Inter'siz Mourinho \ Mourinho'suz Inter


"Mourinho'lu Inter , Keçiörengücü karşısında" şekilli mottoları pek severiz basın olarak. Basın dememin sebebi de bu bloglar aracılığı ile bu organa ucundan kıyısından da olsa dahil olmamızdır bir şekilde , ki tartışmaya açık ayrı bir konudur bu da , bu platformda da sırası gelir elbet.

Fazla dağıtmamak gerek. Bu yazının konusu da başlığından kabak misali sezilebileceği gibi şudur elbet; Mourinho mu Inter'e daha muhtaç , yoksa Inter mi Mourinho'ya? Yoksa bu birliktelik görmeye alıştığımız , olağanlaşan ve sıradanlaşan "arz-talep" zincirinin yeni bir altsatırı mıdır ki? Buyrun size açık tartışma...

Doyumsuz adamdır Moratti. Kolay değil; İtalya'nın en büyük şirketlerinden birinin koltuğuna oturacaksın yanına bir de şirket anlaşmalarının "Internazionale"si , gönüllerin "Inter Milan"ını yöneteceksin. Beğeni kaliten artar tabi ister istemez. Eva Longaria'yı meze gibi 'yerken' , Şebnem Schaffer'e varır mısın? Varmazsın haliyle. Saptık yine.
Huzur ile mutluluğu aynı anda uzun yıllar boyunca göremeyen Moratti , ikisini birden bulduğu Mancini azıcık performans düşürüp bizzat kendisinin yıllarca işkence çeker gibi katlandığı Tardelli'lerin , Zaccheroni'lerin 5 değil de 3 katı performans göstermeye başlayınca dudak büker olmuştu. Nouma'nın şortundan(!) kafası karışan Serdar Bilgili misali bir kalıyor dedi eski Lazio kaptanı için , bir gidiyor. Hali hazırda da ondan iyisi boşta olunca fazla kafa yormamıştır elbette.

Ne zengini olduğunu bir türlü çakamadığım Abramovich'le aşkı bir yerde her güzel şey gibi biten Mourinho , şimdi de bir başka zengin patronun gözetimi altında. Moratti'nin de kibiri var , Mourinho'nun da pek tabi. "Çevreni sana benzemeyen insanlardan kur" diyerek Abramovich ile Mourinho'nun Hande Yener-Demet Akalın misali kapışacağını bundan yüzyıllar önce öngören Eflatun (çok pis salladım) , bizi şaşırtıp da acaba Moratti'yle sil baştan filizlenme ihtimali bulunan yeni aşklara mı atıfta bulundu , bilemeyiz , bekleyip görmeli tabi.

Kendisiyle ilgili olmayan sebeplerden ötürü hep bir mesafem vardır Mourinho'ya. Tabloid basının boşluk doldurmak için yüksek punto kullanmaktan sıkıldığı bir dönemde , yeni bir soluk ihtiyacından ötürü seçilmiş kişi ilan edilmişti eski Barça asistanı İngiltere'nin melankolik topraklarında. Teknik direktörlük kabiliyetlerine ve zehir gibi çalışan aklına elbet diyeceklerim yok ancak Sir Alex'in yeğeniyle aynı yaşa henüz gelen bir insan evladına yapılabilecek ve 'yapıştırılabilecek' en acımasız sıfattı bu. Kendi kibirinin değil de , fazla gaza gelmenin kurbanı olmuştu Mourinho eninde sonunda. En azından ben şaşırmadım.

Porto ve Chelsea'den sonraki 3. kalburüstü durağı Inter , Mourinho'nun. Hiç tecrübesinin bulunmadığı bir lig ve isteğinin dışında gelişen sebeplerden ötürü bu haliyle sonlanan yepyeni bir kadro ve beraberindeki oyuncular. Suyun değişiyor , kolay değil.

