyuncusu Diego Capel'i takımında görmek istermiş. O kadar transfer yapıldı, genç oyuncu alındı. Son maçta içeride Wigan ile berabere kayıldı. Taraftara yazık ya.

- Robinho'yu City'e satan Madrid ondan doğan boşluğa Arshavin'i alıp katmak istiyor. Transfer için ayrılan bütçe 22 milyon euro. Higuan'da sakatlandı. Nistelrooy ve Raul'un alternatifi yok.

Beşiktaş 3-0 Gaziantepspor


Averajla lideriz. Antep'te ligdeki ilk mağlubiyetini aldı. Ertuğrul Hoca bu maçın 11'ini farklı çıkardı. Metalist maçında oynayan kaptan Delgado, Holosko, Rüştü, Seric ve Uğur yedek kulübesinde otururken yerlerine Hakan Arıkan, Bobo, İbrahim Üzülmez, İbrahim Toroman ve Serdar Özkan oynadı. Tello sol kanat oynadı ve etkiliydi. Bu adamın esas yeri burası işte kardeşim, sol beklerde çürütüyorsun. Gerçi Üzülmez'in bu maçtaki performansını görünce Ertuğrul hocayada hak veriyorum. Seric, Metalist maçında fena değildi ama yinede güven vermiyor.

Antep kalesinde eski Beşiktaş'lı Murat Şahin vardı. Üç tane attık kendisine. Üzülmesin. Nobre'nin uzun gönderdiği iyi kontrol eden ve düzgün bir vuruş yapan Bobo topu ağlarla buluşturdu. Beşiktaş 1-0 öne geçti maç başında. Rahat bir nefes ardık. Bobo ve Nobre ile kaçırmaya devam ettik. Zapo kornerlerde çıkıp gol aramaya çalıştı ama olmadı.

İlk yarının sonlarında Antep dahada etkili olmaya başladı. İlk 15 dakikadan sonra Beşiktaş sahada yoktu resmen. Basit top hataları çok yaptı, ileri ve kontratağa çıkarken. Tabata ile kalemizde etkili oldular ama Zapo ve Hakan Arıkan'ı geçemediler. Özellikle Hakan'ı bu maçta ayrı bir beğendim. Kendini geliştirmiş galiba, çok çalışmış. Zaten savunmanın göbeği birbirine alıştı. Bu maçta Toroman-Zapo oynadı. Zapo hiç hatasız oynadı, savunmanın sigortası. Bu sene zor gol yeriz biz. Sivok ise Cisse ile beraber ön libero oynadı.


Ertuğrul Hoca ikinci yarıya Tello çıkarıp Holosko ile başladı. Ben beğenmiştim Tello'yu ama benim göremediğim şeyleri görmüş hoca ya da ben Tello'yu nasıl izlemek istediysem öyle izlemiş olabilirim. İkinci yarının kırılma anı 47. dakikada Antep'li Eduardo'nun ceza sahası içinde kendisini atması oldu. İkinci sarı karttan oyun dışı kaldı. Hakemi aldatamadı. 10 kişi kaldıktan sonra Antep epey zorlandı ve Beşiktaş atakları sıklaştı. Hele ki Holosko girdikten sonra oyuna epey tempo getirdi. Murat Şahin kalesinde başarılıydı.

53. dakikada 2. gol geldi. Serdar Özkan ceza sahası içinde Emrah'a ters bir çalım attı ve düzgün bir vuruşla golünü attı. İyice rahatladık, maça yatarız diye düşünüyordum ama ataklarımız devam etti hatta dahada sıklaştı. Nobre ve Bobo ile %100'lük gol pozisyonlarını kaçırdık. 67. dakikada Ertuğrul hoca kaptan Delgado'yu oyuna aldı ve Serdar Kurtuluş'u soktu. Toroman'ı sağ çekti. Zapo-Sivok ikilisi göbeğe geldi. Delgado ile Nobre aynı anda oyunda olunca çift ön liberolu sistemden vazgeçmen mecburi.

Delgado'nun girişiyle orta sahada iyice rahatladık. Daha çok pozisyona girdik. 87. dakikada savunmanın başarılı ismi Zapo atağa çıktı, verdiği ara pasta Nobre topla buluştu ve Murat Şahin'i avladı. Ertuğrul Hoca 90. dakikada maça kaptan çıkan Nobre'yi alkışlatmak için oyundan aldı ve yerine Batuhan Karadeniz girdi. Kalan dakikalarda başka gol olmayınca Beşiktaş maçtan 3-0'lık net bir skorla galip ayrıldı.

Hayal Kırıklığı Yaratan ve Yaşayan Atletler


Bir atletizm sezonunu daha noktaladık geçen haftaki finallerle. Lamine Diack epeyce memnun olmuştur bu sezondan; rekorlar, yıldızlar falan gerçekten son yılların en heyecanlı sezonuydu. Gerçi son finalleri izleyemedim ama zaten gazozuna geçer atletizm finalleri bir kaç sezondur öyleydi en azından; Golden League galipleri parayı cebe atmak için yarışır, büyük şampiyonlar kendini pek kasmaz. Orta seviye atletlerin kendini gösterme yeridir bana kalırsa Dünya Atletizm Finali. Nitekim bu sezonda hem bazıları yaralarını sardı Defar gibi, Vasilevskis gibileri ise kendini göstermiş oldu.
Neyse konumuz o değil koca bir sezonu değerlendirmeyi planlıyorum. Hayal kırıklıklarını yazmayı uygun gördüm yazı dizisi halinde. 3 büyük isim geldi aklıma hayal kırıklığı denince direk, onlardan başlamak daha kolayıma gitti de diyebiliriz tabi. Fotografta da Lamine Diack ve eski gözdelerinden Liu.



Blanka Vlasic: Evet listemin tepesinde o var başarısızlık anlamında, sezon boyu Milletler Kupası (İstanbulda düzenlenen ve 30-40 kişinin izlediği değişik bişey) dahil her yarışı kazanıp sezonun en önemli 2 yarışını kazanamamasıyla. Olimpiyat ve Golden League finallerine geldiğinde sıra çok yorgundu ve zevk almadan atlıyordu, en azından ben televizyondan böyle gördüm. Gerçi Olimpiyatlarda Tia Hellebaut çok extraydı ama Dünya Rekoru hedefleyen Blanka'nın 2.07 yi atlayıp söke söke o altını almasını beklerdim ben. Olmadı işte, 4 sene sonra bu kadar formda ve rakipsiz olabilecek mi göreceğiz fakat kaçan balığın büyükten ziyada kocaman olduğunu söyleyebilirim.


