Allen Iverson: 0'dan Zirveye, Oradan Tekrar Dibe Doğru...


1975 yılında Hampton'da doğduğunda annesi 16 yaşındaydı. Bizim eğitim sistemimizde Lise 2'ye tekabül eden yaşta. Babasından haberi yoktu Iverson'un. Taa ki, ''AI'nın babası, sevgilisini bıçakladı.'' haberine kadar. İşte böyle bir ortamda büyüdü Iverson. Esasında Amerikan Futbolu'nu istiyordu fakat annesi onun basketbolcu olmasını istemişti. O, annesini kırmamak adına hem Amerikan Futbol Takımında, hem de basketbol takımında oynadı, şampiyonluklar kazandı. Sporcuydu yani.


Açlıkla, sefaletle geçti, çocukluğu Iverson'un. Gerçekten basketbol ya da futbol oynamıyor olsaydı kolaylıkla hırsız olabilirdi. İlerleyen dönemlerde Iverson'un yeteneği keşfedildiğinde dönemlerde şampiyonluk kutlamaları sırasında ırkçı bir grupla kavga eden Iverson, çete kurmak suçundan yargılandı. Ne ilginçtir ki yargıç beyaz gruptan bir kişinin akrabasıydı ve eyalet çapında popüler bir genç olan Allen'ı -görüntülerde olmadığı halde- 5 yıl hapse mahkum etti. Iverson hapishanede geçirdiği 4.5 ayın sonunda serbest kaldı, özgürlüğüne kavuştu.

Fakat, hapse girip çıkmış bu oyuncuya çoğu üniversite şüphe ile baktı. Fakat ona kucak açan Georgetown Üniversitesi oldu. John Thompson, Iverson'un manevi babası; aynı zamanda koçuydu. Georgetown kariyerinden sonra NBA tarihinin en iyi draftı olarak gösterilen 1996 draftına girdi. (Kobe, Ray Allen vs. vs.) Geleceğin yıldızı olarak gösterilen bu fakir adam 1. sıradan Sixers tarafından kapıldı.

NBA kariyeri harika başladı. Iverson, çok iyi bir skorerdi. Bunun yanında 6.5-8 arası asist ortalamaları yakaladı. Philly, bir efsanenin daha doğuşuna tanıklık ediyordu. Artık, Iverson tümüyle basketbola vermişti kendini. Fakat Iverson için savunma veya idman pek bir şey ifade etmiyordu. O, çoğu antrenmanı önemsemediğini gösterirdi.

Maddi zorluklar nedeniyle Güzel Sanatlar Okulu'nu bırakan AI'ın NBA'deki ilk yıllarının iyi geçtiğine değinmiştik. Fakat Iverson'un performansı arttıkça Sixers tamamen Ivy+4 yolunda ilerlemeye başladı. Sayı ortalaması hep 27-33 arasında gidip gidip geldi. Sayı krallıklarını aldı çoğu zaman. 2001'de MVP oldu. Takımı NBA Finali'ne çıktığında ise tek başına Kobe-Shaq-Fox-Fisher gibi isimlere karşı koymaya çalıştı. İlk maçta Tyronn Lue ile yaşadığı ana yetişemedim. Çünkü o zaman küçüktüm sonradan defalarca izlemişimdir.

Fakat bu zirve noktasından sonra Iverson'ın Sixers'ı sürekli düşüş içine girdi. Play-Off yapıyorlardı ama yetmiyordu. Ivy daha yükseğini istiyordu. Maçlara çıkmamaya başladı. En sonunda istediği oldu; Iverson Nuggets'a geçti. Oradaki ilk maçında çılgınlar gibi karşılandı. Çok iyi hatırlarım Kings maçıydı. Iverson, benchten oyuna girdiğinde Pepsi Center yıkılmıştı. Nuggets'da istediğini bulamadı Ivy. Takım o senenin finalistine süpürülürken Iverson çok pasif kalmıştı.

Bu sezonun ortalarına doğru Iverson, Detroit'e geçti. İlk maçlarda yeni bir heyecan arayan Pistons'un istediği adam denildi. Fakat Curry, Stuckey-Iverson'u tercih edip bana göre hata yaptı. Ivy-Hamilton iyi olurdu. Rip benchten gelince olmadı tabii ki bana göre. Iverson sakatlandı. Sonra döndü, iyileşti ve 14 dakika sahada kalınca Pistons ile ipleri kopardı. Öteki tarafta Mr. Big Shot'un yaptıklarını söylemeye gerek yok.

İşte böyle. Bu sene serbest. Kings, Bobcats ve Grizzlies dedikoduları var. Benim isteğim, bırakmadan önce Sixers formasını üstüne geçirmesi.

2 yorum:

erbo dedi ki...

http://erbos.blogspot.com/2009/02/tum-zamanlarn-en-skorer-16s-asi-ruh.html

zamanında yazdım, fikrim değişmez, Iverson benim için çok şeydir. Duruş'un somut hallerinden biridir.

Mehmet Dinler dedi ki...

Başlığı anlamadım ben. Geldiği yere doğru gittiği söylenemez. Geldiği yer sefalet ama şimdi bok gibi parası var oraya dönmüyor. Gittiği yer ligin paspas tabakası ama geldiğinde de zirvenin altlarındaydı hemen.

Ama yine de Iverson benim için her zaman Billups falan fark etmez en büyük oyuncu olarak kalacaktır.