Teknik Direktör Meselesi


En ağır yorumları yapabilirsiniz bu yazı hakkında yani Bülent Uygun gibi değilim eleştiriye açığımdır. Neyse başlayalım bakalım dün söz verdiğimiz değerlendirme işine.

Öncelikle takımlarımızda yapılan en büyük yanlıştan başlamak istiyorum, bizim takımlarımız yani büyük takımlarımız şu 2 yoldan birini seçiyorlar her zaman. Büyük antrenör gelirse sisteme uymayan oyuncular teslim ediliyor nasıl olsa hoca büyük diye ya da küçük isimlere daha doğrusu man management özelliği düşük isimlere yıldızlar emanet ediliyor. Bunu şu şekilde de açabiliriz ki en net örneği bu seneki Skibbe-Aragones ikilisidir, ben hala düşünürüm acaba tam tersi takımlara gelseydiler başarılı olurlardı diye.

İlkinden başlayalım, büyük adam küçük oyuncu. Bu şekilde bir film vardı galiba büyük adam küçük aşk adında o geldi birden aklıma, neyse gelelim meseleye. Bilindiği gibi ülkemize en krem tabakadan teknik direktör getirmek deveye hendek atlatmaktan kat kat daha zor bişey hatta imkansız. Hem maddi hem manevi yönden, şöyle düşünelim bugün bizim burun kıvırdığımız Scolari bile Chelsea'den baya yüklü para kazanıyordu yani önce bu maddi külfetin altına girmek gerekecek. Daha sonra ise aldığımız hoca tipiyle alakalı sorunlar baş gösteriyor, Hiddink gibi gittiği yerdeki oyuncu durumuna göre taktiğini yapan, ayağını yorganına göre uzatan (kadro anlamında transfer değil) bir çalıştırıcı alıyorsanız ne ala ancak böyle birinin şu anki ülke şartlarında gelebilitesi sıfırında altında. Diğer yönden sabit sistem adamları ise sistemine uyacak oyuncular transfer etmek için büyük bütçe istiyorlar. Bunun en basit örnekleri ise yine ülkemizden ve yine Fenerbahçe'den, Zeman ve Aragones gibi sabit sistem adamlarına verilen oyuncu tipi o sistemler için hiç müsait değildi, sonuçta siz tek pasa dayalı bir sistem kurmuş Aragones'e 5tane tam defans, 5 tane tam hücum adamı verirseniz ve bunun ortası hiç olmazsa böyle sonuçlar alınır. Geleceğim sonuç büyük teknik adam almak cesaret ister, bütçe ister. Gelenler ise biraz defoludur, Derwall yeni heyecan istemiştir ayırabiliriz bunu, Aragones yaşı nedeniyle bir ikramiye gibi gelen fırsat üstüne gelmiştir. Del Bosque'nin niye gittiğini hala anlamadım Mustafa'dan bir yorum bekliyorum hatta yazı bu konuyla ilgili.

İkinci kısım ise çok daha karışık man managemant olayı, yani aslında demek istediğim öyle bişey değil ama anlatamıyorum tam derdimi. Örneğin; Skibbe süper bir taktik insanıydı ancak takım içindeki sorunlar onu bambaşka yerlere gönderdi, vizyonsuz değildi ancak biraz korkaktı bildiği oyuncular dışına çıkmıyordu ve kondüsyon açısından çok eksik bıraktı takımı. Ayrıca Türkiye şartları içinde bilgisi sıfıra yakındı Kayseri deplasmanındaki beraberliğe sevinişini unutamam. Böyle insanlarda gelmemeli bana kalırsa, örneğin Skibbe Gaziantep olsun, Eskişehirspor olsun ya da ne bileyim Kayserispor için çok çok iyi bir isimdir ancak büyük takımda pek barınamamıştır.

