Zoran Tosic



Futbolda doğrular olduğu kadar yanlışlar da olmak zorunda. Oyunu güzel kılan şeylerden en önemlilerinden biri de yanlışlar. Fergie'nin bir çok yanlış yaptığı oyuncu var uzun kariyerinde, fakat ManU tarihine kazandırdığı bir çok efsane oyuncu da var. Tosic için yanlış demek ne kadar doğru bilmiyorum fakat, bekleneni veremedi desek daha doğru. Kızıl Yıldız altyapısından yetişen Vidic'i, Moskova'nın Spartak takımından alıp parlatmışlardı, Tosic için direk geçiş yaptılar, Partizan'dan aldılar, olmadı. Satış listesinde deniyor, takas malzemesi olarak da kullanılabilir.

Ne Oldu da Biz Bu Duruma Geldik ?



Başlık Demet Akalın'ın şarkısından. 'Ne oldu da biz duruma biz bu duruma geldik ? Az mı sevdik..' diye gidenden. Önder Turacı için bu durum çok açıklayıcı bir tabir. Futbola iyice ısındığım zamanlardı. Fenerbahçe Emre'li Newcastle önündeydi, St.James Park'ta. Önder'i orada çok beğenmiştim. Maçı kaybetmiştik fakat, Sibierski atmıştı golü de. Hafızam beni yanıltmıyorsa şayet. Ondan sonra FM tabiriyle D RC pozisyonuna geçti Önder. Sağ bekte PSV deplasmanına kadar hep forma giydi.

Sonrasında Gökhan Gönül'ün gelişi vs. derken Önder back up oyuncusu haline geldi. Takımdan ayrıldı, Zico'da kendisi gibi olunca tekrar geldi. Aragones döneminde de değişen pek bir şey olmadı. Edu'nun ayrılışı sonrası Bilica'nın takıma uyumunun uzun sürmesi derken, yabancı kontejyanından faydalanarak ilk 11 çıkmaya başladı. Başlık burada devreye giriyor. Bilica'nın Lugano ile kusursuz uyumundan sonra Önder takımda yedek kalmaya başladı. Kız arkadaşıyla kavga etti, atardamarı kesildi. Hesabı da kesildi geç de olsa. Yolu açık olsun.

Özer'den Alex Yapmayın



Bir tartışmadır almış başını gidiyor..
Özer yeni Alex'tir diyorlar, onun veliahtı.
20 numarayı da almış, cuk oturmuş felan..
Fakat yanılıyorlar.
Türk futbolunun gelecekteki en büyük yıldızlarından birini de yanıltmalarından korkuyorum.
Özer'i Alex yapmalarından.
Bu sayfalarda 2-3 ay önce yazmıştım Özer'i, çoğu bilmiyorken.
Fenerbahçe için yeni bir fırsat olduğunu Özer'in.
Daha sonra Özer akımı başladı medyada.
Ki haklılar.
Sağ açık oynadı, sol açık oynadı, kaptanın yerinde oynadı.
Hepsinden yıldızlı pekiyi aldı Özer.
Peki Özer nedir, necidir?
En büyük özelliği nedir?
Özer, yeni Alex'tir diyenler acaba araştırıyorlar mı?
Biliyorlar mı ki Özer çift yönlü oyuncudur.
Biliyorlar mı ki sol bek dahi oynar ?
Özer'i Alex yapmak onun bir çok özelliğinden faydalanmamak demektir.
Sözün özü, Özer Alex'in yerinde de oynar, Emre'nin yerinde de.
Özer'den Alex yapmak, Baroni yapmakla aynı şeydir. (Mübalağa)
Not: Blog Schumacher hızında..

Pedro Rodriguez



Messi ile yaşıt neredeyse. Onun kadar parlak değildi tabi ki gençlik yılları. 22 yaşındaki Pedro altyapı ürünü. Ve Pep artık Henry'nin yerine yavaş yavaş onu monte ediyor. Yazının sebebi ise bu değil elbette. Barça maçını takip edemedim. Nete girdiğimde 3-1'lük sonucu gördüm. Ve direk olarak Pedro? dedim. Şaşırtmamış. 6 farklı resmi turnuvanın hepsinde gol. Büyük başarı yaptığı. Cumartesi Final günü. Pedro'yu bırakın da Barça takım halinde tarihe geçmek istiyor. Rakip Veron ve arkadaşları.

Carlos Giderken #2



Daha önceki platformlarda da hep yinelediğim buydu; isminin TSL ile yan yana yazılması bile şu dönemde nereye gittiği belli olmayan futbolumuz için büyük kazanç diye. Belki Fenerbahçe'ye oyun anlamında fazla bir şey veremedi fakat, starlık yönü, popülerlik yönü vs. vs. derken Fenerbahçe'ye sporun dışında kaldığı alanlarda çok şeyler kazandırdı Carlos. Ayrılık hayatın parçası, Roberto Carlos'un Fenerbahçe macerasıda perşembe günü son bulacak.

Takdir ediyorum yönetimi bu konularda. Samandıra ve Dereağzı tesislerine Can Bartu ve Lefter'in isimlerinin verilmesi gibi davranışlar yapılıyor. Futbolcu transferi sonrası takımın efsaneleşen futbolcularından bir tanesini de imza törenine getirsek fena olmayacak, bunlarda zamanla kültüre yerleşecek şeyler. Misal Real Madrid, Di Stefano'yu getiriyor. Galatasaray'da yapmıştı bunu bu yaz, takdir edilecek şeyler. Carlos'a teşekkür edilip, plaket verilecek. Yolu açık olsun.

Yılın Bidonu Melo



Fenerbahçe için ortaya atıldığında ismi gücü yetmez Fenerbahçe'nin demiştim, nitekim öyle oldu ve 25 milyon euroya Juve yolunu tuttu Melo. Artemio Franchi tribününü dolduran taraftarların bedduasını çok mu aldı bilinmez, 4 numaralı formasıyla olumlu çok az şey yaptı. Yılın bidonu ödülü hoş bir ödül, adamlar çok önemsemiyor, takılmıyorlar. Bizde olsa ''Hay efendim hakarettir şudur budur.'' Çok ciddi söylüyorum yılın bidonu olan bir Türk futbolcu gider dava bile açardı.

Ricardo Quaresma bu yıl 2. sırada yer alıyor. 2006 ve 2007'nin bidonu Adriano memleketinde harikalar yaratıyor; Melo için bir referans hani. Tabii ki şaka maksadıyla söylüyoruz fakat ciddi olmamız gereken konu; 2010 yolunda şansının azaldığı. Dunga'nın Cristian'ı izlediğini zannediyorum bence onu bir kere denemeye değecektir.

Dominguez Valencia'da



Olur da Villa giderse demiş olabilir Valencia yönetimi. Silva, Mata, Pablo Hernandez, Banega, Joaquin gibi orta saha oyuncularının yanında takımın santrafor hattında elle tutulur bir Villa varken, Dominguez takıma rotasyon anlamında kolaylık sağlayacak bir oyuncu. Rusya'da Rubin taraftarlarınca oldukça sevilmesine rağmen La Liga'nın çekiciliğine dayanamadı Dominguez. Artık Villa'nın forvette iyi bir partneri var.

Valencia yazın krizdeydi, en azından Villa ve Silva'yı bu kriz yüzünden satabilecekleri söyleniyordu. İlk 4 mücadelesi veren takımda Emery için Dominguez gibi adam büyük fırsat. El Chori'nin Rubin'den ayrılışı sonrası Hasan Kabze'nin eskiye oranla daha fazla forma şansı bulacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok herhalde.

Fenerbahçe 3-2 Ankaragücü || Özer Hurmacı



Ankaraspor günlerinden takip ettiğim, özel bir ilgi duyduğum oyuncuydu Özer Hurmacı. Öyle ki ilk geldiğinde verilen Özgür Çek'ten daha çok şey getireceğine inandığımı belirtmiştim, orta sahanın her yerinde oynayabilecek bir oyuncuya, jokere ihtiyacı vardı Fenerbahçe'nin. İnanılmaz teknik, süratli, hırslı olan Özer Hurmacı aradığımız kan olabilirdi. Ligde 15 Hafta sonra ilk 11 başlamasının tek suçlusu Herr Daum'du. O bugün inanılmaz oynadı asist yaptı, çizgiden top çıkardı.

