N'aber Blog?


Uğrayamıyorum sana epeydir blog. Baya ihmal ettim seni anlayacağın... Nasılsın, iyisindir inşallah? Yeni yıl, yeni umutlar falan mı diyorsun, yoksa bana mı öyle geliyor blog? Yok öyle bir şey, duymamış olayım... "Hayat zor, şu köşedeki kıyıyı görüyor musun? Onun yanındaki kayayı? Fena çarptı işte bana o kaya usta, çok fena" edebiyatları yapmayacağım elbette, sarhoş da değiliz aşık da. Var ama bizim de dertlerimiz neticede. Vardır herhalde seni ihmal etmemiz için önemli sebepler. İnanıyorsun dimi bana, blog?

Daldan dala atlarsam durmadan, kusuruma bakma şimdiden blog. Yazamadıklarım, yazmadıklarım birikti içimde. Evet, yazamadıklarım. İtiraf ediyorum, biraz da üşengeçliktendi seni ihmal etmem... Aceto ustayı okuyorum bugün. Şu son yazdığı Arjantin Havaları yazısını. River-Boca rekabeti üzerine yapılan genellemelere karşı şikayetini bildirmiş üstad. İyi demiş, doğru demiş. Real Madrid'e, "Franco'nun çocukları" diyenlere de gönderme yapmış, iyi etmiş. Dedim daldan dala atlayabilirim çokça, atlıyorum şimdi. Haberiniz olsun yani. Şu Franco'nun çocukları meselesine tilt olurum oldum olası. Ne meret şeydir anlamadım gitti be arkadaş. 2 saat önce Galatasaray, Fenerbahçe hakkında gayet düzgün bir şekilde konuştuğunuz bir adam hayal edin. Gayet düzgünden kastım, "ekinler dize kadar", "sosisli" muhabbetlerine falan girmeden teknik, taktik konular üzerine konuşmak işte. Bakıyorum, adam anlıyor futboldan. Belli. Mantıklı konuşuyor, yeri geldiğinde fikirlerini kanıtlarıyla birlikte sunuyor bana. Saatler 23.00'ı gösteriyor sonra. Haydi kaçtım ben maça diyorum, o da "ben de El Clasico'dayım" diyor. Dakika kaç hatırlamıyorum, ama 60-70 falan işte. Penaltı oluyor. MSN titriyor, "çaktık olm" yazıyor, "ehehe, kurtarır Casillas" diyorum. Casillas çıkarınca gülme efektini basıyorum, kızıyor biraz anlıyorum. Yumuşatmaya çalışıyorum, cool takılıyorum yani. Zira, elin İspanyolunun derbisi çook da umrumda değil açıkçası. Ha, bu arada anlamışsınızdır herhalde artık benim Madrid, arkadaşın Barça sempatizanı olduğunu.

Dakika 80. Atıyor Eto'o golü. İleti geliyor, "goooooooool, çaktıııııııık" tadında, bir şey demiyorum, biliyorum böyle biri değil çünkü. Messi ikinciyi atıyor son dakikada. "CANNAVARO GİRDİN Mİ DİREĞE, ÇAKTIK MI FRANCO'NUN ÇOCUKLARI, HAHAHHAHA" yazıyor. Evet, aynen bu şekilde, hepsini büyük harflerle. İçimden gelmiyor o an bu Franco'nun çocukları meselesi hakkındaki düşüncülerimi ona anlatmak. Biliyorum zira, ne desem meali "çaktık" anlamına gelecek cevaplar alacağımı. Susuyorum ama yazacağım ulan sana bir gün bunları, blog diyorum. Aha da yazıyorum işte. Franco'nun çocuklarını merak ediyorum ben. Raul mu, Franco'nun çocuğu? Casillas mı yoksa? Zidane mı? Salgado mu? Carlos mu? Helguera mı? Hangisi Franco'nun çocuğu? Merak ediyorum, hem de çok. 

Daldan dala atlamıştık bunları yazarken, unutmuş olabilirsiniz tabii. Aceto üstad; River-Boca, Madrid-Barça olaylarında tercüman oluyor hislerime ama takılıyorum yine ben başka bir yere. Uğraşamadım şimdi o postu bulmaya ama okumuşsunuzdur mutlaka. Bülent abi, Heysel Faciası ile ilgili post'unda yapılanlar insanlık dışıdır, asla unutmayacağım bunu diyor. Liverpool'a iyi yaklaşmadığını da hissettiriyor size. İnsanlık dışı bu yapılan elbette, vahşet bir şey ama River-Boca, Madrid-Barça olaylarına baktığın gözle baksan bu olaya da daha güzel olmaz mı be abi? Amacım, Aceto'yu kınamak veya yanlış düşünüyorsun demek de değil, sadece bir aracı oldu aslında onun bu konu hakkındaki düşünceleri bana. Bu parçalar yakın zamanda bir araya gelince duramadım yazamadan.