Gelelim medyadaki isimlerden yola çıkıp asıl anlatmak istediğimi ortaya koymaya, hakikaten bizim yönetimler bu işi bilmiyor, bilseler Alain Perrin gibi isimler ortaya asla atılmaz. Alain Perrin de ne ya, dünkü yazımda dediğim gibi ne katıcak ülke futboluna, yeni vizyon-yeni başarılar-genç oyuncular-kaliteli alt yapı ha hangisini katıcak. Ende sadece Portsmouth ile küme düşmeme ve Lyon'la şampiyonluğu var yanılmıyosam ki yanılıyosamda yorumlarda yazarsınız eyvallah. Hata yapmışık deriz. Laudrup'un da biraz şişirme olduğunu düşünüyorum ben açıkçası, yani Bayram Tutumlu gibi bir adamın menejerliğini yapması bile tehlikeli yapar bunu. Schuster zamanı analizleri okurken Laudrup'un onun sistemini devam ettirdiğini gördüm, tamam saygın bir isimdir bir değerdir dünya futbolu için ancak hemen alıp büyük beklenti içine girmekte biraz yanlış, Laudruptansa Le Guen derim ben.

Le Guen ismi aslında biraz daha karışık, Lyon'da oynattığı futbola bayılırdım ve o zaman keşke gelse derdim keşke gelse. Fakat Glaskow tecrübesi benim için o kadar süre Lyon'da yaptığı herşeyi yıkmaya yetti bile, o nasıl çaresizlik o nasıl acizliktir. Akıcı ve sert oynattığı tamam ancak o da günü kurtarır bizim için Mustafa Denizli'nin Beşiktaş'ta yaptığı gibi. Başarılar kazanırsa en büyük Le Guen deriz ancak o gittikten sonra bakarız ki elde var sıfırdır. Ben tam olarak endüstriyel futbola geçemediğimiz için daha çok yarışmacıdan ziyade planlayıcı isimleri görmeyi daha çok isterim takımın başında, Kalli mesela 10 yaş daha genç olsa kesin gelmesini isterdim keza Co Adriaanse de o şekil. Magath'ı mesela Schalke alabiliyorsa biz neden alamayalım. Şu anda bizim ihtiyacımız olan şey kendi değerlerimizi parlatmak buna ihtiyaç duyuyoruz, örneğin Ertuğrul Sağlam-Bülent Uygun-Abdullah Avcı dışında kaliteli yerli çalıştırıcımız var mı gelecek için ışık veren,d aha önemlisi bir ekolümüz var mı? Bizim için ekol alt yapıdan çıkan oyuncunun yeteneğidir, Arda gelir o gelir bu gelir başarılı oluruz ancak bunlar kişisel başarılardır. Bizim bir model olmamız lazım kendi içinde değerli bir model hemde.

Galatasaray örneğini ele alalım, müthiş dediğimiz alt yapı dökülüyo şu anda ve yönetim Kalli'ye bir rapor hazırlattı bu konuyla ilgili, realist olacak olursak bizden asla bir Barça olmayacak, bir Manchester United olmayacak bir Bayern asla olmayacak (Bayern demişken Hoeness yazısını mutlaka okuyun borges'ten) Biz kendimiz olmalıyız çünkü bu ülkede 6+2 dururken Avrupa'da başarı birazda kendi evlatlarımızdan geçiyor. Örneğin Kewell'ın sağ açık olduğu takımda arkada Sabri durmamalı, fundemental olarak daha etkili bir isim olmalı (extensor'ın Bjk maçı hakkındaki yazısıda enfesti ona da övgülerimi göndereyim) ancak bu şekilde kompakt futbol oynayabiliriz. Mesela Uefa':yı alan takıma baktığımızda yabancıların hepsinin kritik rolleri olduğunu, yerlilerin de başlı başına büyük oyuncular olduğunu görüyoruz. Bu şekilde bir yapı kurulmalı ve bu yapıyı kuracak insan getirilmeli başımıza, alt yapıdan gelen Mehmet Güven daha az kilolu olmalı mesela daha teknik daha defansif yönü başarılı olmalı, Aydın fiziksel ve zihinsel olarak bu kadar düşük olmamalı.A ncak bu şekilde kurtuluruz fakat yönetimlerin bunu taktığı yok ,belirli menajerler var bunlar aracılığıyla hocalar alınıyo, oyuncular alınıyo olmayınca sil baştan. Perrin geldi yine aklıma delircem sonunda bu takım yüzünden o olcak Perrin ne ya Perrin.

