Fulham 3-1 Liverpool



Londra deplasmanının çok zorlu olacağı belliydi, internetten az buçuk takip etmeye gayret gösterdim, donmalar şu bu derken pek keyif alamadım maçtan. Nitekim bizim oyuncularda keyif alamamışlar ve sahadan 3 yiyerek ayrıldık. Degen ve Carragher'ın kırmızı kartı işin tuzu biberi oldu. Saçma sapan zorladığı kaptan bu maçtada dümene geçemedi. Liverpool, ManU galibiyetinin ardından üst üste 2 mağlubiyet aldı. Kırmızı tarafta işler maalesef iyi gitmiyor.

Premier League Matchday 11;

Fulham 3-1 Liverpool

Bobby Zamora 27, Erik Nevland 74, Clinton Dempsey 87; Fernando Torres 43

Pistons 83-91 Thunder



Geçen yıl 6 sayı ve altında maç kaybetme konusunda NBA 1. siydi Thunder. Bunun tabii ki yegane sebebi vardı; o da takımın genç oyunculardan oluşmasıydı. Bu sezon da bu çekirdeğe Draft'te lige en hazır oyunculardan biri olan Harden eklendi. Sefolosha'nın beklenmedik şekilde ilk beşe yerleşmesinin ardından benchten gelen Harden ortalama 20 dakika süre alacak taslakta. Nitekim bugün 1-6 şutla oynamasına karşın yaptığı 8 asistle takımın bu konuda yükünü Westbrook'la çekti.

Detroit'te Rip'in eksikliği hissedildi. Yerine ilk beş başlayan Gordon onu pek aratmadı fakat, Detroit'ten benchten gelen skorer rolünü bu maçlık Will Bynum'la kullandı, o da 11 sayıyla oynadı. Fakat Thunder ikinci yarıyla birlikte öyle bir döndü ki maçı aldı götürdü ve 2003-2004'ten beri ilk kez 2-0 ile sezona başladı. Detroit'i The Palace'da yenmek bu genç oyuncular için çok çok büyük moral oldu, bunun devamı gelmek zorunda.

Durant ikinci maçında ikinci double double'ını yaptı. Şu da ilginç, takımın ilk beşte başlayıp, tek blok yapan oyuncusu PG olarak oynayan Russell Westbrook! Westbrook 2 blok yaptı. Ondan başka blok yapan tek isim kendisinden beklenildiği gibi Etan Thomas olmuş. Thomas'ın özellikle 3. periyottu yanılmıyorsam, yaptığı bloğun ardından başlayan hızlı hücumu Durant basket faulle tamamlamıştı. Savunma katkısına ihtiyacımız var Play-off istiyorsak. Ve bu arada bu çekirdeği tamamlayacak pivotu arıyor Presti. Ensesi kalın bi uzun gelirse bu takım rahat play off yapar.

The Palace Of Auburn Hills, Michigan;

Detroit Pistons: 83 Oklohoma City Thunder: 91

Mehmet Yıldız'ın Futbol Hayatı



Türk Doktorlarını başarısızlıkla suçlamış Fikret Ünsal. Ne kadar haklı bilmiyorum fakat; Fenerbahçe'de fark yaratan bir Ertuğrul Karanlık var. Mehmet Yıldız'ı Almanya'ya göndereceklerini ve son umudun o olduğunu söylemiş. Gerçekten oldukça ilginç. Ha döndü ha dönüyor ha dönecek derken uzadı bu sakatlık ve içinden çıkılmaz bir hal aldı. Sivasspor'un iki büyülü yılında başrolü oynadı, Türk Milli Takımı'na dek yükseldi.

Saint-Etienne, Lyon'a gönderdiği Gomis'in yerine onu istedi Türk basınında (!). Zamanında transferini gerçekleştiremedi Mehmet Yıldız. Sivas'ın ligi 4. bitirdiği sezondan sonra büyük bir klübe geçebilirdi. En basitinden Trabzonspor, Gökhan'ın yanına onu ekleseydi hiç değilse Umut Bulut'a tahammül etmezdi. Fakat yanlış yapılan kariyer planlamaları onu bu istemediğimiz duruma getirdi.