Meseret Defar: Bu yazın hayal kırıklığı yaratan bir diğer şampiyon daha. Mevsim ortalarında önce rekoru kaybetti, daha sonra almak için epey çırpındı ama bu çırpınışları ona pahalıya patladı bana kalırsa. Olimpiyatta önce altını ve gümüşü kaybetti, daha sonra rekor için çıktığı yarışta (her ne kadar elinde olmayan sebeplerden de olsa kıramadı) 2. olarak karizmayı da çizdirdi. Keskin sirke küpüne zararmış Dibaba ile bu kadar tartışırsa olacağı bu.Neyse ki Dünya Atletizm Finali'ni kazandı da biraz moral buldu. En azından seneye Dünya Şampiyonasında tüm atletizm camiası tarafından merakla beklenen bir 5000 metre bayanlar yarışı olacaktır o kesin, tabi kendini toparlarsa yoksa seneye de sonu yukardaki fotograftaki gibi olur.



Xiang Liu: Bu güzelim Olimpiyat'ı belkide Çin için işkenceye çeviren adamdı o. Sezon boyu yarışırken hiç görmedim, hoş yarıştığı zamanda pek başarılı olamadı. Sakatlıklar belki de onu olağanüstü şöhretten ve paradan mahrum etti. Düşünsenize 1 milyar insanın kahramanı olacaktınız, Çin'in kazandığı 50 küsür altın içinde sizinki belkide yıllarca hatırlanacak başarı öykünüz dilden dile anlatılacaktı.

Kısmet(!) işte gerçi sakatlanmasa bile Dayron Robles karşısında şansı hiç yoktu bana kalırsa. 2 yıl önceki hali bile gelse bu yarışı kazanamazdı, Dayron öyle formdaydı ki bu sezon belkide Bolt ve Isınbayeva (alıştık rekorlarına ama) olmasa bu yılın tartışmasız yıldızı oydu. Xiang'a dönersek Çin'lilerin başlarından aşağı kaynar su dökülmüş bir ifadeleri vardı yarıştan çekildiği anda, düşünsenize İstanbulda olimpiyat düzenleniyor ve halk kahramanı yıldızımız olan son şampiyon tüm dünyanın gözü önünde yarışı bırakıyor. Kahrolurduk herhalde ülkecek. Kısaca toparlamak gerekirse bu yıl yokları oynadı, umarım bu kış kendini toparlar hem zihinsel ve fiziksel olarak.

Fenerbahçe 3-0 Gençlerbirliği


Fenerbahçe taraftarının önünde aldığı bu galibiyet ile ligde yoluna devam etti. Lig başından bu yana 6 puan topladı ve hepside içerideki maçlarda. Gelecek hafta zorlu Sivasspor deplasmanı var. Deplasman fobisi nedeniyle Sivas'ı biraz daha şanslı görüyorum. Neyse daha fazla uzatmadan maç hakkında yazılacaklara başlıyım...

Hacettepe maçında kırmızı kart gören ve iki maç oynamama cezası alan Volkan Demirel'in yerine kaleyi Volkan Babacan korudu. İyiydi de maçın genelinde. Çıktı topları topladı, degajları iyiydi falan filan işte. Son iki maçta forma giyemeyen Semih yine kadroda yoktu, Porto maçında sakatlanan Josico'da bu maçta forma giymedi. Ayrıca Edu, Deivid ve Vederson'un da tedavileri sürüyormuş. Haftaya Sivas maçında Edu'yu sahalarda görebiliriz.

Stoperde Lugano'nun yanında Edu'nun sakatlığında Yasin oynuyordu ama son Porto maçındaki hatalarında sonra Aragones kendisini kesmiş. Stoperde Önder Turacı'ya şans verdi. Sakatlığı olmamasına rağmen Aragones, Hacettepe maçında yaptığı hatalar nedeniyle tepki toplayan Can'ı 18 kişilik kadroya almadı. Orta sahada Burak-Emre-Maldano-Uğur ile başladı Sayın Aragones. Burak'ın Porto maçındaki performansına kandı ve ilk 11'de görev verdi bence. Veyahut Kazım'ın labali hareketlerinden dolayı bıktı ve Kazım'ı yine kesti.


Maça iyi başladı Fenerbahçe. Kalabalık orta saha ile Gençlerbirliği'ni ve maçı kontrol altına almak ilk hedefi oldu. Burak ve Uğur ile kanatlardan yüklendi ve erken gol bulmaya çalıştı. İlk 10 dakika vasat geçti. Fener aradığı pozisyonu Burak ile buldu ama kendisine yakışmayacak kötü bir vuruş ile topu dışarı gönderdi hem de Periç ile karşı karşıyaydı. Alex'in önderliğinde takım orta saha organizasyonlarında çok iyiydi. Zaten bu sene sırtına 10 numarayı geçirdiğinden belli kaptan çok iyi oynuyor.

Dakika 15'i gösterdiğinde Alex'in pasına hareketlenen Güiza'yı El-Saka düşürdü ve sarı kartı gördü. Akıllı bir hareketti ama direk kırmızı olması lazımdı bence. Son adam değil diye hakem kırmızı göstermedi galiba. Dakika 20'de Lugano mutlak golü kaçırdı. Periç yine şanslı olan taraftı. Fenerbahçe Uğur ve Emre ile epey etkili oldu rakip kalede.

İlk yarının sonlarına doğru Fenerbahçe rakip kaleyi Emre ve Burak ile yokladı ama aradığı golü bulamadı. Gençlerbirliği ise geriye çekilerek Fener'in işini dahada kolaylaştırdı. Dakikalar 41'i gösteriyordu ki kaptan Alex golü attı. Çok güzel goldü. Soldan gelen ortayı kontrol etti, iki savunmacıyı oyundan düşürdü ve Peric'i avladı. İlk yarı bu skor ile bitti. Fenerbahçe soyunma odasına kafası rahat gitti.