Pembe tablo çizecek olursak düşünsenize bir 10 yıl sonra Fenerbahçe ve Beşiktaş ta alt yapılarını çalıştırıyor ve oyuncular çıkarmaya başlıyor. Buna bağlı olarak ligin kalitesi artıyor, Ada'da ve diğer liglerde daha çok oyuncumuz var ve direk katkı yapabiliyolar. Milli takım çalıştırıcımız Gökhan Gönül sakatlandığında yerine Sabri'yi oynatmıyor Napoli takımında oynayan oyuncumuz Ahmet oynuyor onun yerine atıyorum, ya da kalede Volkan arıza çıkardığında terlemiyoruz yerine Malaga'nın kalecisi Bülent oynuyor gibi. Ancak bu şekilde söz sahibi olabiliriz, ulen yazıyıda nerden nereye getirdik ya neyse. Daldan dala oldu biraz ama olsun pek çok şeye parmak bastık, sözün özü Houllier gelsin başka şey istemem.

1 yorum:

CaRtMaNtR dedi ki...

Yazıda katıldığım pek çok nokta var. Fakat Magath bir Schalke alıyorsa biz neden alımıyoruz noktasında çok can alıcı bir yere dikkat çekmek gerek. Schalke'nin ana sponsoru Gazprom firması keza şampiyon yaptığı Wolfsburg'unda Volkwagen. Bunu yazmamın nedeni her iki takımında Magath'a şu anda Galatasaray ve hatta ülkenin ekonomik açıdan en rahat takımı Fenerbahçe'den daha fazla ekonomik kaynak sunması ve bu takımların Bundesliga gibi dünya çapında izlenen ligde yarışmacı takım olmaları gibi artıları var.

Alt yapı konusuna gelirsek. Bencede özellikle 93 jenerasyonu pek iç açıcı gözükmemekte ama çok alternatifli olan 87-90 arası dönemki jenerasyondan bile 3-4 adam (aydın, uğur, arda ve mehmet güven çok zorlarsak semih) çıkarabildik. Asıl sorun çıkan oyuncuları oynatabilecek doğru pilot takımların tespit edilim bu gençlerin a takımın kadrosunda çürümelerinden ziyade alt liglerde oynayıp takımın parçası olamasalarda başka takımlara satılarak kulube katı sağlamaları sağlanabilir. Bu sistemi sırf Beylerbeyi spor kulubünün taşınmazlarını alabilmek için yapmayan yönetim bundan sonrada kolay kolay yapamaz ne yazıkki.

TD adaylarına gelirsek hem Adrianense hemde Houllier genç takımlarda yıllarca oyuncu hazırlamış hemde Hollanda ve Fransa gibi genç ve potansiyelli oyuncu cenneti olan iki ülkenin teknik adamı. Bu neden bu isimler benim gözümde Le Guen'den bir adım önde. Ama Le Guen'de şu anda yönetimin ihtiyaç duyduğu kısa vadede yurtiçi başarıyı getirebilme konusunda bu iki adamdan bir adım önde. Bu gerçeği göz önüne alınca korkarım yönetim yine günü kurtaracaktır.

Ama en azından alt yapı koordinatörü ve oyuncu arama ekibi gibi bir kurum yaratıp buraya Abdullah Avcı ve Cevat Güler gibi bu camianın içinden çıkmış kaliteli futbol adamları getirilip geleceğin planlaması yapılsa. Gençç yaşta ucuza alınan oyuncular alt liglerdeki doğru pilot takımlarda maç oynama ve lig yarışı stresine alıştırılsa geleceğe çok daha umutla bakarım.