Bir önceki paragrafta yazdıklarımdan, Liverpool sempatizanı olduğumu anlamanız zor olmamıştır muhtemelen. Sen değil miydin demin Franco'nun çocukları üzerinden arkadaşına kızan da diyebilirsiniz. Bilmiyorum; aynı şey mi onla bu ama daha bir farklı yaklaşıyoruz galiba yurt dışında sempati duyduğumuz takımlara. Burada Galatasaray, Fenerbahçe hakkında paragraflar dolusu analizlerle fikir alışverişine girdiğiniz adamla, Barcelona-Real Madrid rekabeti üzerine en çok Franco'nun çocukları meselesi hakkında konuşmanız sizin bu takımlar hakkında yeterince bilgiye sahip olmadığınızı da gösterir aslında. Doğaldır bu. Her ne kadar takip etsek de Avrupa futbolunu, çok mümkün değil buradaki kadar orayı iyi bilmek. Haftadan haftaya NTV'den izliyoruz sadece biz Barça'yı Madrid'i. Bazen 2-3 haftada bir. 

Galatasaray-Fenerbahçe maçlarından önce "ekinler dize kadar, "sosisli" muhabbeti yapan taraftarları futbol cahili, futbol uleması, fanatik vs. diyerek adlandırıyoruz. Bunun arkasındayım hala. Peki, biz bu "Franco'nun çocukları" geyiğiyle aynısını yapmıyor muyuz? Burada saçma geyikler yapan kişilere demiyor muyuz, bilmiyorsanız susun adam sansınlar diye, aynısını yapmıyor muyuz birazcık da olsa peki? 

Bilmemek ayıp değil, bilmeyip ahkam kesmek ayıp. Yaz bunu, güzel söz...

1 yorum:

CaRtMaNtR dedi ki...

Futbolu futbol için seven insanın bu işlere başka şeyler karıştırmaması lazım.

Mesela sevdiğim bir kaç takımı neden sevdiğimi düşündürttü bana bu yazı bende sevdiğim takımları neden seviyorum sıralayayım durumada örnek olsun.

Galatasaray
4 yaşında olan bir bünyenin İstanbul'daki Xamax maçı gibi bir maçı izleyip o sırada sevinçten oturduğu yerden düşmesi ile başlayan bir sevgiydi bu.

Barcelona
Şampiyonlar ligi maçlarında üçgenler ayağa paslar Koeman'ın frikikleri Camp Nou'nun akla hayale sığmaz görüntüleri

Marsilya
Veledrome stadı, 92 yılındaki (yanlış hatırlamıyorsam 92 diyelimde ayıp olmasın) büyük başarı.

Sttutgart
Minimal kadrolar ile başarı. Krassamir Balakov, Enfes beyaz forma ve alt yapıdan gelenlerle başarı.

Arsenal
Tony Adams ve Dennis Bergkamp

A.C. Milan
Van Basten dönemine yetişemesemde Weahlı kadroyu ve geleni geçeni yenmelerini unutmak kolay değildi.

Ajax
Beyazlı turunculu forma. Hep kendi kaynakları ile gelen başarılar ve gençlerden kurulu kadro. Hadi birazda Amsterdam Arena

Boca Juniors
Maradona

Celtic
Taraftarının klübe inanılmaz bağlılığı ve izlediğim bir Old Firmdeki futbolları ha birde Henrik Larsson

Hajduk Split
Hırvatların esas oğlanının (Dinamo Zagreb) fiyakasını mütemadiyen bozmayı amaçlayan rol çalan genç delikanlı tadındaki bir takım olması

CSKA Moskova
Uefa kupasını aldıkları kadro

Partizan
Sürekli genç yetenek çıkarabilmeleri

Olympiakos
Pana ile olan ağır mücadelelerinde neden Olympiakos bana daha çekici gelmiştir.

Porto
Jose Mourinho

Ehh aklıma gelenler böyleydi. Açıkçası sporu spor için değilde aaaa Livorno demek solcuların takım dur onu tutayım yada aaaa Barça katalanların ayrılıkçı takımı krala baş kaldırıyor dur onu tutayım demek saçma ve spor etiğine aykırı geliyor.

Haaa çaktık galacticos yalan barça altyapısı gerçek filan tarzı bir sallama daha yakışıklı olurmuş mesela :D