Fenerbahçe ikinci yarıya daha kontrollü başladı. Orta sahada top çevirip, pas yaparak Gençlerbirliği'nin orta sahada oyun kurma şansı vermedi. Gökhan ve Carlos'un Burak ile Uğur'a daha fazla yardım edip, ileri çıkmasıyla Fenerbahçe daha çok gol pozisyonuna girer oldu. Fenerbahçe maçı 2-0'a getirip rahatlamanın planını yapmaya başladı ikinci yarının başında. Güiza ile iki net pozisyona girdi ama golü bulamadı. Bu lig maçındada boş geçseydi Güiza kesin kendini damdan aşağı atardı. Porto maçında attığı golden sonra kendini buldu. Arkadaşları maç boyunca hep moral verdiler.

Gençlerbirliği skoru 1-1'e getirmek için herşeyi yaptı. Defanstada açık verdi. Dakikalar 54'ü gösterdiğinde ceza sahası dışında El Saka, Alex'i düşürdü ve ikinci sarıdan oyun dışı kaldı. Bu kart Fener'in işini epey kolaylaştırdı. Zaten kontrol ettiği maçı iyice lehine çevirdi.

Dakika 64'ü gösteriyordu ki "Sigaracı" Güiza sahneye çıktı ve takımını rahatlatan golü attı. Fenerbahçe rakip takımına öldürücü darbeyi Kazım'ın 90. dakikada attığı gol ile vurdu ve maçı 3-0'lık net bir skorla kazanmayı bildi.

Kursum vardı maç hakkında yeni yazıyorum. Galatasaray maçını kaçırdım. İzleyen olursa ekipten birisi bi şeyler karalar. Beşiktaş-Antep maçını izlemek için yol alayım ben yavaş yavaş..

Fransa'yı da Yendik


Prestij maçına çıktık dün. Fenerbahçe maçı dolayısıyla bakamadım maçada. Nasıl olsa garantiledik düşünceside buna etkendi. Fransa gerçekten vasat takım. Parker'ı çıkarsan mahalle takımından bir farkları yok. 37 sayı atmış Parker, Fransa ise 78. Neredeyse yarısı kadar. Bizde skorlar dağılmış. Fatih, Ersan, Kerem ve Sinan en skorerler. Hedefimiz Polonya'ya 6/6 ile gitmekti ve bunuda başardığımız için umutluyum. Heleki Fransa'yı Hidayet'siz yenmek ayrı güzel bir duygu.

Uzun zamandır takım hakkında fazla pozitif düşünmüyordum ve hep ön yargı ile bakıyordum. Bu kadar iyi kadromuz olmasına rağmen niye hep turnuvaları kötü bitiriyorduk ya da kötü oynuyorduk diye hep düşündüm. Elemelerde bunu aştık. Uzunlarımız her maç iyi oynadı. Bir maç Oğuz, öbür maç Kerem vs vs..Tabi bu performansı 2009'da ki turnuvada da göstermek lazım. Yoksa bu 6/6'nın hiç bir önemi kalmaz.

Son olarak Tanjevic hakkında yazmak istiyorum. Kendisini sevmem ama kariyerinede laf etmem. Fenerbahçe Ülker'de başarılı işler yaptı. Takım Euroleague'de son 8'e kaldı ve ligde şampiyon oldu. Ama hiç bir zaman umut eden ya da istenen basketbolu oynamadı Fenerbahçe. Aynı şey Milli Takım içinde geçerli. Sorunun Tanjevic'de olduğu açıktı. Elemelerde onun emeği tabi büyüktür ama İspanya'nın Euro 2008 şampiyonluğunu Aragones'e yüklendiği gibi Tanjevic'e de bu 6/6'yı ona bağlarsak yazık olur. Oyuncuları motive etme konusunda tabikide bir şeyler yapmıştır. Çıkıp oynayan oyuncular, Tanjevic ise sadece taktik veren birisi. Üzmeyelim bu çocukları...

UEFA Kupası: 1. Tur- İlk Maçlar


Perşembe'den belli yazmıyorum. İşlerim vardı onları hallettim. Şimdi son olan bitenleri yazacağım. Bu hafta Uefa Kupası 1. tur ilk maçları yapıldı. Toplu sonuçlar ve bazı maçlardan videolar;

APOEL Nicosia 1 - 4 Schalke
FC Nordsjaelland 0 - 2 Olympiakos
Hertha Berlin 2 - 0 St. Patricks
FC Moskova 1 - 2 FC Kopenhag
Litex Lovech 1 - 3 Aston Villa
Cherno More 1 - 2 Stuttgart
Hapoel Tel Aviv 1 - 2 Saint-Etienne
Slaven Belupo 1 - 2 CSKA Moskova
Ostrava 0 - 1 Spartak Moskova
Brann Bergen 2 - 0 Deportivo La Coruna
Feyenoord 0 - 1 Kalmar
Hamburg 0 - 0 Unirea Urziceni
Nancy 1 - 0 Motherwell
Nicosia 1 - 2 Manchester City
Portsmouth 2 - 0 Vitoria Guimaraes
Wolfsburg 1 - 0 Rapid Bükreş
Slavia Prag 0 - 0 FC Vaslui
Austria Vienna 2 - 1 Lech Poznan
Beşiktaş 1 - 0 Metalist Kharkiv
Zilina 1 - 1 Levski Sofia
NEC Nijmegen 1 - 0 Dinamo Bucuresti
Poli Timisoara 1 - 2 Partizan Belgrade
Bellinzona 3 - 4 Galatasaray
Kayserispor 1 - 2 Paris S.G.
Young Boys 2 - 2 Club Brugge
Racing Santander 1 - 0 Honka
AC Milan 3 - 1 Zurich
Borussia Dortmund 0 - 2 Udinese
Brondby 1 - 2 Rosenborg
Dinamo Zagreb 0 - 0 Sparta Prag
Sampdoria 5 - 0 Kaunas
Sevilla 2 - 0 SV Salzburg
Rennes 2 - 1 FC Twente
Borac 1 - 4 Ajax
Napoli 3 - 2 Benfica
Everton 2 - 2 Standard Liege
Tottenham 2 - 1 Wisla Krakow
Braga 4 - 0 Petrzalka
Maritimo 0 - 1 Valencia
Vitoria Setubal 1 - 1 SC Heerenveen

Inter'siz Mourinho \ Mourinho'suz Inter


"Mourinho'lu Inter , Keçiörengücü karşısında" şekilli mottoları pek severiz basın olarak. Basın dememin sebebi de bu bloglar aracılığı ile bu organa ucundan kıyısından da olsa dahil olmamızdır bir şekilde , ki tartışmaya açık ayrı bir konudur bu da , bu platformda da sırası gelir elbet.