İbrahim Akın felan boş ver, Özer şu takımda solda banko oynar. Santos'u da beke çek. Al sana takım. Vederson ve Uğur da yedekleri olsun. Şu anki düşüncem bu oldu. Fenerbahçe'de gün geçtikçe gelişen bir değer varsa bu da Özer'dir, devam edecektir. İlerleyen yıllarda Sercan Yıldırım, Mehmet Batdal ve Serdar Eylik gibi isimlerle birlikte Türk Futbolu'nu sırtlayacaklarndan şüphem yok. Arda Turan gibi kendini kanıtlayacağına inanıyorum Özer'in ki bunu da başarıyor.



Ankaragücü 40 tane topçuya sahip. Bu durum Fikret Yılmaz için hem avantaj hem dezavantaj. Bir kere antrenmanda maksimum verimi almak çok çok zor 40 tane oyuncuyla. Avantaj olan tarafı fazlasıyla geniş olan kadro. Darius Vassel bugün çok iyi oynadı; Aydın'ı çok beğendim. Ankaraspor'un geçen sezon parlayanlarından olan Toguy Meye sonradan oyuna girdi, keza Madiou Konate. Bu takımın ligde orta sıralarda yer alması gayet şaşırtıcı. Yeni gelen Norveçli Sollied bu duruma el koyabilir.

Fenerbahçe'de ise Roberto Carlos'un son maçı oldu bence. Sarı kartı gördü, cezalı duruma düştü. Devre arasında da takıma veda edecek. Görünüm o yönde. Mehmet Topuz 3. haftadan sonra bir şekilde bu takımda şans buldu, sağ ya da ortada. Daniel Güiza attığı golle bir heyecan patlaması yaşadı. Takımın yaklaşık 1.5 ay sonra gelen galibiyeti ancak bu kadar zor olabilirdi. Fenerbahçe son bölümde baskılı olan taraftı, hak etti. Son pozisyondaki gol tartışması için yorum sizlerin.

Bitsin Artık Bu Çile



Takım Ankaragücü karşısına çıkıyor. Hedef mutlak 3 puan fakat maç seyircisiz. Kasımpaşa maçını kaybetmemizin nedenlerinden biri de seyircinin olmayışıydı. Takımı itecek bir güç bulunamamasıydı. Bu maçta seyircisiz. Karşımızda ligin önemli kadrolarından bir tanesi var, dikkatli olmak zorundayız. 8'de 8 rekorunu 4'te 4 rekorunun gölgesinde bırakma ihtimali var, Allah korusun. Gazetelerden bazıları Selçuk yerine Özer'i yazıyor Emre'nin yerine. İyi olur.

Andre Santos büyük olasılıkla yedek, Aziz Yıldırım ciddi şekilde uyardı, bugün de Daum onu yedek soyunduracak. Cristian Baroni'deki inanılmaz istikrar devam ediyor, nazar değmesin. Alex de Souza biraz formsuz keza Mehmet Topuz'dan daha olumlu şeyler bekliyoruz. Defansta Bilica-Lugano arasında uyum sorununun artık kalmadığını düşünüyorum. Carlos yerine Vederson başlıyor, solda inanılmaz bir organizasyon sorunu olacağını söylemek güç değil.

Keza 'Uğurinho' bu maçta ilk 11'de olacak gibi, kendisinin orta sınıf bir Anadolu takımına gönderirim ben yönetici olsam. Deivid ve Emre olmayacaklar bu maçta. Benim kadrom;

Volkan; Vederson, Bilica, Lugano, Gökhan; Andre Santos, Cristian, Selçuk, Özer, Alex; Güiza

Dean Ashton



Ashton'un yerinde olsak bir çoğumuz bunalıma girerdi herhalde. En sevdiği şeyden, işinden sakatlıklar nedeniyle ayrı kalmak, üstelik eski sağlığını da kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak çoğumuzun isteyeceği son şeylerden biri olurdu. West Ham'ın eski oyuncusu Ashton bir daha koşamama ihtimalinin olduğunu söylemiş. Futbolu zaten geçtim, koşamayacak olursam bu benim için inanılmaz bir eksiklik olur diyor. Gerçekten çok yazık. Dean Ashton örnekleri maalesef futbolun kendisinde var, üzücü.

Mustafa Sarp



Çeşitli yorumlar var bloglarda. İBB maçının son saniyeleriyle alakalı olarak. Mustafa Sarp formasını yırttı vs. Bazı gazetelerde yukarıdaki resme benzer şeyler çıktı, bazıları yazmadı ve daha bir çok şey. Ben olaya şöyle bir yorum farkı getirmek istiyorum. Bir takımın bana göre en önemli şeyi formasıdır; arma ve bayrak kadar değerlidir. Hatta daha değerlidir kulüplerde bence. Çünkü o formada insanın teri vardır, emeği vardır. Bir oyuncunun formasını yırtması demek bana göre onu sıradan basit bir bez parçası olarak görmek demektir; ki bu da bir gaflettir. Tabii ki oyuncunun o sinirle bunu yapmasını doğal olarak söyleyenler olacaktır, ama illa o formayı baştan aşağı yırtmasına da gerek yok.

Carlos Giderken#1



Acısıyla tatlısıyla ve daha bir çok şeyi geride kaldı artık. Fenerbahçe dünyanın gelmiş geçmiş en iyi sol bekine çubukluyu giydirdi, yaşı öyle ya da böyle. İlk duyduğunda büyük bir camianın başkanı: 'Carlos mu? Ha ha. Formasını bile alamazlar.' tarzı açıklamalar yapsa da Fenerbahçe ve Roberto Carlos adının birlikte anılıyor oluşu bile Türk Futbolu büyük kazançtı. Nitekim Cassio Lincoln, Elano, Andre Clarindo Dos Santos gibi yıldızlar buraya gelebiliyorsa, bunun yegane sebeplerinden biri Fenerbahçe; özelinde Roberto Carlos, Ariel Ortega, Nicolas Anelka gibi yıldızlardır.

Roberto Carlos'suz Fenerbahçe'de çoğu oyuncunun pozisyonunun değişeceği aşikar. Daum en basitinden Andre Santos'u sol beke çekmekle başlamalı işe. Devamında ara transfer dönemi çok iyi değerlendirilmeli ve takıma bir sol açık katılmalı. Vederson ya da Uğur'la yürümez bu iş. Yerli piyasından İbrahim Akın ismini söylemiştim, kendisi Fenerbahçe'ye de gelebilirim tarzı açıklamalar yapmıştı. En azından değerlendirilmesi çok şukela hareket olur; tabi azı dişlerinde öğütülmeyecekse.

Onun yanı sıra yabancı piyasasından Ricardo Quaresma olabilir. Tabi ki onun gelişi çok çok zor, sonuçta mutlaka peşinde La Liga, EPL, Serie-A'dan büyük takımlar olacaktır. Ve son alternatif, maalesef Tuncay Şanlı. Aziz Yıldırım ve transfer komitesi eğer mal değilse, Tuncay'ı Stoke City'den Fenerbahçe'ye getirmez. Tuncay'ın bana göre bu saatten sonra tek bir dönüş yolu var, o da kiralık olarak. Yani bedelsiz. Niye bedelsiz? E sorarım size, siz bedavaya verdiğiniz bir şeyi tekrar para ödeyerek alır mısınız?

Babbel Kovuldu



Çarşamba günü çok önemli bir maça çıkacak Stuttgart. Rangers'ın erken havlu attığı grupta, ikincilik için rakipleri Unirea Urcizeni önünde alacakları galibiyet onları son 16'ya taşıyacak. Fakat takım alacağı galibiyette son 16'ya kalacak kalmasına ama ligde de 16. sırada. Bardağı taşıran son damla Bochum maçı oldu, yine puan kaybettiler. Markus Babbel artık olmayacak. Bir kaç gün içinde mi Teknik Adam bulacaklar yoksa, Unirea sonrasına mı gelecek bu seçim ? Bekleyip göreceğiz.

Birkaç post altta da bir kovulma haberi vermiştik. AZ, Koeman'ı kovmuştu. Onlar yerine Dick Advocaat'ı getirdiler. Advocaat önemli bir teknik adam. Her ne kadar son 6 ayda 3. takımını değiştirse de AZ'ye en azından ucundan kıyısından faydası dokunacaktır.