Tezim şudur. Mourinho'nun yeteneklerini tespit edeceği platform burası olacak. Hayattaki tek amaçları en kısa sürede karşı kaleye gitmek olan İngilizler , aynı düşünceye sahip Portekiz futbolundan sonra pek garip gelmemişti Mourinho'ya. Tek fark mevkilerdeki level atlama hadisesiydi ki , Abramovich bu konuda endişe duyulması gereken en son kişiydi haliyle. Kıçını kaldıramayan İngiliz beklerine karşılık salonda aylardır duran sehpamla aynı boyda olan bir Wright-Phillips'le bile başarıyı yakalayabilen Portekizli , şimdi İtalyan'ın durağan , topun İngiltere'nin aksine çok daha fazla ayakta kaldığı ve savunma hatlarının daha keskin ve belirgin olduğu İtalya'da neler yapacak ; bu sisteme cevabı ne olacak?.

Mancini'nin yaptığı en iyi iş , geleneksel İtalyan futbol anlayışını bozmadan takımına Chivu , Zanetti , Materazzi gibi oyuncularını aynı anda sahada bulundurup fizik gücü ve Latin Amerika'nın tekniğini ve dar alanlardaki çevikliğini katarak gerektiği anlarda tempo arttırarak gol bulmaktı ki bu sistem akıllılığın da ötesindeydi kalemimde. Inter , Mourinho'yla bu özelliklerini kaybeder mi peki?
Buna pek mahal kalmayacak gibi. Lucescu'yu kovdurup , üstüne bir de garezli gibi kadrosunu da dağıtan Fatih Terim misali hali hazırdaki sistemin orta yerine pislemedi Mourinho. Buna karşılık İtalyan takımlarının sıkı savunmalarının yalnızca ve yalnızca hızlı kanat oyuncularıyla giderilebileceğini düşündüğünden ötürü , Quaresma , Mancini ve Sully Muntari gibi tamamen bu tanıma uyan 3 transferle kadroya eklenti bile yapmış bulundu. Bu istikrarının uzun vadede kendisine de takımına da artısı olacaktır elbet.

Başlıktan yapalım o zaman bitirişi;
Mourinho , İtalya biletini çok da uzak olmayan bir gelecekte kaçırırsa , kariyeri ondan sonrasında nasıl şekillenmeye başlar?
Elinde çanta , kulüp kulüp gezen Yılmaz Vural'lar , Hikmet Karaman'lar kervanına mı katılır yoksa Ancelotti'yle taş-kağıt-makas'a hazırlan Milan gibi devlere yamanmaya devam edebilir mi , bilinmez. Ancak şu öngörülebilir bir gerçek; Mourinho bu şansını kötü kullanırsa ya da huzursuzluk merkezli polemiklerin yine bir numaralı sanığı durumuna düşer ve bu tartışmaların bir nebze bile olsa soyunma odasına kadar inebilmesine göz yumarsa , Dragao Stadı'na dönüşü yakın olur kendisinin.


Mourinho bu noktada kendi kaderini belirleyecek kişi.
Doğru ya da yanlış yapmış olduğu hamleler kendisinin ve Inter'in ileriye mi yoksa geriye mi gideceğini belirleyecektir hiç şüphesiz. Olası bir kötü senaryoda kaybeden Inter'den daha çok Mourinho olacak ve kendisi için şu ana kadar hep bol keseden açılan kapılar artık eskisi gibi altın tepside sunulmayacaktır , haliyle.


Öyle bir durumda da , Mourinho , Volkan misali "Allah'ı gördün mü?" çekecektir tribünde 2 üst katında purosuyla maç izleyecek olan Moratti'ye , yapmadığı/yapamadığı transferler için. Nah , bu fotoğrafta olduğu gibi.

4 yorum:

Mustafa dedi ki...

özlemişiz sarp sözdinler seni. uzun süre oldu di mi bir blogta yazmayalı?

cogito dedi ki...

bakıyorum zorunludeğişiklik'e , 14 Şubat 2008 gözüküyor en son yazının tarihi. sen hesapla artık gerisini.

teşekkürler.

Mustafa dedi ki...

ondan yazdım zaten :) zamanında okurdum zorunlu değişikliği. şimdi bu blogta beraber yazmak gurur verici sarp :D

cogito dedi ki...

teşekkürler. ben de memnunum oluşumdan.