Fazla dağıtmamak gerek. Bu yazının konusu da başlığından kabak misali sezilebileceği gibi şudur elbet; Mourinho mu Inter'e daha muhtaç , yoksa Inter mi Mourinho'ya? Yoksa bu birliktelik görmeye alıştığımız , olağanlaşan ve sıradanlaşan "arz-talep" zincirinin yeni bir altsatırı mıdır ki? Buyrun size açık tartışma...

Doyumsuz adamdır Moratti. Kolay değil; İtalya'nın en büyük şirketlerinden birinin koltuğuna oturacaksın yanına bir de şirket anlaşmalarının "Internazionale"si , gönüllerin "Inter Milan"ını yöneteceksin. Beğeni kaliten artar tabi ister istemez. Eva Longaria'yı meze gibi 'yerken' , Şebnem Schaffer'e varır mısın? Varmazsın haliyle. Saptık yine.
Huzur ile mutluluğu aynı anda uzun yıllar boyunca göremeyen Moratti , ikisini birden bulduğu Mancini azıcık performans düşürüp bizzat kendisinin yıllarca işkence çeker gibi katlandığı Tardelli'lerin , Zaccheroni'lerin 5 değil de 3 katı performans göstermeye başlayınca dudak büker olmuştu. Nouma'nın şortundan(!) kafası karışan Serdar Bilgili misali bir kalıyor dedi eski Lazio kaptanı için , bir gidiyor. Hali hazırda da ondan iyisi boşta olunca fazla kafa yormamıştır elbette.

Ne zengini olduğunu bir türlü çakamadığım Abramovich'le aşkı bir yerde her güzel şey gibi biten Mourinho , şimdi de bir başka zengin patronun gözetimi altında. Moratti'nin de kibiri var , Mourinho'nun da pek tabi. "Çevreni sana benzemeyen insanlardan kur" diyerek Abramovich ile Mourinho'nun Hande Yener-Demet Akalın misali kapışacağını bundan yüzyıllar önce öngören Eflatun (çok pis salladım) , bizi şaşırtıp da acaba Moratti'yle sil baştan filizlenme ihtimali bulunan yeni aşklara mı atıfta bulundu , bilemeyiz , bekleyip görmeli tabi.

Kendisiyle ilgili olmayan sebeplerden ötürü hep bir mesafem vardır Mourinho'ya. Tabloid basının boşluk doldurmak için yüksek punto kullanmaktan sıkıldığı bir dönemde , yeni bir soluk ihtiyacından ötürü seçilmiş kişi ilan edilmişti eski Barça asistanı İngiltere'nin melankolik topraklarında. Teknik direktörlük kabiliyetlerine ve zehir gibi çalışan aklına elbet diyeceklerim yok ancak Sir Alex'in yeğeniyle aynı yaşa henüz gelen bir insan evladına yapılabilecek ve 'yapıştırılabilecek' en acımasız sıfattı bu. Kendi kibirinin değil de , fazla gaza gelmenin kurbanı olmuştu Mourinho eninde sonunda. En azından ben şaşırmadım.

Porto ve Chelsea'den sonraki 3. kalburüstü durağı Inter , Mourinho'nun. Hiç tecrübesinin bulunmadığı bir lig ve isteğinin dışında gelişen sebeplerden ötürü bu haliyle sonlanan yepyeni bir kadro ve beraberindeki oyuncular. Suyun değişiyor , kolay değil.

Tezim şudur. Mourinho'nun yeteneklerini tespit edeceği platform burası olacak. Hayattaki tek amaçları en kısa sürede karşı kaleye gitmek olan İngilizler , aynı düşünceye sahip Portekiz futbolundan sonra pek garip gelmemişti Mourinho'ya. Tek fark mevkilerdeki level atlama hadisesiydi ki , Abramovich bu konuda endişe duyulması gereken en son kişiydi haliyle. Kıçını kaldıramayan İngiliz beklerine karşılık salonda aylardır duran sehpamla aynı boyda olan bir Wright-Phillips'le bile başarıyı yakalayabilen Portekizli , şimdi İtalyan'ın durağan , topun İngiltere'nin aksine çok daha fazla ayakta kaldığı ve savunma hatlarının daha keskin ve belirgin olduğu İtalya'da neler yapacak ; bu sisteme cevabı ne olacak?.

Mancini'nin yaptığı en iyi iş , geleneksel İtalyan futbol anlayışını bozmadan takımına Chivu , Zanetti , Materazzi gibi oyuncularını aynı anda sahada bulundurup fizik gücü ve Latin Amerika'nın tekniğini ve dar alanlardaki çevikliğini katarak gerektiği anlarda tempo arttırarak gol bulmaktı ki bu sistem akıllılığın da ötesindeydi kalemimde. Inter , Mourinho'yla bu özelliklerini kaybeder mi peki?
Buna pek mahal kalmayacak gibi. Lucescu'yu kovdurup , üstüne bir de garezli gibi kadrosunu da dağıtan Fatih Terim misali hali hazırdaki sistemin orta yerine pislemedi Mourinho. Buna karşılık İtalyan takımlarının sıkı savunmalarının yalnızca ve yalnızca hızlı kanat oyuncularıyla giderilebileceğini düşündüğünden ötürü , Quaresma , Mancini ve Sully Muntari gibi tamamen bu tanıma uyan 3 transferle kadroya eklenti bile yapmış bulundu. Bu istikrarının uzun vadede kendisine de takımına da artısı olacaktır elbet.

Başlıktan yapalım o zaman bitirişi;
Mourinho , İtalya biletini çok da uzak olmayan bir gelecekte kaçırırsa , kariyeri ondan sonrasında nasıl şekillenmeye başlar?
Elinde çanta , kulüp kulüp gezen Yılmaz Vural'lar , Hikmet Karaman'lar kervanına mı katılır yoksa Ancelotti'yle taş-kağıt-makas'a hazırlan Milan gibi devlere yamanmaya devam edebilir mi , bilinmez. Ancak şu öngörülebilir bir gerçek; Mourinho bu şansını kötü kullanırsa ya da huzursuzluk merkezli polemiklerin yine bir numaralı sanığı durumuna düşer ve bu tartışmaların bir nebze bile olsa soyunma odasına kadar inebilmesine göz yumarsa , Dragao Stadı'na dönüşü yakın olur kendisinin.