Gaziantep B.B 1-2 Bucaspor



GASKİ tesisleri her ne kadar Gaziantep'in biraz dışında kalsa da, bu maça gidelim dedik babamla. Yarın da Antalya maçı var nasıl olsa. Rakip Bucaspor. Gaziantep B.B yıllardır olduğu gibi küme düşme hattının hemen üzerinde. Buca ise 2. haftadan beri deplasmanda kazanamıyor. Çok zevkli maç oldu. Özellikle Mehmet Batdal inanılmaz bir futbol sergiledi, inanılmaz. Hani Zlatan'ı izliyordum, öylesine bir tat bıraktı. Top kontrolü, dribbling yeteneği gerçekten muazzam. Üstelik her Türk oyuncusuna nasip olmayan bir yeteneği daha var; Amerikan tabiriyle Leadership.

Gerçekten düşündüğümde bu çocuk 4 büyüklerin istediği kadar varmış kanısına vardım. Fenerbahçe'de en azından sırıtmayacağı kanaatindeyim. Bu fizikte, bu sizede bu kadar ilginç işler yapan oyuncu olarak bir tek Zlatan İbrahimoviç geliyor aklıma. Gerisini siz düşünün.

Eskişehirspor 2-1 Fenerbahçe



Ligde ilk 10 maçın 9 unu kazanan Fenerbahçe'ye ne olduda bu duruma geldi hiç bilmiyorum.. Tabi ki oyuncular form düşüklüğü yaşayacak, bunlar işin doğası fakat 3 maçtır üst üste gelen yenilgileri bu sebep asla ve asla açıklayamaz. Sahada bir çok yıldız var zaten, bu adamlar hocasız da oynar, emin olun. Asıl meziyet onları maça hazırlamakta, form düşüklüğü olduğunda yerine bir başka oyuncuyu hemen takıma adapte edebilmekte. Bunun en kolay yolu, Rijkaard ile ülkemizde çılgınlaşan rotasyon. Daum bunu sağlamcı karakteriyle yapmıyordu başlarda ve sonuç maalesef ortada.

Genelinde sakin geçen maçta, kazanan takımdan Güiza ve Carlos yoktu sahada. Önder'in maç öncesi gelen kaza haberinin oyuncular üzerinde herhangi bir etki bırakmadığına eminim. Hani bakarsınız yarın birileri buna bağlar durumu. Hayır. Sakat Carlos'un yokluğunda solun rakip savunucusu tarafında Vederson ve onun önünde Brezilya Milli Takımı'nın forveti(!) Andre Santos vardı. Forveti diyorum çünkü bir ara ilk golden önce Semih-Santos çift forvet oldu sanki. Alex'in bir kafa dışında varlık gösteremediği, Gökhan'ın alışkın olduğumuz performansını yinelediği vs. bir maçtı, kaybettik.



Hani şu takımda Cristian Baroni olmasaydı bugün işler çok farklı olurdu. İnanılmaz kritik toplar kesti. Asıl umut Santos'daydı, fakat Cristian bambaşka oynuyor. Emre'nin yokluğunda görev alan Selçuk'un aklı Aragones günlerinde kalmış anlaşılan. Emre'nin oyuna girdikten sonra hafif çekingenliği vardı, doğaldır. Ve şu takımda keşke herkes bir Tota olabilse, bir Bilica olabilse.

Semih'in oynamaya mecalimi yok ya da isteksiz mi çözemedik. Yalnız bu iş böyle giderse Fenerbahçe'nin forvet hattında baştan aşağı bir değişiklik seyredebiliriz. Eskişehir'le bitirelim. Ümit ve Mehmet'in yokluğunda Youla karıştırıcı adam rolünü iyi üstlendi, Es-Es Adem'le sonuca gitti. Beşiktaş, Kasımpaşa ve Eskişehir.. Fenerbahçe maalesef doğru yolda değil.

Ronald Koeman Kovuldu



Son Hollanda şampiyonunun başına geçtiğinde kimse ondan yeni bir Van Gaal beklemiyordu elbette. Lale memleketinin saygıdeğer takımlarından biri olma yolunda ilerleyen şirin Alkmaar kentinin yegane futbol takımını, Eredivise'de iyi yerlere getirse yeterdi. Van Gaal sonrası dönemde AZ tepetaklak oldu. Ligde 6. sıradalar ve CL'de 3 puanla grubun dibinde Liege'in arkasındalar.. Koeman bugün kovuldu, Valencia dönemlerini anımsattı. Bir dönem Şota'nın geçtiği bu takım umarız hak ettiği yerlere gelir.

Tamam Geçmiş Olsun da



Kulüpte ilginç şeyler oluyor. Öyle ki bu saatten sonra alınacak galibiyetler felan pek de umrumda olmayacak. Bir başıboşluk, bir isteksizlik söz konusu sanki. Teki antrenörü iterek doğrudan soyunma odasına gider, teki dalga geçiyormuş gibi bir kalıyorum, bir gidiyorum der; gideceği takımı da söyler, teki (ya da ikisi) takım 3-1 yenildikten sonra soluğu barda alır, onlardan bir tanesi sabah antrenmana yetişeceğim derken ölümden döner, teki nişanlısıyla kavga eder, sarhoştur, gece geç saatlere kadar eğlenmiştir sakatken(Çeşitli spekülasyolar var). Atardamarı kesilir. Tamam geçmiş olsun da biraz çeki düzen..

Dünya Yıldızı (!)



Türkiye'nin en üst düzey liginde gol kralı olmuş, Avrupa'da 3. olmuş Türk Milli Takımı'nın bir numaralı golcüsü ve daha bir sürü başarısıyla kariyerini konuşturan, kendisine verilen şansları Dünya Yıldızımız'dan binlerce kat daha iyi Semih Şentürk 83. dakikada oyuna girdiğine tepki göstermiyorda, 2 sezondur yokları oynayan Dünya Yıldızı Daniel Güiza oyundan çıktığına tepki gösteriyor ve Fenerbahçe antrenörünü iterek doğrudan soyunma odasına gidiyor. Hadi 30. dakikada çıksan anlarız da, nedir bu tepki yani? Noluyoruz ? Kimse ve kimse Fenerbahçe'den asla ve asla büyük değildir..

Allen Iverson Sixers'da


Bundan önceki yıllarda inanılmaz para kazanan bir oyuncu kontrat elbetteki 874. planda. Hele de bu oyuncu ilk beşte ilk beş diye tutturan Iverson'sa. Kendisi efsane olduğu yere geri döndü. Kontratı 700.000 dolar. İnanılmaz ucuz gerçekten, Ivy gibi bir oyuncu için. Lou Williams sakat, 2 ay yok. Jrue Holiday henüz tam olmamış durumda; Iverson süper hamle. Hem eski günler yaşanacaktır. İlk maçı pazartesi Nuggets karşısı. Kaçar mı, valla kaçmaz.

Futbolu Bıraktıktan Sonra Spor Yazarı Ol Cenk İşler



Bir süredir yazamıyorum, Fenerbahçe utanç verici mağlubiyetler aldı, beni de burada mahçup etti, sorun değil. Bugün tekrar siftah yapıyoruz ve konuğumuz ünlü spor yazarı (!) ve futbolcusu Cenk İşler. Biliyorsunuz Kasımpaşa formasıyla Fenerbahçe'ye bir gol atınca basının inanılmaz ilgisini üzerinde bulan Cenk, Daniel Güiza'ya ''Büyük takım oyuncusu değil.'' yakıştırmasını yapmış; boynumuz kıldan incedir efendim. Kendisi büyük takım futbolcusudur, büyük futbolcudur. Kendileri ilk kırmızıyı kim görüre kendisini işaretleyip 13. dakikada kırmızı kart görmemiş kadar temiz bir futbolcudur, Güiza'nın hakkında ahkam kesecek kadar da bilgilidir hatta. Sağol Cenk..

Bülent Deriş



"Atmosferi fazla germemek lazım. Fakat haftasonunda farklı bir galibiyet elde edeceğimize inanıyorum. Fenerbahçe maçıyla birlikte gol yollarında yaşadığımız sıkıntıyı aşacağız. Buna inanıyorum"

Yani bu açıklamanın mantığı nedir ? Çıkıp yenerim de kardeşim ona kimsenin lafı yok. Bilmem kaç yıldır evinizde kaybediyorsunuz; bu kadar rahat konuşturan nedir bu adamı ? Ya da yönetici bazında yaptığı işler nedir ki bu açıklamayı koskoca bir camia adına yapabiliyor ? Fark atarmış, atabilirsin ona da tamam ama çıkıp da ''Fark atacağımıza inanıyorum.'' demek nedir yahu?