Sonuç olarak dizindeki sakatlık umarız geçer ve bizde eski Mehmet Yıldız'ı izleriz. Sivasspor için her şey kötü gidiyor..

Bülent Uygun Nilüferspor'da



Sivasspor'dan sonra bana kalırsa uygun bir göreve geldi Bülent Uygun. Biraz fantastik, biraz sıradışı belki ama; doğru olan şeylerden bir tanesini yaptı. Gerçi o kadar ciddi de değil bu görev.. Zira Bülent Uygun'un komşusu Bursa Nilüferspor'un başkanı ve takımı kalkındırabilecek bir şey adına Bülent Uygun'u danışmanlığa getiriyor. Kendisinin Türkiye'de rotasyon teknik adamı olmayacağı kesin. Neden mi;

Bülent Uygun diğerlerinden farklı bir arayış içerisinde. Hani böyle nasıl şurayı 0'dan alıp başarıya taşıyabilirim kaygısı güdüyor. Bizdeki teknik direktör tipi oysaki buna ters; kim kovulasada oraya geçsem kaygısı güder o tip. Bülent Uygun'a bu ülkenin ileride ihtiyacı olabilir. Sivasspor'da ortaya çıkardığı durum ortada. Her ne kadar bu başarıyı o kadar çok konuşarak bitirdiyse de, yine de farklı; kabul etmek gerek. Fakat her maçtan sonra çıkıp saçma sapan konuşması da öldürüyordu bizi itiraf etmek gerekirse.

Bülent Uygun, bu ülkede yeni bir akım yaratabilir. Hani FM'de olabilecek en alt ligden bir takım alır da üstlere taşımaya çalışırsınız ya; aynen onu yapıyor. Bu baştada belirttiğimiz gibi olumlu. Hiç değilse Nurullah Sağlam-Güvenç Kurtar-Samet Aybaba-Ertuğrul Arıca rotasyonlarının bir parçası olmadı. Farklı olanı seçti; doğru yaptı. Yolu açık olsun..

Ben Senede 2 Kez Saraçoğluna Gidiyordum..




Evet ben,
Antepten.
Senede iki kez Saraçoğluna gidiyordum.
Uçakta 1000 km den fazla yol katederek.
Antep maçlarına burnumun dibinde olsa da seçerek gidiyorum mesela.
Taraftarın bir kısmı pislik, her maç birine bir şey oluyor.
Tercih etmiyorum.
Belki Fener gelirse.
O da Fener tribününe!
Maç seçerek gitmeye gayret ediyorum.
Mümkünse heyecanı yüksek olsun diyorum.
Genelde babama, özelinde de dayıma salça olup gidiyordum bir şekilde.
Ortam harika oluyor.
Hele maç öncesi Fenerium alışverişi.
Bilmiyorum neler oluyor diğer büyüklerin stadlarında.
Misal, 22 Kasım'da İnönü'de olacağım.
Bir korku var mı içimde?
Var.
Kendimi rahat ifade edemeyebilirim belki de.
Rahat olamayabilirim.
Saraçoğlu hakkını İnönü'yle tepecek kadar Fenerbahçe aşığıyım.
***
Kombinelerdeki yüksek satışların oluşturduğu ne vardı ?
Beraberinde getirdiği ?
Cevap doğru, taraftar kültürü.
Saraçoğluna ailecek haftasonu aktivitesi olarak giden taraftar.
Ya da kız arkadaşını sürpriz için Kadıköy'e rahatça götüren taraftar.
Bayanın, çocuğun olduğu yerden ne kadar zarar gelebilir ?
Boşuna mı deniyor bayanlar stada, çocuklar stada..
Fenerbahçe'nin en büyük artılarından biriydi.
Kompleks muhteşem, altında alışveriş merkezi.
Fenerium'un hem de!
Al, alabildiğin kadar.
Al ne geliyorsa içinden.
Fenerbahçe taraftar kültürü derbiyle sekteye uğramıştır.
Selçuk Yula'nın dediği gibi;
Uzaktan gelen taraftar bu stadın da uzağında kalmış.
1990'ların sonundaki Fenerbahçe stadı sanıyor hala burayı.
Sanıyor ki her maç birinin kafası kırılmazsa action olmaz.
Sanıyor ki birileri üzülmezse derbinin tadı çıkmaz.
Futboldan keyif alalım, hüzün değil.
Orada hakemin kafası yarılmakla kalmayıp beyin kanaması olsaydı;
Ey onu atan taraftar;
Hesabını verebilecek miydin ?
Orta yaşlarında bir insanı alıp dünyadan göç ettirecek kadar cesur insan;
Çocuklarına, karısına bu acıyı unutturabilecek miydin?
***
Değip değmemeyi bir kenara bırakıp, değdi farz ediyorum..
Keita'ya gözünün hesabını verebilecek miydin ?
28 yaşındaki bir oyuncunun futbol kariyerinin hesabını?
Bundan sonra alamayacağı paraların hesabını ?
***
Ben senede 2 kere Saraçoğluna gidiyordum.
Ailecek insanlar geliyor eğleniyordu, biz de ta oralardan ailecek geliyorduk.
Ne güzel diyorduk, ortam ne harika.
Türkiyedeki her stat böyle olsa.
Fakat bu maç unutulmalıdır, bu maç kara lekedir.
Derbiyide bu blogda böylelikle kapatalım.
Futbolda daha güzel şeyler oluyor.
Sağlıcakla.