Mourinho bu noktada kendi kaderini belirleyecek kişi.
Doğru ya da yanlış yapmış olduğu hamleler kendisinin ve Inter'in ileriye mi yoksa geriye mi gideceğini belirleyecektir hiç şüphesiz. Olası bir kötü senaryoda kaybeden Inter'den daha çok Mourinho olacak ve kendisi için şu ana kadar hep bol keseden açılan kapılar artık eskisi gibi altın tepside sunulmayacaktır , haliyle.


Öyle bir durumda da , Mourinho , Volkan misali "Allah'ı gördün mü?" çekecektir tribünde 2 üst katında purosuyla maç izleyecek olan Moratti'ye , yapmadığı/yapamadığı transferler için. Nah , bu fotoğrafta olduğu gibi.

Aslan Olalı Bir Fare Tutmak


Aslında yaşlanmış spor yazarı stili başlık atmak pek huyum değildir fakat yazılacak başka başlıkta yok şu maç için. Maç öncesi ne güzel planlarım vardı oysa ki. Aydın'ın sağdan Kewell'ın soldan yardırışlarını izleyecektim ve en az 2-3 fark yaparız diye düşünerek geçmiştim televizyon başına. Fakat o da ne maçı açar açmaz Servet'i gördüm, Meira'yı gördüm sonra arkasında Emre yazan birini gördüm. En sonda Serkan geçti kameranın önünden. Emre'nin Aşık olan olmaması için dua ediyordum diğer yandan ise "ulan kim acaba bu genç Emre Çolak'ı mı getirdi yoksa bu herif" diye düşünüyordum ki korktuğum oldu. Spikerlerin deyimiyle 3-5-2 benim izlediğim kadarıyla 5-3-2 oynadık şu kötü takıma karşı. Kötü diyorum çünkü goller dışında hiç birşey yapamadılar. Sağ arka kabak gibi açık, hayır 3-5-2 oynuyoruz diyoruz sağ tarafa bakılınca hakkaten öyle fakat solda 2 tane kanat adamı kullanıyoruz. Acaba bu Skibbe yarım taktik mi yaptı maç için sağ tarafı 3-5-2 sol tarafı 4-4-2 ye göre dizerek. Hayır Emre Aşık yerine madem oynayabilcek düzeydeyse Aydın'ı niye oynatmaz. Tamam diyelim 3-5-2 oynuyoruz o halde Volkan'ın ne işi var,Volkan oynuyosa da Kewell oynamamalı. Garip karman çorman bişey oldu ki buda normaldir. Sahada da aynen böyle birşey vardı. Taktiği falan takan adam olduğunu sanmıyorum hiç, kafalarına göre oynadılar işte bizim Galatasaraylılar. Serkan gitti gelmedi, Emre orta açtı, Servet "Hakan Şükür" tipi çağdaş forvet olmaya uğraştı falan. O kadar sakat varken normaldi de oyuncular bu denli bir taktik anormaldi. Sen Basel ile oynamıyosun ki 5li defans yapıcaksın, kaldı ki Basel'e karşı bile yapmaması gerek Galatasaray'ın. Her maç böyle oynancaksa sağ tarafın adamı Sabridir kesinlikle Uğur'u falan beklemeye gerek yok.Volkan böyle devam ederse Balta'dan bidaha zor görür formayı, hem defansı açık bırakıyo hem hücumda çok heyecanlı. Ayhan bildiğimiz gibi Skibbe yerine bizim kahveci Mahmut amca bile gitse Mehmet Topal'ı kullanır orda. İdeal dizilişte Nonda'nın falan işi olmaz ileri uçta. Baros mücadelesiyle golleriyle oranın adamı olduğunu göstermiştir. Arda gelince işler daha da düzelir fakat Skibbe'yle olmaz bu kardeşim. Stajer bile değil herif, bildiğin alt yapı antrenörü. Yahu adam sen oyuncu eksiği var diye niye taktiğini bozarsın ve artık literatürden neredeyse kalkmak üzere olan 3-5-2 ya da 5-3-2 için kasarsın. Bitirmekte zorlanıyorum yazıyı devam ettirmek istiyorum ancak sayın Skibbe'nin kişilik haklarına saygısızlık etmek istemiyorum. Bırak git işte senin yerin Gençlerbirliği seviyesidir. Galatasaray'a büyük takım teknik direktörü lazım. Ha kazandık mı kazandık ama puan maçı değil ki bu. Skibbe gitmediği ya da toparlanmadığı takdirde grupların bile geçilemeyeceğini düşünüyorum.

Maç Öncesi: Türk Takımları #2


Galatasaray ile başlayalım. İsviçre deplasmanına gidiyorlar. Sevindirici haber taraftarlar için maçı Show Tv veriyor. Pek zorlanacağını sanmıyorum Galatasaray'ın, Bellinzona karşında deplasman olmasına rağmen. Orkun (sakat), Uğur (sakat), Emre Güngör (sakat), Mehmet Topal (sakat), Hakan Balta (sakat), Hasan Şaş (cezalı), Barış (sakat), Linderoth (sakat), Arda (sakat), Serkan Çalık (sakat), Ümit Karan (sakat). Bu kadroda Sabri (sakat) de yedek kulübesinde oturabiliyor. Galatasaray, eksiklerin çokluğu nedeniyle Bellinzona deplasmanına 17 futbolcuyla gidebildi. Muhtemel 11'ler elimize ulaştı. Maç 21:00'da başlıyor;

BELLİNZONA: Bucchi, Belotti, Rocca, Conti, Wahab, Lustrinelli, Rivera, Roux, Raso, Mangiarratti, Gürkan

GALATASARAY: De Sanctis, Serkan, Volkan, Servet, Emre Aşık, Meira, Ayhan, Kewell Lincoln, Baros, Nonda