Fenerbahçeli Olmak



Fenerbahçeli olmak bu ülkede..
Fenerbahçeli olmak şikeci olmaktır..
Fenerbahçeli olmak ahlaksız olmaktır..
Fenerbahçeli olmak hakeme para (!) yedirmektedir..
Fenerbahçeli olmak zengin ama salak kulüp taraftarı olmaktır..
Fenerbahçeli olmak saçmalıktır; ne Fenerbahçesi..
Fenerbahçeli olmak suçtur..
Fenerbahçeli olmak taraftarın ağzını dağıtan sporcunun takımını tutmaktır.. Yersen!
Fenerbahçeli olmak Alex'i sevmektir, büyülenmektir..
Fenerbahçeli olmak Tanjevic'ten nefret etmektir..
Fenerbahçeli olmak olay çıkarmaktır (!)
Fenebahçeli olmak orta parmak yapan kadınla aynı takımı tutmaktır..
Fenerbahçeli olmak sahaya 15000 tane su atmaktır..
Fenerbahçeli olmak başkanına ana avrat küfretmektir..
Fenerbahçeli olmak başkanının derbi öncesi gönlüm x'ten yana açıklamasını sevinçle karşılamaktır..
Fenerbahçeli olmak tek olmaktır..
1'e 17 olmaktır Fenerbahçeli olmak..
Tekiz ve mutluyuz.. Var mı ?

NBA –Rookie TOP 10-



NBA –Rookie TOP 10-

Takımlar 8-9 maçı deviredursunlar; Hansbrough ve Griffin dışındaki çaylakları izlemeye başladık. Bizde bu döneme kadar oynayan çaylaklardan göze batan 10 çaylağı listeledik. Keyifle okumanız dileğiyle..

10- Toney Douglas (NY Knicks)

Cleveland’ın draft seçimi oyuncu, Knicks’te fena işler yapmıyor. Toney Douglas Knicks adına çıktığı maçlarda 23 numaralı formasıyla ortalama 16 dakika sahada kaldı. MSG’de Utah’ı tek başına yıkmaya çok yaklaşan Toney Douglas 9.3 sayı 1.6 ribaund ve 1 asist ortalamalarla oynadı. Guard rotasyonunda Duhon ve Robinson’la beraber Hughes ile de bir yarış içerisinde olacak Toney Douglas.

9- Taj Gibson (Chicago Bulls)

Bulls’un 26. Sırada Draft ettiği Taj Gibson; özellikle Tyrus Thomas’ın sakatlanmasından sonra meziyetlerini gösterme şansı buldu. Gibson ortalama 23 dakika sahada kalırken 7.3 sayı 5.0 ribaund 0.7 asist ortalamaları ile oynadı. Tyrus’un döndükten sonra ilk beşteki yerini kimse garanti edemez. Joakim Noah ve Miller ile hali hazırda pota altı dakikalarını paylaşıyor çaylak oyuncu.

8- Omri Casppi (Sacramento Kings)

İsrailli oyuncu için NBA’deki temsilcimiz Hidayet Türkoğlu ile benzer özellikler taşıdığı söyleniyordu. Takımın önemli skorerlerinden Martin’in kaybı sonrası çıkış yapan Kings’te katkısı yadsınamaz. Omri Casppi sahada kaldığı 21 dakika içerisinde 8.5 sayı 3.1 ribaund ve 1.1 asist ortalamaları ile oynayıp taraftarlarını memnun etti.

7- DeJuan Blair (SA Spurs)

Bir takım Draft öncesi problemleri olduğu söylendi ve seçilme sırası oldukça düştü. Pozisyonu için biraz kısa olsa da Blair, kısa sürede Popovich'in gözüne girdi. Girdi ki artık ilk beş başlıyor. Blair süre bulduğu 18.3 dakikada 7 sayı 7 ribaund gibi etkileyici istatistikler yakalamış durumda. Daha Duncan'dan öğreneceği çok şey var. Blair şu anda Draft'ın kazanan çaylaklarından.

6- Chase Budinger (Houston Rockets)

Saçı sakalı sarı olan bu çocuk, T-Mac'in sakatlığında forma şansı buldu ve bu şansı oldukça iyi değerlendirdi. Kenardan gelerek 10 numaralı formasını terletme şansı bulduğu 18.5 dakikada 9.3 sayı 3.3 ribaund ve 1.4 asist ortalamaları tutturan Budinger'ın 44. sıra seçimi olduğunu söyleyerek 5. sıraya geçelim.

5- Ty Lawson (Denver Nuggets)

Gerçekten bedavaya geldi Nuggets'ın eline. Nuggetslı taraftarların Anthony Carter'dan bunaldıkları zamanda çıkageldi zamansızca. Ve Billups'ın yedeği olarak başladığı maçlarda 3 numaralı formasının eşofmanından ortalama 21 dakika uzak kaldı. Bu süre zarfı içinde istatistikleri 10.3 sayı 2 ribaund ve 3 asist. Lawson doğru adamın, Billups'ın eline düştü.

4- Terrence Williams (NJ Nets)

Her ne kadar Nets sezona 0-10 (yanlış yazmadım ve okumadınız) ile başlasa da bu genç oyuncu gösterdiği performansla Frank'in gözüne girdi. Gerçi Frank'in Nets kariyeri artık sorgulanır olsa da Williams ortalama 29.3 dakika kaldığı parkelerde 10 sayı 6.4 ribaund ve 2.2 asist istatistikleri tutturdu.

3- Jonny Flynn (Minnesota Timberwolves)

Takımın Ricky Rubio ile birlikte arka arkaya seçtiği iki guarddan biriydi Flynn. Timberwolves'un başarılı point guard'ı takımı tek galibiyette olsa da 28.4 dakika boyunca elde ettiği 14.2 sayı 3 .3 ribaund ve 3.3 asist istatistikleriyle hafızamızda kalmayı başardı. Flynn'in ligin elit guardları arasına girmesi pek sürpriz olmayacaktır.

2- Tyreke Evans (Sacramento Kings)

Martin'in sakatlığı sonrası devraldığı 2 numarada çok önemli işler yapıyor Tyreke Evans. Takımının inanılmaz çıkışında bir diğer çaylak Casppi ile önemli roller üstlendiler. Tyreke Evans 33.4 dakika sahada kalıyor. Bu alan Jennings ile zirveyi paylaşıyorlar. Evans bu süreler içinde 16.8 sayı 4.4 ribaund ve 4.4 asist yaptı istatistik olarak.

1- Brandon Jennings (Milwaukee Bucks)

Avrupa tecrübesi çok iyi anılarla hatırlanmasa da; Brandon Jennings'in bu yıl ROY ödülü için en büyük aday olduğu açık. Son Warriors maçında 55 sayı atarak Redd amcaya selamını yollayan, NBA'in gelmiş geçmiş en iyi çaylak performanslarından birine imzasını atan Jennings 33 dakika sahadak kalıyor ve 25.6 sayı 4.4 ribaund ve 5.1 asist ortalaması ile oynuyor. Bu adam Kobe değil; istatistiklerden o çıkıyor hani. Bir çaylak!

Korkak Domenech



Konuşan isim Robert Pires. Villareal'in başarılı oyuncusu. Pires, bir saat sonra Play-Off'ta İrlanda'nın karşısına ülkesinin Milli takımının teknik direktörü Domenech hakkında bazı açıklamalarda bulundu. Kendisini korkaklıkla suçladı. Fenerbahçe-Tanjevic ilişkisinin bir benzeri Fransa-Domenech arasında geçiyor bence. Takımdaki oyuncuların resimdeki adama güveni yok. Maç zor olacak; İrlandalılar hırslı. Maçı izlersek yazarız buraya..

Semih'ten Ayrılık Sinyali



Beklenen gerçekleşiyor sanki.. Semih zorla yuvadan uçacak bu gidişle. Bir türlü düzenli forma şansı bulamadı Semih. Sahada yüreğiyle oynayan, kulübüne bağlı olan ve son yıllardaki yegane alt yapı ürünümüz olan bu oyuncuya sahip çıkmalıyız. Galatasaraylılar nasıl elin Avustralyalısına sahip çıkıyor biz de Semih'e o düzeyde sahip çıkmalıyız. Tabi ki Semih ve Harry Kewell'ı kıyaslamıyorum fakat yine de bir benzetme yapmak istedim.