Bu Nasıl Adalet!


İşte.. Keita'nın Carlos'a attığı değen yumruk ve o maçtan haftalar önce Kasımpaşaspor Galatasaray maçında rakibi Sancak'a atmaya çalıştığı fakat tutturamadığı yumruk.. Terazinin diğer tarafında maç öncesi patlak veren olaylarda rakibe arkadan vuran Fabio Bilica. Bilica'nın cezası, yayıncı kuruluşun verdiği TV görüntüleriyle 3 maç olarak açıklandı. Fakat maçın ortasında ayan beyan Carlos'a yumruğu savuran ve gözünün altına tutturan Keita'ya 2 LİG maçından men cezası verildi.

Oysaki Kasımpaşaspor maçında Sancak'a sallayan fakat tutturamayan Keita, -yine maçın ortasında- nasıl oldu da ceza almadı ? Fenerbahçe tribününden atılan bir su Keita'ya değdi diye (ki bana kalırsa değmedi) bir de hakemin başı yarıldı diye 2 maç ceza aldık. Tamam bir şey demiyorum. Fakat Fenerbahçe'nin gittiği her deplasmanda sahaya atılan; patlasa dünyayı içine alacak kadar yangın çıkarma potansiyeline sahip çakmaklar atılıyor da neden ceza verilmiyor ? İlla bir Fenerli oyuncuda mı sahanın ortasına yatmalı ? Heralde Federasyon'un düşündüğü tek şey, 'değerse olur' mantığı.

Eğer o değilse Keita 3 maç almalıydı, rahatça. Sancak'a isabet ettiremediğinden belki de almadı cezayı. Ya da taraf oldu PFDK. Ya da her deplasmanda, özellikle son Antep, bizzat yan tribünden onlarca çakmak, para, matara atıldı.. İlla bunlarında mı hakeme değmesi gerek ceza için ? Ya da Keita'nın yumruğu isabet ettirmesi mi gerekiyor ? Yazmayayım, yazmayayım diyorum fakat içimde kalıyor.. Bu arada o Fenerbahçe tribünlerinden atılan birkaç su içinde ayrı bir yazı gelecek..

Büyük Kaptan Kewell !?



Aslında Vurun Arda'ya! Demek isterdim başlık olarak. Bu çocuk daha 22 yaşında, bir ay form düşüklüğü yaşadı, kendini kaybetti diye kızabiliriz fakat her yerde Arda'ya kızmalar, kaptanlığı elinden alınacak denmeler hoşuma gitmiyor. Belki şu durumda ezeli rakibimiz en önemli oyuncusundan form olarak yoksun ama Türk Futbolu'nun Arda ve onun gibi yeteneklere çok ihtiyacı var. Noldu ? Birkaç maç yokları oynayan Arda takımdan da dışlanıyor deniliyor Habertürk'te. Haberin ispatı ise; Emre Güngör ve Barış Özbek'in Harry Kewell'a taraftarlar içinde Büyük Kaptan diye hitap etmeleri. Ey sevgili futbolcular, takım arkadaşınıza destek olacağınız yerde köstek oluyorsunuz; koyun kendinizi Arda'nın yerine ne hissedersiniz?