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Lucescu bizi uyarmıştı Kharkiv hakkında. Maç D-Smart'ta ama deplasman maçı Show Tv'de, 2 Ekim tarihinde. İlk maç deplasmanda olsaydı daha iyi olurdu ama burada ne kadar atarsak ikinci maç için o kadar avantaj sağlarız. Ne kadar çok yersekte ikinci maç için o kadar kötü olur. Tello bu sezon ilk defa sol kanat oynayacak, ben bile heyecanlandım. Seric ilk 11'de. Bobo yedek. Nobre'yi Türk sayma 8 yabancı ile oynuyoruz. Kharkiv'in sağ kanatı çok çalışır bugün. Maç 20:30'da. Muhtemel 11'ler de elimize ulaştı;

Beşiktaş: Rüştü, Serdar Kurtuluş, Sivok, Zapotocny, Seric, Holosko, Uğur, Cisse, Tello, Delgado, Nobre

Metalist Kharkiv: Goryainov, Konyushenko, Valyayev, Edmar, Sliusar, Trisovic, Obradovic, Maidana, Gueye, Devic, Jakson

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Geldik en zor maça işte. Kayseri kendi evinde Kezman'lı PSG ile oynayacak. Kezman'da formda son hafta gol atmıştı. Burada ne kadar çok atıp ne kadar az yersen büyük avantaj sağlarsın. Süpriz yapar mı Kayseri pek muhtemel vermiyorum ama yinede kesin konuşmamak gerek. Maçı D Spor verecekmiş ve maç 21:00 da başlıyor. Muhtemel 11'ler de elimize ulaştı;

Kayserispor: Souleymanou, Durmuş, Ali Turan, Eren Güngör, Toledo, Mehmet Topuz, Abdullah, Saidou, Umut Koçin, Aghahowa, Mehmet Eren

PSG: Landreau, Ceara, Traore, Camara, Armand, Giuly, Sessegnon, Clement, Rothen, Kezman, Hoarau

Üç takımımızada başarılar dilerim. Kolay gele...

Kazım Kanat


Sevdiğimiz bir abimiz. Harbi Beşiktaş'lıdır kendisi. Duyduğumuz bir haber bizi çok üzdü. Yoğun bakıma alınmış kendisi, cihaza bağlamışlar. Askerde oaln oğluda çağrılmış. Bilindiği gibi kendisi kanseri atlatmıştı. Hastaneye kaldırılma sebebi kanser değilmiş zatüreymiş. Korkulmasın. Allah şifa versin, bir an önce toparlansın ve hem yazılarına devam etsin hem de Atv'de ki Santra programına devam etsin.

Allah ailesine ve sevenlerine kolaylık versin..

Şampiyonlar Ligi Gecesi#2


E grubunda Villareal, zorlu ManU deplasmanından 1 puan çıkarttı. Ronaldo'nun bu maçta oynayacağını söylemiştim. Sonradan oyuna girdi. Hayal kırıklığı ile başladı bu sezona ManU hem ligde hem CL'de. Bir an önce Ronaldo formunu bulsunda Manchester'da toparlanma dönemine girsin. Bir takım tek futbolcu ile yürümez kuralı ManU için geçerli değil. Gruptaki diğer maçta Celtic-Aalborg ile berabere kalmış. Celtic'den gollü galibiyet bekliyordum, Aalborg süpriz yaptı.

F grubunda Lyon-Fiorentina maçı gollü geçti. Fiorentina, Lyon deplasmanından 1 puan ile dönmeyi başardı. Lyon'da 2 golü Benzema, Fiorentina'da ise Gilardino attı. 2-0'dan maç verdi gerçi Fiorentina. Daha atak oynayacağına defansa çekilince kalede 2 gol gördü. Maç berabere bitti. Grubun diğer maçında tahminlerimizdeki gibi B.Münih, Steau'yu zorda olsa geçti. Van Buyten'in attığı gol ile kazanmayı bildi.

G grubunda Fenerbahçe yenildi, Arsenal'de 1 puanı zor kurtardı Kiev deplasmanında. 10 numara Gallas'ın 88. dakikada attığı golle Arsenal 1 puana razı oldu.

H grubunda Juventus, Zenit'i 1-0 ile geçti. Del Piero attı. Real Madrid'de sahasında Bate'yi 2-0 yendi. Ramos ve Nistelrooy attı.

CL 08/09 Matchday 1/2

Maç Sonrası: Porto 3-1 Fenerbahçe


Fenerbahçe'nin neler yapacağını kestiremiyoruz Devler Ligi'nde. İddaa oynarken oynamadım bu maça. Üst bankoydu. Maçta 4 gol oldu. Fenerbahçe yenildi. Fenerbahçe adına maçın adamı Alex ve Uğur Boral'dı. Josico 7 dakka oynadı sakatlanıp çıktı. Emre ile sağda başladı Aragones. Ben Uğur'u keser, Emre'yi sola çeker diye düşünüyordum. Kazım'ı kesti, Emre'yi sağa çekti. Maldonado-Selçuk ikilisi çok top kaybetti. Rakibe çalıştılar, ayaklarına top attılar. Emre sağ kanatta görev almasına rağmen hep ortaya doğru akınca Gökhan zor anlar yaşadı. 70 metrelik bir boşluk oldu neredeyse. Zaten bütün gol atakları oradan geldi.

Güiza'nın golü güzeldi. Lucho'nun golü daha da güzeldi. Maçın kader anı Lisandro'nun Volkan'ın üstünden aşırttığı toptu. O da gol olsaydı Fenerbahçe skoru 2-1'e getiremezdi. Bu sene zor geçecek gibi. Grubunda rakibi Kiev içerde Arsenal ile berabere kaldı. Yenildi işte takım daha fazla yazıp moral bozmak istemiyorum. Kalan 5 maçında Fener'e başarılar dilerim. Gruptan çıkamasada Uefa teselli olsun..

Liderliği Garantiledik


Güzel maç oldu. Kontrollü oynadık ve kazandık. Polonya biletini birinci olarak aldık. Cumartesi Fransa ile prestij maçına çıkacağız. Onları da yenip 6/6 yapmak ilk hedefimiz.

* Resim NtvSpor'un sitesinden...

Star TV- Uydu Sorunsalı


Maçları uydudan izleyemiyoruz ama Digitürk, D-Smart, Kablolu Tv ve karasal yayından izliyoruz. Dün araştırma yapacağımı söylemiştim. Her yere baktım herkes biss şifresini vermiş. Başka veren uydu kanalı söyleyen yoktu. Donanım Haber Forumları'nda ki şu topiciğe bi bakın. Orada her türlü bilgi var.