Semih giderse, Güiza'da yolcu, forvet hattının baştan yapılanabileceğini söylesek hata etmeyiz. John Carew eğer Türkiye'ye gelecekse bu takım lütfen Fenerbahçe olsun. Topu tutabilen; Alex'ten maksimum faydalanabilecek bir santrafor tipi. Bu arada açıklama gelmiş transfer yapılmayacak diye; yalandır. Deivid, Carlos gibi adamlar gidecek deniyor gidecekse aynı kalmaz bu kadro, kalmamalıdır.

Hagi ve Ankaragücü



Garip şeyler oluyor Ankaragücü'nde.. Darius Vassell'i kaldığı otelden gece yarısı apar topar çıkarmışlar; ayrılacağım diyor. Belliydi. Ahmet Gökçek konuşmuş, Hagi ile görüşmeler devam ediyor demiş. Hikmet Karaman ne yaptı bilmiyorum; Bebbe ne yaptı ya da Darius Vassell. Harbiden çok garip şeyler oluyor. Hagi gelirse hoş olacaktır fakat, kulüp 100. yılında batağa doğru sürüklenmiyor değil.

Robert Enke



Gece yatacağım, yarın okul var.. Saat 11 gibi.. Son bir zapping yapayım dedim. NTV'de haberler var; Osman Sakallıoğlu sunuyor. ''Ajanslara düşen haberlere göre Hannover'li Alman Milli kaleci Robert Enke intihar etti.'' Şok oldum, neye uğradığımı şaşırdım. Balili'nin golüyle ve pas hatalarıyla geçen maçtan sonra apar topar yollanan Enke'ydi o değil mi ? Sonrasında Alman Milli Takımı'nın kalesine geçen. O Enke'ydi değil mi ?

Benfica'yla başlayan üst seviye kariyerinde Barça'nın dikkatini çekmişti. Rüştü'nün gelişiyle Fenerbahçe'ye kiralanmıştı. Fenerbahçe'de kendisine sabredemedik maalesef; Volkan'ın önünü açan olaydır Enke'nin gidişi. Sonrasında döndüğü Hannover'de inanılmaz işler yapıyordu Enke. Milli Takıma bile seçilmişti. Fakat 2 yaşındaki kızını kaybeden Enke hayatta uzatmaları oynuyordu belki de; bu bedeni dayanamadı. Tren'in insafına bıraktı kendini Alman Kaleci.

Şimdi her yerde yas var; doğal olarak. Yolu Türkiye'den geçen bir insan Enke. Ben ölümünün blogda da bahsettiğim hastalıktan kaynaklanabileceğini düşünürken, intihar olayı denildi. Belliydi; kızını kaybettikten sonra üsttede dediğim gibi uzatmaları oynuyordu Enke. O yazının linki burdadır.

Fenerbahçe'de de saygı duruşu yapılmış, çok hoş. Enke'nin anısına diğer oynadığı kulüplerde de saygı duruşu yapılıyor. 32 yaşında, yaşamın doruğunda hayata veda eden, hem de intiharla; depresyon sonucu.. Gerçekten çok üzücü, Allah Rahmet Eylesin demekten başka bir şey gelmiyor içimden..

Sasha&Maria



Vujacic'in ''Makine'' lakabını aldıktan sonra gelen süreçte yükselişinin (!) sebebi anlaşıldı.. Maria gibi sevgilim olsun...

Thunder 102-74 Magic



Her ne kadar 3 tane ilk beş oyuncusu cezalı ya da sakat olsa da, Dwight Howard'ın zayıf bile denilemeyecek pota altımızı sirk alanına çevireceğini; diğer parçalarında işleyerek Magic'in rahat galibiyet alacağını düşünüyordum maç öncesi. Fakat bizim takım beni feci halde yanılttı; Magic'e 28 sayı fark attı. Sirk alanına çevirir dediğim Howard, standartlarının altında kaldı: 20 sayı 7 ribaund.

Magic'in şutu girmeyince kendi kendilerini infilak ediyorlar. Son maçların sıcak elli şutorü J.J Redick 0-6, yine bir şut tehdidi Matt Barnes 0-4 üçlük ile oynamışlar. Magic toplam olarak 3-16 üçlük atınca, skor kaçınılmaz demek istemiyorum, çünkü Thunder takım olarak harikaydı. Rockets maçında 35 atan Westbrook bugünde 17 sayı 10 asist yaptı. Lakers maçında yazmıştım; Sefolosha'ya ısınıyorum diye. 13 sayı 10 ribaund 2 top çalma 1 blok ile İsviçreli formunu sürdürdü.

Sixers Dalembert'i elden çıkartmak istiyormuş; aklıma Thunder geldi fakat kontrat hem 2 yıllık hemde baya yüklü. Dalembert sorun adamdır, 2 yıl için 25 vermek biraz saçma geliyor bana. Yine de Krstic'in biraz daha sert oynaması gerek. Thomas yine benchten gelerek gerekli sertlik katkısını getirmiş. Durant 28 sayı 4 ribaund 5 asist 3 top çalma ile çok yönlü oynamış. Harden 5 sayı 5 ribaund 4 asist.. O da olacak zamanla; iyi gidiyoruz.

5 Gol Atıp Kazanamamak...



İnanılmaz bir maç oldu gerçekten.. Rastgele denk geldim Kanal A'da. İyi ki de denk gelmişim. İnanılmaz top oynadı iki takımda. 5-5 hakkıdır maçın.. Bizim sınıf maçlarına döndü belki biraz ama; bu maçlar bana en çok zevk veren maçlardır. Futbolun ana teması zaten gol atmak. Süper bir maç oynandı Gerland'da. Goller birbirinden güzel..

Iverson Ayrıldı



Iverson takım sahibiyle görüşmüş ve takımdan ayrılmış. Ayrılma sebebi benchten gelmeyi kabullenememesi. Gerçekten inanılmaz bir kariyeri bitiriyor yavaş yavaş. Şu saatten sonra alıcısı da olmaz bence. Avrupa yolu düz gider Iverson için. Bakalım ilerleyen günlerde neler olacak?

Daum'un Transfer İsteği



Daum devre arası için transfer istiyor. Fenerbahçe'de kontejyan ağzına kadar dolu. Deivid, Zico'nun yanına gidecek büyük olasılıkla. Pireler'e şöyle bir 4-5 milyon euroya satabilirsek çok hoş olacak. Onun dışında Roberto Carlos salı günü bence gideceğini açıklayacak. Kontejyan 6 ya iniyor. Güiza'nın devre arasında takım değiştirme olasılığı var bence. Atletico onu alabilir. Fenerbahçe'nin kontejyanının 5 e düşmesi demek bu. Ve bir forvet; Alman hocanın isteği.

Gazetelerde Luis Fabiano ismi geçiyor. Gerçekten zor bir transfer. Peşinde dünyaca ünlü kulüpler var ve Brezilyalı Sevilla'da mutsuz. Fabiano'nun Fenerbahçe'ye gelişi dünyayı sarsar. Ne Fabiano ne de başka bir forvet Fenerbahçe'de bu sistemde tam kapasite ile oynayamaz bence. Yine de klası yetecek oyuncu derler ya; aynen öyle. Onun dışında Carew, Halil Altıntop, Mutu (Allah korusun) gibi oyuncular alınabilir. Devre arasının hareketli geçeceği kesin..

Solomon Ayrıldı/Emir'de Domuz Gribi



Beklenen oldu. Will Solomon, disiplinsiz hareketleri nedeniyle Fenerbahçe'den ayrıldı. Tabi ki bu resmi açıklama. İşin iç yüzünde neler döndü bunu bilemeyiz tabii ki fakat; yine de oyunun her iki yönündeki katkısıyla takıma çoğu maç enerji veren yapısıyla Solomon oldukça iyi bir oyuncuydu; her ne kadar bazı maçlar raydan çıksada. Yokluğunda sakatlığı atlatan kaptan ve Greer guard rotasyonunu götürecek.

Takımın basketbol şubesi hayli hareketli şu sıralar; Emir'de ve Birsel'de domuz gribine rastlanmış deniyor. Preldzic'in Cibona maçında domuz gribi virüsü taşımasına karşın oynadığı da yazılıyor. Tabii ki Emir'de virüse o maçtan önce rastlanmış olsaydı o maçta oynamazdı; bunlar boşa yazılıyor, proveke ediliyor insanlar. Yine de geçmiş olsun 22'lik yıldızımıza. Tanjevic'te Solomon gitti diye bi paket kına almıştır şimdiden.

