Maç öncesi Olimpiyat Stadı pek içime sinmemişti, aynı FOX gibi. Ve o FOX bizleri yanıltmayarak en olmadık yere reklam koyarak maç keyfimizin bazı dönemler içine etmeyi başardı. Stad'ta rüzgarın hat safhada olduğu maça Denizli, sağ kanatta ikinci yarıda 2-1'lik maçta Fenerbahçe'nin canına okuyan Holosko'nun yerine Yusuf ve solda da Bobo ile başladı. Bu ikilinin önünde ise Nobre vardı. Orta saha üçlüsünde Fink-Ernst-Tello defansta ise Ankaraspor'dan alınan genç Erkan Güven, bir başka 20'lik İsmail Köybaşı ve Sivok-Ferrari ikilisi vardı.
Fenerbahçe ise defans dörtlüsünü Bilica-Önder-Wederson-Gökhan ile kurmuştu. Alex'in ST'den ziyade CF oynadığı bölümün arkasında kurulan orta sahada MR'de CKR, ML'de Santos vardı. Ortada ise yeni transfer Cristian Oliveria Baroni ve Emre Belözoğlu vardı. Alex'in çoklayıcı olduğu Güiza ise tek başladı forvette maça.
Maçın başıyla beraber iki takımda etkili geldi. Beşiktaş ilk 20 dakikada tahmin ettiğimin aksine harika oynadı diyebilirim. Direkten dönen bir kafa, Nobre'nin kaçırdığı bir gol vardı ilk 20 dakikaya ait. Daha sonrasında maç yazımızda belirttiğimizin aksine tandemi top yapamayan, eli ayağına dolaşan Beşiktaş karşısında zaman zaman preslerle etkili olan Fenerbahçe, 2 kere tüm rakip yarı sahayı geçti tek başına. Birinde Alex kaçırdı, diğerinde ise verilmeyen faul ve bir kırmızı kart vardı.
Emre her zamanki gibi presi başlatan adam oluyordu ve Fenerbahçe bazı dönemlerde karınca gibi çoğalıyordu. Daha sonra ikinci yarının başında Beşiktaş, Nihat'ı oyuna aldığında yüreğime su serpildi ki haklı da çıktım. Nihat'ın geçen sezonki Emre'den pek bir farkı olmayacak gibi. Nitekim o Nihat, herhangi bir etkinlik gösteremedi. Fenerbahçe'de ise ilk yarıda uzaktan tek şutu Emre ile atmıştı. Oysa ki üretkenliği 0 olan Kazım'ın yerinde Deivid olsaydı çok uzaktan şut izleyebilirdik.
İkinci yarıda Deivid oyuna girdiğinde Fenerbahçe yavaş yavaş etkinliğini arttırıyordu. Beşiktaş, oyundan tamamen düşmüştü. İlk yarıda 'acaba' dediğimiz Cristian ise Maldonado ve Josico'dan farklı olarak alıp yana oynamıyordu. Topu Bilica ile birlikte ileriye taşıyan adam Cristian, atakları Emre ile başlatan isim oluyordu. Sonrası zaten Deivid'in üretkenliği ile yavaş yavaş açılmaya başlayan Alex, ilk yarı mükemmel oynayan 'Golyatör Güiza' ya biraz dinlenme şansı veriyordu.
Beşiktaş ise oyundan kopmuştu. İsmail'in bu bölümde performansı çok hoşuma gitti. Keza Ankaraspor'dan transfer edilen Erhan Güven de çok iyi bir performans gösterdi. Etkinliği azalan Bobo ve Nobre ikilisi ilk yarıdaki kadar pozisyon bulamıyordu. Kısacası Fenerbahçe maçı almaya adım adım ilerliyordu.
Mehmet Topuz ve Özer'in olmadığı takımın yedek kulübesi buna rağmen harikaydı. Uğur, Deivid ve Selçuk'la kullanıyordu haklarını Daum. Emre çıkarken yine çok alkış aldı; hak etti gerçekten o alkışları. Keza görüntüye geldi; Daum'da öğrencisine sarıldı. Kazım, çok üretken olmamasına karşın boyu kısalan Beşiktaş stoperlerinden Ferrari'nin tüm kafa toplarına çıktı, bir çoğunu kazandı.
Beşiktaş kötü değildi ilk yarıda. Denizli maç sonu alkışlanması gereken açıklamalar yaptı. Daum da öyle. Bu iki hocayı takdir etmek gerek. İkisi de hakemlerle ilgili sorulara nazikçe cevap verdiler, Denizli Fenerbahçe'yi tebrik etti; son derece sakindi, bir o kadar da sevimliydi. Sezar'ın hakkı Sezar'a diyen Daum, Beşiktaş ilk 30 dakikada bize nefes aldırmadı dedi. Tebrik etti rakibini. Herkesin görmek isteyeceği bir portre izledik. Bu iki takıma da başarılar ligde
1 yorum:
Erhan Güven genç değil 28 yaşında.
Yorum Gönder