"korastyle" nickli üyeye o topicte elinizdeki dekoderin markasını söylüyorsunuz o da biss keyi nasıl gireceğinizi yazıyor. Üye olmadan o konuya yazamadığınızı ve özel mesaj atamadığınızı biliyorsunuzdur herhalde. Benim uydu Sansui kendisine pm attım bana yardımcı oldu. Uyduda izledim. Ben uğraşamam kardeşim diyorsanda gidecen uyducuya şifreyi kırdıracaksın. 5 ile 10 milyon arasında bir şey alır...

İddaa Oyna Sende Kazan- 17 Eylül 2008


331 Southampton-İspwich 1 2,00
332 Celtic-Aalborg Üst 1,70
333 Kiev-Arsenal 2 1,60
334 Juventus-Zenit Üst 1,80
343 S.Bükreş-B.Münih 2 1,60

Ronaldo, Villareal maçında sahada olacakmış diye duydum. Hayırlı geceler...

Maç Öncesi: Porto-Fenerbahçe


Dün Semih'in ve Edu'nun oynayamayacağını yazmıştım. Can Arat'ı da Aragones ilk 18'e almamış. Stoperlerden biri sakatlansa oyuna girecek başka stoper yok galiba. Ben Fener'de 4 stoper biliyorum 2 si ilk 11'de ikisi de 18'lik kadroda yok. Ondan dua etmekten başka çare yok. Semih'in yokluğunda Dani Güiza tek forvet başlayacak. Uğur belki kesik yer Emre sola geçer, Josico ve Maldonado ön libero oynar. Kadroya bakmadım, birazdan muhtemel 11'ler açıklanır bende yazarım.

Bir sonraki postta iddaa tüyosu vereceğim ama Fenerbahçe maçı yok. Korkuyorum kardeşim işte bu takımdan. Sağı solu belli olmuyor. Geçen sene deplasmanlarda kötüydü bu takım ama İnter, PSV ve Cska'yı tek tek yendi ve gruptan çıktı. Sonrada Sevilla'yı eledi çeyrek finale kaldı. Chelsea'yi elinden kaçırdı. Gökhan ya da Kazım'ın şutlarından biri gol olsa maç uzatmaya giderdi. İkisi gol olsa Fener yarı finalde olurdu.

Rakip takımı bu sene izleyemedim ama kadrosu güçlü. En etkili oyuncuları Queresma'nın yokluğu önemli. İnter'e transfer olduğunu bilmeyen yoktur herhalde. Geçen seneki Beşiktaş maçlarında bize az çektirmedi. Maçta yoktu ama hep bitirici golleri o attı. Bi de o maçta Tarık Sektoui'yi beğenmiştim. O da oynayamayacakmış, Ramazan nedeniyle. Ne de olsa Müslüman adam. Dragao Stadı'nın atmosferi çok pis. FİFA ya da PES oynadım mı bu stadı tek geçerim. PES'te olup olmadığından emin değilim ama FİFA'da hep aynı stadı alıyorum. Ateşli taraftarları var. Zorlu maç işte kardeşim. Yazıyı bitirmeden muhtemel 11'ler de ulaştı elimize;

PORTO: Helton, Sapunaru, Rolando, B.Alves, Benitez, Pele,
L.Gonzalez, R.Meireles, Rodriguez, L.Lopez, Hulk

FENERBAHÇE: Volkan, Gökhan, Lugano, Önder, Carlos, Kazım,
Selçuk, Maldonado, Alex, Uğur (Emre), Güiza

Son olarak uyduda hangi kanal veriyor bilgisi olan bi yazsın. Bende birazdan araştırmaya başlayacağım. Donanım Haber Forumları ilk tercihiniz olsun.

Belçika-Türkiye


Basketbol yazmayalı uzun süre oldu, pek zamanda yok. Fransa maçı haricinde başka bir maç izlemedim. 4/4 yaptık. Belçika ile Abdi İpekçi'de grup liderliğini perçinleme maçına çıkıyoruz. Hadi 12 Dev Adam göster gücünü. Maça biraz göz atalım, Porto-Fenerbahçe maçı öncesi.

Şöyle istatistiklere baktım da elemelerin takımımız açısından en iyi oyuncuları Oğuz Savaş, Ender Arslan ve Ersan İlyasova olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

PS: Şimdi baktımda maçı kazanırsak kesin grup lideriyiz. Son maç Cumartesi Fransa ile deplasmanda, kolay gele 12 Dev Adam'a

Arda Turan


Resim Bodrumda yaklandığı kız arkadaşı ile ama konu başka. Biz Arda'yı efendiliği ile biliriz. Yanlış olduğumu söylemek isteyen yorum bölümüne yazsınlar. Ağırbaşlı, beyfendi, hiç bir zaman şımarmayan bir futbolcu. Hele ki genç. İlk zamanlarında yakında bununda götü kalkar demiştim. Beni iyi göt etti. Hiç bir zaman beyfendiliğinden ödün vermedi bu kardeşim. İşiyle, futboluyla hep gündemdeydi. Zaman zaman kariyerinde düşüşler oldu ama onun ne kadar iyi olduğunu kimse inkar edemez. Son zamanlarda aşk kaçamakları ile gündemdeydi. Bi de yatta bi kızla sarmaş dolaş resimleri vardı ama Arda'nın bir açıklamasını görmedimi, duymadım. Neyse esas konuya gelelim. Spor sitelerini gezerken çok çirkin bir iddaa gördüm, onu buraya yazıyorum;

Galatasaray'ın ünlü futbolcusu Arda Turan'ın kendisini telefonla arayarak hakaret ettiğini ileri süren Meral Kural isimli bir bayan suç duyurusunda bulundu.

Savcılık futbolcu hakkında soruşturma başlattı. Şişli Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulunan Meral Kural, kendisini arayan numara üzerinde yaptığı araştırma sonucunda telefonun Galatasaraylı futbolcu Arda Turan'a ait olduğunu tespit ettiğini ileri sürdü.

Kural, Arda Turan ile görüşmek için Galatasaray Tesisleri’ne gittiğini öne sürdü. Burada Arda Turan'ı göremediğini belirten Kural, aynı numaradan yine arandığını ve hakaret edildiğini iddia etti. Kural, Turan'dan şikayetçi olduğunu belirtti.