Alex Milli Takımda (?)



Goal.Com'da gördüm, ne kadar doğru bilemiyorum. Fakat haberin doğru olduğuna inanmak istiyorum. Dunga'nın planlarında bence de olmalıydı; Elano ve Santos'un olduğu takımda Alex haydi haydi olmalıydı. Yok sahayı 20 metre kullanır, yok bunların devri geçti, değil arkadaşım iş. Alex hakediyor. Elano ile mevcut form durumunu kıyaslayalım en basitinden. Ya da Dos Santos'la. Sonuna kadar hak ediyor. Bugün de sahada olacağı söyleniyor. Bu gazla çıkar aslanlar gibi oynarsın be Alex.

Lyon 1-1 Liverpool



Olmuyor arkadaş olmuyor. İki maçtır 90'da kapıp kaçıyor Lyon, içim acıyor. Voronin'den medet uman bir takıma döndük. Durun durun beteri var; Sotiris Krygiakos! Kaç topu kaleciye derken forvetlerin önüne atıyordu ? İnanılmaz gerçekten. Benitez aklını kaybetmiş olmalı demiştim Krygiakos'u alırken. Haklı çıkıyorum maalesef. Kaptan sağ bekte başladı, Agger'la Yunan ortada. Genç Insua solda. Önlerinde Masch-Lucas-Yossi-Voronin beşlisi ve en önde Torres.

Babel girdikten sonra yazdı golünü fakat, tarih bir kez daha tekerrür etti; Bastos aşırdı bizimkiler uyudu Lisandro şoku yaşattı. Şimdi Lyon'un Artemio Franchi'den 3 puan alması gerek. Liverpool da Debrecen'i yenerse Anfield'da kıyamet kopacak. Lyon 1 puan koparır Liverpool'da Debrecen'i yenerse, Anfield'da 3 farklı kazanmak zorundayız. İşler iyice sarpa sardı bu grupta. Son bir şeyle bitirelim; Hayat varsa, umut vardır.

Beşiktaş'ın Hesabı, Kitabı



Küme düşen Newcastle'ın gözde iki forveti vardı. Biri İngiliz futbolunun prensi Owen, diğeriyse eski İnterli Martins. Owen, Fergie'nin ellerinde hayata döndü; dün de golünü attı. Grafite'nin kart cezalısı oluşu en çok 3. santrafor Martins'e yarayacaktı. Etkili olmasını bekliyordum fakat Martins Beşiktaş defansı arasında eridi. Fakat Misimovic ve Gentner'e takımın beklerinin hücumcu oluşu eklenince Beşiktaş kaçınılmaz bir mağlubiyet aldı, 3 tane yedi.

CSKA'nın puanı, gruptan çıkma şansını devam ettirmeleri demek. Fakat eğer 8 dakikada iki gol yememeyi başarabilseler, grup Beşiktaş'ın ekseninden çıkacaktı. 9 puanlı ManU, 7 puanlı Wolfsburg ve 6 puanlı CSKA. Beşiktaş yatıp kalkıp Valencia'ya dua etmeli. Old Trafford'da olası bir ikinciliği engellemek adına Manchester işi sıkı tutacaktır. Burda yaşanacak yenilgi büyük olasılıkla 4. olarak eve dönme demek. Yenilgi kuvvetle muhtemel.

Fakat olur da Fenerbahçe'nin yaptığı gibi İngiltere deplasmanından 1 puan gelirse işler değişebilir. Wolfsburg-CSKA maçı (Maç Rusya'da) temsilcimizin UEFA yolunda kader maçı. Wolfsburg'un kapıp kaçacağı 3 puan ve BJK'nin 1 puanı durumu 4'e 2 yapar ki bu son maçta iplerin Beşiktaş'ın eline geçmesi demek. Bakalım, neler olacak ?

Thunder 98-101 Lakers



Muhteşem bir maç oldu gerçekten. Durant'ın kritik iki topu air ball olarak kullanmasının yanı sıra, skor 101-98'ken 2 atış kaçıran Lamar Odom'un ikinci serbest atışının air ball olması gayet ilginçti. Westbrook'un son saniye atışının kaçması, keza Sefolosha'nın kaçırmasını ancak ''Thunder yavaş yavaş olacak.'' önermesiyle açıklayabiliriz. Maç yine 6 sayının altında bir farkla sona erdi ve kaybeden bir kez daha biz olduk. Sefolosha'nın savunması Kobe'yi resmen yıldırdı; Gasol'ün olduğu Lakers bizi rahat duman ederdi fakat Odom yine de çok etkili bir iş çıkardı.

Durant'in 0-8 üçlük isabeti ve aynı zamanda 7 top kaybı hanesine yazılan eksilerden. Fakat henüz 21 yaşında ve gün geçtikçe olgunlaşıyor. Çaylağımız Harden 9 sayıyla oynadı. Onun yerine ilk beş çıkan Thabo Sefolosha 12 sayı 4 ribaund 4 top çalmayla oynadı. İsviçreliye yavaş yavaş kanım ısınıyor fakat, ilginç bir notla bitirelim. Maça ilk beşte pivot olarak başlayan Nenad Krstic yalnızca 1 ribaund aldı 20 dakikada. Etan Thomas görevinin ne olduğunun farkında; 11 ribaundla o eksiğimizi kapattı Westbrook'la birlikte.

Kayserispor 1-1 Fenerbahçe



Türkiye'de futbol günlük yaşanıyor. Daum'u çıkıp Galatasaray maçında öven kesim, bugünden itibaren korkak oyunu nedeniyle eleştirecekler. Ki bunda haklılar da. Son iki deplasman maçında öne geçip puan kayıpları gerçekten can sıkıcı. Yapamadığı hamleler yüzünden son 3 maçta 5. puan kaybını Kadir Has'ta yaşadı Fenerbahçe. Zorunluluktan forvet oynayan fakat Semih ve Güiza'dan başarılı performanslar sergileyen Kazım'ı sağda başlatıp, İspanyol'u forvet oynattı. 90 dakika boyunca sahada görünmeyen Güiza, nasıl olur da çıkmaz anlamış değilim.

Maçta Kayseri'nin etkili olduğu dakikalarda taktik olarak yetersiz kaldı. Andre Santos gibi bir oyuncunun kulübeye hapsolması, yerinde başlayan Vederson ve Carlos'a ben olsam sitti sene solu emanet etmem. Alex'i Beşiktaş'a saklıyor, belli. Fakat Alex profesyonel bir oyuncu. Kart görmeyeceğini biliyor herhalde. Buna rağmen takımı beyninden uzak tuttu. Üstelik Türkiye Lig'lerinin gol kralı her maç 20 dakika oynayacaksa, bu koca bir ayıptır.

Ve sahanın en iyisi Kazım çıkıyor; orada yapılacak yegane değişiklik vardı bana göre. Kazım'ın santrafora çekilmesi daha sonrasında Topuz sağa, Özer Alex'in yerine. Fakat Daum bunu yapmadı. Üstüne üstlük son dakikalarda Özer'den son anda vazgeçip, takımı 1 puana yatırdı. Derbi galibiyetinin anlam ve önemini lig bazında bitirmiş oldu, Herr Daum.

Kazım'ın sarı kartı vardı, bahanesi gerçekten çok saçma. Bu seviyede top oynayan oyuncular sarı kart görmeyeceklerini biliyorlardır. Her şey geride kaldı; Daum'un oynattığı korkak futbol nedeniyle Cangele ve Mehmet Eren ikilisine ek olarak Gökhan Emreciksin Fenerbahçe sahasında cirit attılar. Volkan takımını kurtardı; Fenerbahçe Kayseri'den Daum'un dediği gibi 1 puan kazandı.

Teknik Direktör Toto



Real Madrid'de Higuain dün ipten almasaydı, Barnebebau'da puan kaybına oldukça müsait bir ortam vardı. Pepe'nin güzel anılarla hatırlamadığı Getafe, Raul Albiol'un kırmızısı sonrası ortam buz kesilse de Raul'un yedek, Guti'nin tribünde beklediği maçta Higuain skoru belirledi. Real Madrid'de Pellegrini'ye biçilen ömür çok değildi zaten, bu hatalar işin tuzu biberi olma yolunda ilerliyor.