Harry Kewell'ın karakterini kesinlikle tartışmıyorum, öyle bir gaflette de bulunmam. Efendiliği, karizması, yakışıklılığı, futbol yetenekleri ve daha bilimum şey göz önüne alındığında kaptanda olması gereken her şeyi taşıyor; burda da hemfikiriz. Fakat, Arda'ya inceden dokundurmalar yapacak kadar düştüyse Galatasaraylı futbolcular; Arda'nın takımdan ayrılması gereklidir bana göre. Bunlar bana yapılsaydı gerçekten inanılmaz derecede üzülür, moralim bozulurdu. Bir an önce kurtulması gerek Galatasaray'ın ve Arda'nın bu buhrandan. Aksi takdirde hiç iyi olmayan bir sonla karşı karşıya kalabiliriz.

Olmayınca Olmuyor



CV'sine bakıldığında çok iyi kariyere sahip oyuncu profili çiziyordu Kamerunlu Olembe. Kayseri onu ve Aghahowa'yı geçen yılın başında sakatlıklarla boğuşan Puroviç ile birlikte aldığında takdir etmiştik. Puroviç, az önce de yazdığımız gibi sakatlıklardan başını kaldıramadı; Aghahowa, Fenerbahçe'yi Kadıköy'de 4'ledikleri maç dışında akıllarda kalacak taklalarını atamadı, Menajerlik oyunlarındaki görüntüsünden uzak kaldı. Olembe ise diğer ikisi gibi bekleneni veremedi.

Aghahowa, Shaktar'a döndü, Puroviç pek iyi geçmeyen 1 yılın ardından hedefini 10 kat birden küçülterek Videoton FC adlı Macar takımına imza attı. Kayserispor, bu aldığı 3 oyuncudan bir tek Olembe'yi kadrosunda tuttu.

Patladı, patlayacak, bak bu maç 5 dakika iyi oynadı derken, Olembe giydiği formanın hakkını bir türlü veremedi ve Kayserispor'la sözleşmesini fesh etti. Nantes'ta 5 yıl boyunca 100'den fazla maç oynamış, ardından Marsilya'da oynamış sonrasında yolu Arap yarımadasına düşmüş ve tekrar futbolun zirvesi EPL'ye dönmüş bir isim olarak, istikrarsız olduğunu söyleyebiliriz fakat 60 tane Kamerun gibi takımda maç oynamak büyük başarı. Üstelik henüz 18 yaşındayken 1998 Kupası'nın kadrosunda bulunduğunu da belirtelim.

Sonuç bu; vizyon olarak bakıldığında 2008-2009 sezonu öncesi yapılan 3 transfer, Kayserispor adına muhteşem niteliktelerdi. Birisi Nijerya takımının gol silahlarından, birisi Karadağ futbolunun Vucinic ile birlikte forvet hattına parlamaya hazırlanan Portekiz çıkışlı forvet, diğeri ise 60 kez Kamerun milli takım forması giyen orta saha oyuncusu. Değişik aralıklarla da olsa, üçünün sonuda birbirine benzer oldu.

Derbinin Faturası

Bir derbinin daha faturası ağır oldu. Derbi maçların, sadece futbol maçı olmadığını anlamıştık zaten. Ali Sami Yen'de yapılan pisliklere, Saraçoğlu da bu maçla birlikte katılmaya başladı; cezası da 2 maç oldu. Ne kadar Fenerbahçeli olduğumu biliyorsunuz, fakat bu ceza çok iyi oldu. Hiç değilse hakemin kafasını yaran taraftar 2 maç da olsa izleyemeyecek. Kurunun yanında yaş ta yandı fakat bu ceza olumlu.



Fabio Bilica, 3 Maç: Bana biraz ağır geldi. Zaten itiraza gidiyor Fenerbahçe Hukuk Kurulu. Tokattır sonuçta, başka açıklaması yok fakat 2 maçla yırtabilirdi Bilica. Nitekimde öyle olacak gibi. Fenerbahçe'nin Beşiktaş maçında kesin olarak yok, bu Kara Kartallar iyi haber mi kötü haber mi bilmiyorum fakat kendi açımdan şu an form durumları karşılaştırılığında Bilica, Önder'den kat ve kat önde.