Kaynak: Tolga Atar/Bugün

Allah bilir çocuğa neler yapmıştır. Yakında konu aydınlanır bizde daha rahat yazarız. Numara tespit edilmiş, suçlama doğru gibi. Normalde suçsuz benim gözümde ama bu ülkenin bir kanun ve yasası var. İyi tazminat alır Meral Kural denen bayan..

Fenerbahçe'den Kaleye Transfer


Haberin Fotomaç kaynaklı olduğunu söyleyeyim şimdiden. İster inanın, ister inanmayın ama inanmayan daha çok olur. Tolga Zengin adını ortaya atmış bu gazete. Mantıksız değil aslında. Volkan Babacan'a güvenmeyi tercih etmiyorlar doğal olarak. Olursa zaten ara transferde olur. Gençlerbirliği maçının kahramını olursa Volkan Babacan, Tolga Zengin dosyası bence kapanır. Şu ligde yerli olarak beğendiğim iki kaleci var. Biri Tolga diğeri de Serkan Kırıntılı. Serdar'ı saymıyorum gittiği için. Olsaydı Fener için çok iyi olurdu.

Sözleşmesi sene sonunda bitiyormuş. Ersen Martin'in kulübü Huelve'da peşine düşmüş Tolga'nın. Fenerbahçe'li yöneticiler ara transfer döneminde sözleşme yenileme diye uyarmışlar. Bonservis bedeli ile Tolga'yı transfer edeceklermiş. Eğer Tolga sözleşme yenilememede kararlı olursa Trabzonspor yazın bedavaya gitmesin diye belli bir ücret karşılığında Fener'e yollar düşüncesindeyim. Sözü yine Trabzonspor'un bilge kalemi Hüseyin'e bırakıyorum...

Şampiyonlar Ligi Gecesi


Bir önceki postta hem içimi döktüm hem Liverpool-Marsilya maçı hakkında bi şeyler karaladım. Maç 2-1 bitti, Liverpool kazandı. Gecenin diğer maçlarında Roma'nın yenilmesi haricinde bir süpriz yoktu. Cluj, Roma'yı deplasmanda yendi hem de 1-0'dan maçı çevirerek. Roma, Pannucci'nin attığı golle öne geçti ama Cluj, Juan Culio'nun attığı gollerle maçı kazanmayı bildi. Beleşten Romanya şampiyonu olmadığını gösterdi ve diğer rakiplerine göz dağı verdi. Chelsea beklendildiği şekilde Bordo'yu yendi hem de 4-0 ile. Anelka yine boş geçmedi, Lampard ise fantasyciler için umut oldu. Barcelona, Sporting'i 3-1 yendi. Bu maç alt biter dedik ve yanıldık. Messi'den gol bekledik olmadı ama Eto'o atmış bi golü. Diğerlerini ise Marquez ve Xavi'den gelmiş. En çok güvendiğim takımlardan biri olan Basel kendi sahasında Shaktar'a yenildi. Shaktar'ın ligteki performansına bakarak Basel yener demiştim ama yanıldı. Shaktar'ın iki golüde frikikten gelmiş. Pana, kendi evinde İnter'e yenilmiş. İbrahimovic'in 2 asisti var. Goller Adriano ve Mancini'den gelmiş. Mourinho boşa güvenmemiş Adriano'ya. Liverpool'un grubundaki en güçsüz ekip olduğunu düşündüğüm PSV kendi evinde A.Madrid'den 3 tane yedi. Agüero yine formunun zirvesindeyi. Üst bitti maç iyide veriyordu, 1,95. Anarthosis yine boş olmayan bir takım olduğunu gösterdi bu maçta. Almanya'da Bremen ile golsüz berabere kalmak ilerisi için çok iyi.

CL 08/09 Matchday 1/1

Marsilya 1-2 Liverpool


Açtık televizyonu Liverpool maçı izlemek için. Ters maç olduğu için iddaa yaparken maçı yazmadım ama beraberlik gibi olur dedim. Marsilya bu sezon fena takımda kurmadı. Niang ile Taiwo fantasy kadromdaydı. Niang'dan gol bekliyordum, olmadı. Gerrard ise son lig maçında 23 dakika oynayınca kadroya almayayım dedim. Liverpool adına iki gol vardı ikiside Gerrard'a aitti. Heleki 25 metreden attığı gol neydi be öyle. Allahtan Kuyt vardı bir asist yaptı, penaltıyı yaptıran Babel'e de asist yazmayanları kınıyorum. Neyse maç izlemek için oturduk peder ile bi baktım Star uyduda şifreletmiş. Aynı Dünya Kupası ve Euro 2008 maçlarında olduğu gibi. Zorunlu şifreledik diyorlar ama insanları D-Smart'a yönlendirmek daha çok hedefleri. Bende odamdaki televizyondan maçı izledim, sıcak yatağımdan. Okuldan geldiğimden belli Star'ın biss şifresini araştırıyorum ama pek bi şey bulamadım. Bilen varsa yoruma yazsın. Msne girecek zamanım yok eğer e-mail atan olan olursa bilgisi olsun diye şey ettim.

Neyse maça geçelim. Zevkli bir maç oldu heleki ilk yarısı. Cana'nın golünden sonra Liverpool daha atak oynadı ve Gerrard ile golü buldu penaltıdan. Keane ustayıda beğendim bu maçta. Ayrıyetten Babel ve Kuyt'ı da. Torres bi iyileşsin bu takım daha güçlenir. Spiker Ertem Şener'di galiba. Gerrard çıktıktan sonra yedek kulübesinde galiba su idi o, onu içerken hakketti bırakın içsin tarzı yorumu beni kopardı. Marsilya'ya da yazık oldu. İkinci yarı maçı tek kaleye çevirdiler ama Reina'yı geçemediler. Deplasmanda 3 puan almak ilerisi için çok iyi. Zaten grupları yorumlarken Liverpool'u favori olarak gördüğümü söylemiştim. Uuntmadan Liverpool'un sitesinde goller ve maçın özeti var. Üyelere özel mi bilmiyorum, bakmadım kota problemi yüzünden.

Ortega'nın blogdan maç hakkında bir söz;

steve gerrard gerrard
he'll pass the ball 40 yards
he's big and he's fuckin' hard
steve gerrard gerrard