Merseyside'ın Kırmızı tarafında, Liman İşçilerinin takımı Liverpool sezona Fulham yenilgisiyle devam etti. Ligde eksik olan maçlar tamamlandığında iyimser şekilde 7. sırada yer alacak Liverpool. Bu durum Rafael Benitez'in tahtını iyiden iyiye sallamaya yetecektir. Gerrard ve arkadaşlarının Rafa'yla çalışma şansı azalıyor. Gerland'daki Lyon sınavı onun rotasını çizecek.

İtalya'da işler Mourinho dışında çok iyi gitmiyor. Leonardo biraz kredisini arttırdı, Ferrera ise tüketti. Başkent'in iki temsilcisinde taraftar antrenman sahalarında geziyorlar, cirit pardon bomba atıyorlar. Boşta bekleyen adamlar var: Mancini, Aragones, Laudrup, Spaletti, Schuster.. Gelin beraber teknik direktör toto yapalım.

Real Madrid'de kötü gidişin faturası Pellegrini'ye kesilecek, Liverpool'dan kovulan Benitez Barnebau yolunu tutacak. Liverpool menajerliğe Sammy Lee ile devam edecek ya da, Mancini ile anlaşacak. Juve'de Diego ve arkadaşlarının yeni teknik direktörü Zenit radarından çıkmayı başarırsa Luciano Spaletti olacak. Milan'da Galliani başa geçer artık (!)

Fulham 3-1 Liverpool



Londra deplasmanının çok zorlu olacağı belliydi, internetten az buçuk takip etmeye gayret gösterdim, donmalar şu bu derken pek keyif alamadım maçtan. Nitekim bizim oyuncularda keyif alamamışlar ve sahadan 3 yiyerek ayrıldık. Degen ve Carragher'ın kırmızı kartı işin tuzu biberi oldu. Saçma sapan zorladığı kaptan bu maçtada dümene geçemedi. Liverpool, ManU galibiyetinin ardından üst üste 2 mağlubiyet aldı. Kırmızı tarafta işler maalesef iyi gitmiyor.

Premier League Matchday 11;

Fulham 3-1 Liverpool

Bobby Zamora 27, Erik Nevland 74, Clinton Dempsey 87; Fernando Torres 43

Pistons 83-91 Thunder



Geçen yıl 6 sayı ve altında maç kaybetme konusunda NBA 1. siydi Thunder. Bunun tabii ki yegane sebebi vardı; o da takımın genç oyunculardan oluşmasıydı. Bu sezon da bu çekirdeğe Draft'te lige en hazır oyunculardan biri olan Harden eklendi. Sefolosha'nın beklenmedik şekilde ilk beşe yerleşmesinin ardından benchten gelen Harden ortalama 20 dakika süre alacak taslakta. Nitekim bugün 1-6 şutla oynamasına karşın yaptığı 8 asistle takımın bu konuda yükünü Westbrook'la çekti.

Detroit'te Rip'in eksikliği hissedildi. Yerine ilk beş başlayan Gordon onu pek aratmadı fakat, Detroit'ten benchten gelen skorer rolünü bu maçlık Will Bynum'la kullandı, o da 11 sayıyla oynadı. Fakat Thunder ikinci yarıyla birlikte öyle bir döndü ki maçı aldı götürdü ve 2003-2004'ten beri ilk kez 2-0 ile sezona başladı. Detroit'i The Palace'da yenmek bu genç oyuncular için çok çok büyük moral oldu, bunun devamı gelmek zorunda.

Durant ikinci maçında ikinci double double'ını yaptı. Şu da ilginç, takımın ilk beşte başlayıp, tek blok yapan oyuncusu PG olarak oynayan Russell Westbrook! Westbrook 2 blok yaptı. Ondan başka blok yapan tek isim kendisinden beklenildiği gibi Etan Thomas olmuş. Thomas'ın özellikle 3. periyottu yanılmıyorsam, yaptığı bloğun ardından başlayan hızlı hücumu Durant basket faulle tamamlamıştı. Savunma katkısına ihtiyacımız var Play-off istiyorsak. Ve bu arada bu çekirdeği tamamlayacak pivotu arıyor Presti. Ensesi kalın bi uzun gelirse bu takım rahat play off yapar.

The Palace Of Auburn Hills, Michigan;

Detroit Pistons: 83 Oklohoma City Thunder: 91

Mehmet Yıldız'ın Futbol Hayatı



Türk Doktorlarını başarısızlıkla suçlamış Fikret Ünsal. Ne kadar haklı bilmiyorum fakat; Fenerbahçe'de fark yaratan bir Ertuğrul Karanlık var. Mehmet Yıldız'ı Almanya'ya göndereceklerini ve son umudun o olduğunu söylemiş. Gerçekten oldukça ilginç. Ha döndü ha dönüyor ha dönecek derken uzadı bu sakatlık ve içinden çıkılmaz bir hal aldı. Sivasspor'un iki büyülü yılında başrolü oynadı, Türk Milli Takımı'na dek yükseldi.

Saint-Etienne, Lyon'a gönderdiği Gomis'in yerine onu istedi Türk basınında (!). Zamanında transferini gerçekleştiremedi Mehmet Yıldız. Sivas'ın ligi 4. bitirdiği sezondan sonra büyük bir klübe geçebilirdi. En basitinden Trabzonspor, Gökhan'ın yanına onu ekleseydi hiç değilse Umut Bulut'a tahammül etmezdi. Fakat yanlış yapılan kariyer planlamaları onu bu istemediğimiz duruma getirdi.

Sonuç olarak dizindeki sakatlık umarız geçer ve bizde eski Mehmet Yıldız'ı izleriz. Sivasspor için her şey kötü gidiyor..

Bülent Uygun Nilüferspor'da



Sivasspor'dan sonra bana kalırsa uygun bir göreve geldi Bülent Uygun. Biraz fantastik, biraz sıradışı belki ama; doğru olan şeylerden bir tanesini yaptı. Gerçi o kadar ciddi de değil bu görev.. Zira Bülent Uygun'un komşusu Bursa Nilüferspor'un başkanı ve takımı kalkındırabilecek bir şey adına Bülent Uygun'u danışmanlığa getiriyor. Kendisinin Türkiye'de rotasyon teknik adamı olmayacağı kesin. Neden mi;

Bülent Uygun diğerlerinden farklı bir arayış içerisinde. Hani böyle nasıl şurayı 0'dan alıp başarıya taşıyabilirim kaygısı güdüyor. Bizdeki teknik direktör tipi oysaki buna ters; kim kovulasada oraya geçsem kaygısı güder o tip. Bülent Uygun'a bu ülkenin ileride ihtiyacı olabilir. Sivasspor'da ortaya çıkardığı durum ortada. Her ne kadar bu başarıyı o kadar çok konuşarak bitirdiyse de, yine de farklı; kabul etmek gerek. Fakat her maçtan sonra çıkıp saçma sapan konuşması da öldürüyordu bizi itiraf etmek gerekirse.

Bülent Uygun, bu ülkede yeni bir akım yaratabilir. Hani FM'de olabilecek en alt ligden bir takım alır da üstlere taşımaya çalışırsınız ya; aynen onu yapıyor. Bu baştada belirttiğimiz gibi olumlu. Hiç değilse Nurullah Sağlam-Güvenç Kurtar-Samet Aybaba-Ertuğrul Arıca rotasyonlarının bir parçası olmadı. Farklı olanı seçti; doğru yaptı. Yolu açık olsun..

Ben Senede 2 Kez Saraçoğluna Gidiyordum..