Kader Keita, 2 Maç: Aslında 3 maç fakat Buca maçı geçtiği için 2 maç oluyor. Yumruğa 2, arkadan tokata 3. Çok güzel..

Ve Bir Yıldız Daha Kaydı



Futbol dünyası bir yıldızını daha kaybetti. İş ahlakı, yetenekleri, golcülüğü, kişiliği tartışılmaz olan Larsson, futbolu bıraktı. Dünya'da herkesin takımında görmek isteyeceği yegane futbolculardan birisiydi Larsson. İsveç futbolunun da en büyük değerlerinden. Hala bu yıl Milli Takım'da oynuyor olması bile onun ne denli kaliteli bir oyuncu olduğunu bizle gösteriyor. Kariyeri boyunca resmi maçlarda 300'den fazla gol atmış bir isimdi Larsson. Ve futbolu başladığı yerde bitirdi; Helsingsborgs'ta.

''Normalde soğukkanlı bir oyuncuyum ama şu an ağlamak istiyorum. Son maçımda kaybetmek istemezdim ama bazen yapacak bir şey olmuyor"
2-0 kaybedilen, kariyerinin son maçı sonrası..

Daum'un Harcanan Gençleri



Daum'un Harcanan Gençleri

Malum internetten uzak kalmıştım.. Uzak kaldığım dönemde tüm blogları okuyorum, en eski postuna kadar takip edemediğim.. No Pain No Gain blogdan böyle bir yazı servis edilmiş, paylaşmak istedim. Tirajik.Com sitesinden muhteşem bir analiz.. Fikrimi tamamiyle değiştirmeye yeter..

Thunder 102-89 Kings



Ford Center'da galibiyetle açtık sezonu.. Rakip her ne kadar Rebuilding dönemini bizden oldukça kötü geçirse de kadrolarında Kevin Martin, Nocioni gibi oyuncuları var. Ayrıca draftten alınan Tyreke Evans ve yeni Hidayet olarak lanse edilen Omir Casppi'ye sahipler.. İlk yarıda neredeyse 70 sayıya ulaştık ki bu çok iyi bir haber olarak görülebilir. Takımda parçalar yavaş yavaş yerine oturuyor ve gün geçtikçe genç oyuncular gelişiyorlar.. Thunder doğru yolda.

Maça gelirsek Nenad Krstic'in 20 sayı 7 ribaundluk performansı oldukça efektif. Onun yedeği olarak takıma katılan Etan Thomas ve Nick Collison vasat oynadılar. Scott Brooks, bilmiyorum Harden rahatsız mıydı ama, Top Pick oyuncuyu 12 dakika sahada tutmak hayli ilginçti. İlk beş başlayan Sefolosha, yeni kontratı yaptı maç öncesi. İleride takımın önemli bir bench parçası olabilir..

Durant'ın performansı alışıldık olmaya başladı. Aldığı 11 ribaund göze hoş geliyor. Lamar Odom'un basketbol kural kitabına eklediği 3.5 numara tabiri için ondan iyi olabilecek yegane isimlerden birisi bu takımda 22 numarayı giyiyor ve üstüne üstlük dış şut yüzdesi Odom'dan daha iyi. Green'den bahsediyorum. 24 sayı 8 ribaund ve 4-5 üç sayılık isabet oranıyla oynadı.

Rondo'nun şut atanı, Russell Westbrook; sezona kariyer asist rekorunu kırarak başladı. 14 sayı 13 asist 7 ribaund yaptı Westbrook. O da gün geçtikçe ileriye gidiyor. Yapılan tek şey bu takımın ortasına iyi bir uzun dikmek. Westbrook, Harden, Green, Durant çekirdeği dünyada yok şu anda. Aynı zamanda Shaq'dan 5 yaş küçük GM'miz Sam Presti de bu takımı şampiyon yapacak vizyon var.. Doğru yoldayız..

NBA Opening Night;

Oklohoma City Thunder: 102 Sacremento Kings: 89

Vieri'den Son Çalım: Botafogo



Futbolu bıraktığını açıklamıştı; plajda çekilen fotoğraflarını gördüğümde isabetli olanı yapmış demiştim. Fakat Vieri, futbolu bırakmamış; yani bizlere bir çalım atmış. Brezilya Ligi'nde Botafogo ile anlaşmış deniliyor. Ön protokolün yapıldığı ve Vieri'nin sağlık testlerinden geçeceği söyleniyor. Kariyeri boyunca 12 farklı takımda oynamış Bobo. 13. sü Botafogo olacak; yeni bir heyecan bekliyor kendisini de. İnterle 6 yılda 144 maçta 103 gol atmışlığı var Bobo'nun. İtalyanlar adına da 49 maçta 23 gol atmış.

Allah Korusun!



''Bir gün Fenerbahçe'ye başkan olmak istiyorum. Fenerbahçe'yi dünya klübü haline getirmek için çalışmalar yapacağım. Kulübü Aziz Bey'den daha iyi yöneteceğimi düşünüyorum. Ayrıca yeni alınan Brezilyalılar Andre Santos ve Baroni'yi beğenmiyorum. Fenerbahçe'de oynayacak klasa sahip değiller.''

Bırakır mıyım, bırakırım Fenerbahçe'yi.. Hem bunu diyor hem de misli misli ödenen sözleşme parasını utanmazlık yaparak bir daha istiyor; hem de 8 milyon dolar.. Git işine Saran, git! Bir de Santos'la Baroni'yi beğenmiyormuş; Kaka'yı getirecek heralde gelirse..

Brezilya Kadrosu: Santos Kesiği Yedi



Beklenen oldu, Daum'un ısrarla sol açık oynattığı Santos Brezilya'dan kesiği yedi. Kadro açıklandığında Sportif Cümleler yazarı Burak Abi ile bu konu üzerine bir sohbet yaptık; vardığımız ortak kanı onun açıktan ziyade bir bek oyuncusu olduğuydu. Fenerbahçe'de değişik görevler üstlendi; kimi maç Alex'in yerinde dahi oynadı. Sion maçları ve Sivas'ta oynadığı oyun gerçekten onun ne olduğu hakkında bir bilgi veriyordu fakat gitgide düşen formu bu sonu getirdi.

Devre arasında transfer yapılacaksa; Santos sol beke çekilip, önüne iyi bir sol açık alınabilir. Eğer ki Carlos ayrılırsa ki kuvvetle muhtemel, takıma İnter'de şans bulamayan Quaresma takviyesi dahi yapılabilir, abartmıyorum. Carlos ayrılmazsa; yerli piyasasında alınacak yegane isim İbrahim Akın olacaktır. Hızı, uzaktan şutları ve tekniğiyle tam bir sol açık oyuncusu..

Liverpool'da yükselen formu, ManU maçıyla tavan yapan Fabio Aurelio ilk aşamada Santos'un yerine düşünülen isim. Maç kadrosunun önemi büyük; zira İngiltere ile oynanacak bir maç var. Bu bakımdan ufak değişiklikler olabilir bu saatten sonra ancak. Galatasaraylı Elano'ya Dunga son bir şans verdi bence; güvendiği doğru fakat Elano'nun mevcut form durumu Santos'tan farklı değil.

Kadroda Aurelio dışında yeni yüzler var; Hulk gibi mesela. Hoffenheim'ın gülü Carlos Eduardo da kadroya alınmış. Diego ve Pato yoklar; City'den ayrılmak için bin türlü palavra yapan Robinho kadroda. Nilmar ve Porto'da harikaları yaratmaya başlayan Hulk kadroda forvet hattını demirbaş Fabiano ile tamamlıyorlar. Orta sahada alışıldık isimler var; fakat kadronun tam hali bu değil. Brezilya'da yarış oldukça kızıştı ve tüm oyuncular Avrupa'dan seçildiler. Diego Tardelli olabilirdi mesela en basitinden. Tüm kadroyu vererek postu noktalayalım;


Kaleciler: Julio Cesar (Inter Milan), Doni (Roma)

Defans oyuncuları: Maicon (Inter Milan), Daniel Alves (Barcelona), Luisao (Benfica), Lucio (Inter Milan), Juan (Roma), Naldo (Werder Bremen), Fabio Aurelio (Liverpool), Michel Bastos (Lyon)

Orta saha oyuncuları: Gilberto Silva (Panathinaikos), Josue (Wolfsburg), Lucas (Liverpool), Felipe Melo (Juventus), Alex (Spartak Moscow), Julio Baptista (Roma), Ramires (Benfica), Elano (Galatasaray), Kaka (Real Madrid); Carlos Eduardo (Hoffenheim)

Forvet oyuncuları: Robinho (Manchester City); Luis Fabiano (Sevilla); Nilmar (Villarreal); Hulk (Porto).