Evet ben,
Antepten.
Senede iki kez Saraçoğluna gidiyordum.
Uçakta 1000 km den fazla yol katederek.
Antep maçlarına burnumun dibinde olsa da seçerek gidiyorum mesela.
Taraftarın bir kısmı pislik, her maç birine bir şey oluyor.
Tercih etmiyorum.
Belki Fener gelirse.
O da Fener tribününe!
Maç seçerek gitmeye gayret ediyorum.
Mümkünse heyecanı yüksek olsun diyorum.
Genelde babama, özelinde de dayıma salça olup gidiyordum bir şekilde.
Ortam harika oluyor.
Hele maç öncesi Fenerium alışverişi.
Bilmiyorum neler oluyor diğer büyüklerin stadlarında.
Misal, 22 Kasım'da İnönü'de olacağım.
Bir korku var mı içimde?
Var.
Kendimi rahat ifade edemeyebilirim belki de.
Rahat olamayabilirim.
Saraçoğlu hakkını İnönü'yle tepecek kadar Fenerbahçe aşığıyım.
***
Kombinelerdeki yüksek satışların oluşturduğu ne vardı ?
Beraberinde getirdiği ?
Cevap doğru, taraftar kültürü.
Saraçoğluna ailecek haftasonu aktivitesi olarak giden taraftar.
Ya da kız arkadaşını sürpriz için Kadıköy'e rahatça götüren taraftar.
Bayanın, çocuğun olduğu yerden ne kadar zarar gelebilir ?
Boşuna mı deniyor bayanlar stada, çocuklar stada..
Fenerbahçe'nin en büyük artılarından biriydi.
Kompleks muhteşem, altında alışveriş merkezi.
Fenerium'un hem de!
Al, alabildiğin kadar.
Al ne geliyorsa içinden.
Fenerbahçe taraftar kültürü derbiyle sekteye uğramıştır.
Selçuk Yula'nın dediği gibi;
Uzaktan gelen taraftar bu stadın da uzağında kalmış.
1990'ların sonundaki Fenerbahçe stadı sanıyor hala burayı.
Sanıyor ki her maç birinin kafası kırılmazsa action olmaz.
Sanıyor ki birileri üzülmezse derbinin tadı çıkmaz.
Futboldan keyif alalım, hüzün değil.
Orada hakemin kafası yarılmakla kalmayıp beyin kanaması olsaydı;
Ey onu atan taraftar;
Hesabını verebilecek miydin ?
Orta yaşlarında bir insanı alıp dünyadan göç ettirecek kadar cesur insan;
Çocuklarına, karısına bu acıyı unutturabilecek miydin?
***
Değip değmemeyi bir kenara bırakıp, değdi farz ediyorum..
Keita'ya gözünün hesabını verebilecek miydin ?
28 yaşındaki bir oyuncunun futbol kariyerinin hesabını?
Bundan sonra alamayacağı paraların hesabını ?
***
Ben senede 2 kere Saraçoğluna gidiyordum.
Ailecek insanlar geliyor eğleniyordu, biz de ta oralardan ailecek geliyorduk.
Ne güzel diyorduk, ortam ne harika.
Türkiyedeki her stat böyle olsa.
Fakat bu maç unutulmalıdır, bu maç kara lekedir.
Derbiyide bu blogda böylelikle kapatalım.
Futbolda daha güzel şeyler oluyor.
Sağlıcakla.

Bu Nasıl Adalet!


İşte.. Keita'nın Carlos'a attığı değen yumruk ve o maçtan haftalar önce Kasımpaşaspor Galatasaray maçında rakibi Sancak'a atmaya çalıştığı fakat tutturamadığı yumruk.. Terazinin diğer tarafında maç öncesi patlak veren olaylarda rakibe arkadan vuran Fabio Bilica. Bilica'nın cezası, yayıncı kuruluşun verdiği TV görüntüleriyle 3 maç olarak açıklandı. Fakat maçın ortasında ayan beyan Carlos'a yumruğu savuran ve gözünün altına tutturan Keita'ya 2 LİG maçından men cezası verildi.

Oysaki Kasımpaşaspor maçında Sancak'a sallayan fakat tutturamayan Keita, -yine maçın ortasında- nasıl oldu da ceza almadı ? Fenerbahçe tribününden atılan bir su Keita'ya değdi diye (ki bana kalırsa değmedi) bir de hakemin başı yarıldı diye 2 maç ceza aldık. Tamam bir şey demiyorum. Fakat Fenerbahçe'nin gittiği her deplasmanda sahaya atılan; patlasa dünyayı içine alacak kadar yangın çıkarma potansiyeline sahip çakmaklar atılıyor da neden ceza verilmiyor ? İlla bir Fenerli oyuncuda mı sahanın ortasına yatmalı ? Heralde Federasyon'un düşündüğü tek şey, 'değerse olur' mantığı.

Eğer o değilse Keita 3 maç almalıydı, rahatça. Sancak'a isabet ettiremediğinden belki de almadı cezayı. Ya da taraf oldu PFDK. Ya da her deplasmanda, özellikle son Antep, bizzat yan tribünden onlarca çakmak, para, matara atıldı.. İlla bunlarında mı hakeme değmesi gerek ceza için ? Ya da Keita'nın yumruğu isabet ettirmesi mi gerekiyor ? Yazmayayım, yazmayayım diyorum fakat içimde kalıyor.. Bu arada o Fenerbahçe tribünlerinden atılan birkaç su içinde ayrı bir yazı gelecek..

Büyük Kaptan Kewell !?



Aslında Vurun Arda'ya! Demek isterdim başlık olarak. Bu çocuk daha 22 yaşında, bir ay form düşüklüğü yaşadı, kendini kaybetti diye kızabiliriz fakat her yerde Arda'ya kızmalar, kaptanlığı elinden alınacak denmeler hoşuma gitmiyor. Belki şu durumda ezeli rakibimiz en önemli oyuncusundan form olarak yoksun ama Türk Futbolu'nun Arda ve onun gibi yeteneklere çok ihtiyacı var. Noldu ? Birkaç maç yokları oynayan Arda takımdan da dışlanıyor deniliyor Habertürk'te. Haberin ispatı ise; Emre Güngör ve Barış Özbek'in Harry Kewell'a taraftarlar içinde Büyük Kaptan diye hitap etmeleri. Ey sevgili futbolcular, takım arkadaşınıza destek olacağınız yerde köstek oluyorsunuz; koyun kendinizi Arda'nın yerine ne hissedersiniz?

Harry Kewell'ın karakterini kesinlikle tartışmıyorum, öyle bir gaflette de bulunmam. Efendiliği, karizması, yakışıklılığı, futbol yetenekleri ve daha bilimum şey göz önüne alındığında kaptanda olması gereken her şeyi taşıyor; burda da hemfikiriz. Fakat, Arda'ya inceden dokundurmalar yapacak kadar düştüyse Galatasaraylı futbolcular; Arda'nın takımdan ayrılması gereklidir bana göre. Bunlar bana yapılsaydı gerçekten inanılmaz derecede üzülür, moralim bozulurdu. Bir an önce kurtulması gerek Galatasaray'ın ve Arda'nın bu buhrandan. Aksi takdirde hiç iyi olmayan bir sonla karşı karşıya kalabiliriz.

Olmayınca Olmuyor



CV'sine bakıldığında çok iyi kariyere sahip oyuncu profili çiziyordu Kamerunlu Olembe. Kayseri onu ve Aghahowa'yı geçen yılın başında sakatlıklarla boğuşan Puroviç ile birlikte aldığında takdir etmiştik. Puroviç, az önce de yazdığımız gibi sakatlıklardan başını kaldıramadı; Aghahowa, Fenerbahçe'yi Kadıköy'de 4'ledikleri maç dışında akıllarda kalacak taklalarını atamadı, Menajerlik oyunlarındaki görüntüsünden uzak kaldı. Olembe ise diğer ikisi gibi bekleneni veremedi.

Aghahowa, Shaktar'a döndü, Puroviç pek iyi geçmeyen 1 yılın ardından hedefini 10 kat birden küçülterek Videoton FC adlı Macar takımına imza attı. Kayserispor, bu aldığı 3 oyuncudan bir tek Olembe'yi kadrosunda tuttu.

Patladı, patlayacak, bak bu maç 5 dakika iyi oynadı derken, Olembe giydiği formanın hakkını bir türlü veremedi ve Kayserispor'la sözleşmesini fesh etti. Nantes'ta 5 yıl boyunca 100'den fazla maç oynamış, ardından Marsilya'da oynamış sonrasında yolu Arap yarımadasına düşmüş ve tekrar futbolun zirvesi EPL'ye dönmüş bir isim olarak, istikrarsız olduğunu söyleyebiliriz fakat 60 tane Kamerun gibi takımda maç oynamak büyük başarı. Üstelik henüz 18 yaşındayken 1998 Kupası'nın kadrosunda bulunduğunu da belirtelim.

Sonuç bu; vizyon olarak bakıldığında 2008-2009 sezonu öncesi yapılan 3 transfer, Kayserispor adına muhteşem niteliktelerdi. Birisi Nijerya takımının gol silahlarından, birisi Karadağ futbolunun Vucinic ile birlikte forvet hattına parlamaya hazırlanan Portekiz çıkışlı forvet, diğeri ise 60 kez Kamerun milli takım forması giyen orta saha oyuncusu. Değişik aralıklarla da olsa, üçünün sonuda birbirine benzer oldu.