Batug.Com Season Preview



Aklınıza, fikrinize, klavyenize sağlık.. Muhteşem olmuş.. Thunder'ı İsmail Şenol'dan okumak daha bir zevkli.. Lafı fazla uzatmadan, sizi de daha fazla meraklandırmadan, bu muhteşem kitap mı dersiniz dergi mi artık, sizlerle paylaşmak istiyorum. Ve bir kez daha Batug.Com ekibine çıkardıkları bu kusursuz işten dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum..

Batug.Com 09-10 Preview

Alcorcon Mucizesi: 4-0



İnanılmaz gerçekten.. Copa Del Rey'de, Kaka ve Ronaldo harici aslarıyla sahaya çıkan Pellegrini'nin öğrencileri, 3. Lig takımı Alcorcon'a 4-0 yenilmiş. Gerçekten inanılması güç bir sonuç. Raul, Benzema, Van der Vaart, Metzelder, Raul Albiol, Guti, Granero, Diarra, Arbeloa ve Drente gibi adamlar oynuyor ilk 11'de ve bu tarihi hezimet geliyor; inanılmaz gerçekten. İşte efsane PES repliğiyle bitirelim;

''Football is must be a team game and teamwork was needed.'' Yanlışsa düzeltin sözü :)

Mütevazi (!)



''Hiçbirinden korkmuyorum ve onları yenmek için her şeyi yapacağız. Mükemmel bir kadromuz var ve ben olsam şu an bu kadroya Barcelona'dan kimseyi almam."

Ronaldo'nun şirin dilleri konuşuyor.. Bir insan bu kadar antipatik olmayı nasıl becerebilir diye sormayın, işte kanıt.

Henry ve Amerika



Bu sezon Barça'dan ayrılacak, orası kesin gibi. Laporta yerine Robinho'yu monte etmeye uğraşadursun, onun Barça'dan eğer ayrılırsa kariyer planlaması üzerinde çokça soru işaretleri var. Benim bildiğim Henry, efsane olduğu Gunners'a bir gün geri dönecek ve içinden geçtiğimiz şu dönem ideal olabilir. Her ne kadar 30'lu yaşların başında olsa da, genç Arsenal takımına abilik yapabilir, Robin Van Persie'nin gelişiminde direkt katkısı olabilir.

Tabi ki Henry'nin yerine Robinho çok harika bir monte olur fakat, onun maymun iştahlı kişiliği sebebiyle sisteme oturtmak biraz zor olacaktır. Henry gibi bir futbol efsanesinin yerine gittiği takımda çoğu zaman sorunlarıyla gündeme gelen, istediği transferler fazlasıyla yapılmasına rağmen City'de huzursuzluk yaratan Robinho'yu monte etmek ne kadar akıllıca olabilir?

Oldu da Henry gitti ABD'ye. İkinci bir Beckham görüyor olacağım ufukta. Euro 2012 ya da World Cup '14 sebebiyle mutlaka dönmek isteyecektir bana göre. Ve bence buna hiç gerek yok; o hep Gunners oyuncusu Henry olarak kalacak kalbimde. Ve futbol sahnesinden Arsenal ile çekilmeli Henry. En başta da söyledim, bildiğim; inandığım Henry, bu sezon sonu Gunners'a dönecektir..

Aktifiz!



İnternette sorunlar yaşadık, modem huysuzluk yaptı.. Blog baya bir kapalı aldı zorunluluktan da olsa.. Fakat hazır NBA'de başlıyorken biz de geri dönüşümüzü yapalım.. Arada, Fenerbahçe 5 metre önümde yenilmezlik serisini bıraktı geldi, Galatasaray maçı oldu bitti geçti, fark 5 te takılı kaldı. Türkiye zor bir süreçten geçiyor her anlamda. Ve baya şey.. Blog tekrar aktif..